Düşünce açıklamak hainlik midir?

02 Şubat 2018 Cuma

İktidar, olayları gerçeklere uygun olarak değil, kendi istediği biçimde aktardığı ve dalkavuk medya da bunu aynen yansıttığı için neler olup bittiğini anlamak, gittikçe zorlaşıyor.

***

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Afrin harekâtı başlayınca, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, tetikçi medya tarafından “Tam Destek” manşetiyle duyurulan şu mesajı geçti:
“Afrin teröristlerden temizlenecektir. Ordumuza güvenimiz tamdır. İktidarın politik hedefini inandırıcı bir şekilde açıklamasını beklemek en milli vatandaşlık görevimizdir.”
Feyzioğlu daha sonra, Sol haber portalının haberine göre şöyle de bir demeç vermiş:
“PKK ve PYD’nin bağlı olduğu üst yapı Kongra-Gel’dir. Kongra-Gel tüzüğüne göre de PKK de PYD de aynı yapının parçalarıdır. Bu konudaki yabancı belgeleri okuduğunuzda olay son derece nettir. TSK Afrin’e girmiştir. Kahraman ordumuzun muzaffer olması için milletçe arkasında durmak zorundayız. Bir deyiş vardır ‘kamyon geçerken tereddüt edersen karşıdan gelenin altında kalırsın’. Şu an tereddüt zamanı değildir. Bu kamyonu geçeceğiz, o yüzden o gaza basacağız ve başaracağız.”
Yine aynı habere göre şöyle devam etmiş:
“Son sözüm TBMM’deki milletvekillerine mektup yazan aydınlara; o mektubun adresini değiştirin, Kandil’e gönderin, Kilis’e, Reyhanlı’ya bombalar yağdıran Kandil’e yazın o mektubu. TSK ve Türkiye Cumhuriyeti meşru savunma hakkını kullanmaktadır. Meşru savunma hakkını kullanan, sınırlarında terör örgütü istemeyen ve buna kararlı olan bir devletin milletvekillerine savaş istemiyoruz mektubu yazmayınız. Bu yazılan mektuplara üzüldüm.”
Sputnik haber ajansına göre aynı zamanda şöyle bir de eleştiri yapmış:
“Bu harekâtın politik hedefi nedir? Bu bizi ilgilendirmektedir. Askerimizin canının tehlikeye atıldığı, halkın canının tehlikeye atıldığı askeri harekette politik hedef nedir? Hedefburaya ÖSO’yu yerleştirmekse bunu bir vatandaş olarak kabul etmediğimi herkese duyuruyorum.
ÖSO’nun can güvenliği sağlanacak diye Türk askerinin canı tehlikeye atılamaz. Önce yapılması gereken güvenli bölge tesis edip sivillerin güvenliğini sağlamak, ardından da 2010 yılında olduğu gibi iyi ilişkiler kurduğumuzu Suriye hükümetiyle tekrar dostluğun yollarını aramak olmalıdır...”
Görüldüğü gibi, TBB Başkanı Feyzioğlu, Afrin harekâtının askeri yönüne tam destek veriyor, buna karşı çıkılmasını kınıyor ama siyasal hedefini de sorguluyor.

***

Şimdi yine TBB’nin Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyelerinin gözaltına alınışı ile ilgili olarak yayımladığı bildiriyi görelim:
DÜŞÜNCEYİ AÇIKLAMA ÖZGÜRLÜĞÜ YARGI ELİYLE BASTIRILMAMALIDIR
“Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi yöneticileri hakkında, sınırlarımız dışından bize saldıran, güvenliğimizi tehdit eden terör örgütlerine karşı Devletimizin uluslararası hukuka dayanan meşru savunma hakkı kapsamında başlattığı Afrin harekâtı sebebiyle yayımladıkları bir bildiri üzerine soruşturma açıldığını, gözaltı işlemleri yapıldığını öğrenmiş bulunuyoruz.
Bir düşünceye katılmamak ayrı,
o düşünceye suç muamelesi yapmak ayrıdır. Düşünce özgürlüğü, anayasanın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin güvencesi altındadır.
Söz konusu bildiri yönetim kurulumuz tarafından incelenmiştir. Bildiri, bir düşünce açıklamasıdır. Düşünce açıklamalarına karşı sözle cevap verilmelidir.
Düşünceyi açıklama özgürlüğü yargı eliyle bastırılmamalıdır. Tam aksine yargı, düşünceyi açıklama özgürlüğünün güvencesi olmalıdır.
Düşüncelerimizi, kamuoyunun bilgilerine saygıyla sunarız.”

***

Sadece Türkiye Barolar Birliği eksenindeki bu açıklamaları okumak bile insana “Afrin harekâtı bir iç politika olayı mı, yoksa bir dış politika sorunu mu” diye sorduruyor!
Unutmayalım, temel hak ve özgürlükler insanlara en çok, diktatörlerin pek sevdikleri savaş zamanları gereklidir!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları