Hayal kurma zamanı...

01 Şubat 2018 Perşembe

Ne zamandır yapmak isteyip de yapamadığım şeyleri, söylemek isteyip de söyleyemediklerimi, pür telaş birbiri ardından yapmaya ve söylemeye başladım... (Ölecek miyim, nedir!!!) İşte kaç haftadır içimde birikenler:

Bir itiraf
Hapishanelerden gelen mektuplar biriktikçe birikiyor. Ve ben hangi birini yazsam, hangisini paylaşsam diye kahroluyorum. Neden onu da, bunu değil. İnsan nasıl seçim yapabilir ki! Genellikle hapiste olup da okurların tanıdığı isimler öne çıkıyor... Ya adı sanı olmayanlar, kimsenin tanımadıkları... Sonunda artık hiçbir mektubu yayımlamama kararı aldım. Hepsini okuyorum ama artık paylaşamıyorum.

Bir ziyaret
Ne zamandır istiyordum, sonunda şeytanın bacağını kırdım: Önceki gün Dikmen Gürün’le birlikte Yıldız Kenter’i ziyarete gittik... Boğaz’a nazır muhteşem manzaralı evinde, harika pastalar arasında sanki dün yarım bıraktığımız sohbete devam eder gibiydik. Evet kilo vermiş (zaten hep incecikti) ama kendi deyişiyle “bomba gibiydi!”
Her zamanki güler yüzü, alçakgönüllülüğü, sevgi dolu gözleri, insanı sarıp sarmalayan içtenliği ve pırıl pırıl zekâsı ve yüreğiyle, dünden, bugünden, gelecekten söz ettik. Manevi kızı Esma Uzun ve kızı Leyla Tepedelen bize eşlik ettiler. Yıldız Hanım, kısa bir süre önce, Genco Erkal’ın kendisini ziyaret ettiğini ve mutlak karşılıklı bir oyun oynamak istediklerinden söz etti! O şaka gibi söyledi ama o anda Dikmen’le birbirimize baktık ve aynı şimşek çaktı gözlerimizde! Evet, ne yapıp edip bu işi gerçekleştirmeliydik! Düşünsenize yıllar, yıllar sonra tiyatromuzun iki devi, iki maestro, iki usta, karşılıklı bir oyunda! Şimdi hayal kurma zamanı... Hayal etmesi bile muhteşem... (Ajandama not aldım: Bu rüya, hayata geçirilecek!)

Bir anma
Zaman acımasız. Zaman uçup gidiyor. Zaman geçmek bilmiyor...
Sevgili Engin Cezzar’ı sonsuzluğa uğurladığımızdan bu yana tam bir yıl geçmiş. Geçen hafta sonu Gülriz Sururi ve yakın dostları bir araya gelip o eşsiz sanatçıyı andık. (Bu akşamı tetikleyen Genco Erkal’dı.) Akşamın sürprizi Gülriz Sururi’nin binlerce belgeden, fotoğraftan seçerek oluşturduğu, kurguladığı, Melih Tatlıca’nın yardımıyla gerçekleştirdiği kısacık bir belgeseldi...
Hep derim ya, kimi insanlar vardır, ne yaparlarsa yapsınlar o işi iyi yaparlar, belli bir niteliğin altına asla düşmezler. İşte Gülriz böyle insanlardan... Film de dört dörtlüktü... Yakında sosyal medyada izlenebilecek...
Benim mini-konuşmam Engin Cezzar’dan çok, Engin ve Gülriz’in ikisinin birini nasıl bütünlediği üzerineydi.
Gülriz Sururi, Engin Cezzar’ı sahnede ilk kez Hamlet rolünde gördü ... Engin Cezzar, Gülriz Sururi’yi ilk kez sahnede İrma rolünde gördü... O günlerin gazeteleri evlilik haberini “Sokak Kızı İrma ile Prens Hamlet’in evliliği” diye duyurdu... Birbirlerini buldular ve -bakmayın biyografilerde yazılana- bence bir daha da hiç ayrılmadılar...
Birinin popüler halk tiyatrosu geleneği, ötekinin Batılı “okullu” tiyatrosu birbirini tamamladı ve taçlandırdı. Birlikte nice ilklere imza attılar; genç kuşakların yetişmesine önayak oldular, geçmişle gelecek arasında köprüler kurdular.
Ne mutlu bize ki, sanatı tüm bir yaşama, tüm bir yaşamı sanatın ta kendisine dönüştüren insanlarımız var.

Bir doğum
2002 yılından beri Andante müzik dergisini yöneten, yayımlayan Serhan Bali şu sıralarda heyecanlı günler yaşıyor. Nicedir düşlediği kitap yayıncılığını ekibiyle birlikte hayata geçirdi. Kitap Kurdu Yayınları ilk 3 kitapla yaşama merhaba dedi.
İlk kitap, tüm müziksevenlere sesleniyor: “En Sevilen Klasikler”. Günümüzün en çok dinlenen ve sevilen 300 klasik müzik eserini herkesin anlayabileceği bir dille açıklıyor. İngiltere’nin popüler radyosu “Classic FM Hall of Fame” listesinden hareketle hazırlanmış bir kılavuz... A.Schulman’ın “Ruhu Uyandırmak” kitabı müzik ve sağlık ilişkisini irdelerken; Peter Wohlleben’in “Ağaçların Gizli Yaşamı” bütün dünyada ilgi görmüş bir doğa kitabı...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları