Çiğdem Toker

Hastane kapatma milliliği

09 Şubat 2018 Cuma

Ankara’da, devasa büyüklükte iki şehir hastanesinin inşaatı sürüyor. Bilkent Şehir Hastanesi ve Etlik Şehir Hastanesi’nin toplam yatak kapasitesi yaklaşık 7 bin. İlk önce nisanda Bilkent Şehir Hastanesi’nin açılması düşünülüyor.
Müstafi Başkan Melih Gökçek öncülüğünde, içindeki canlılarla beraber katledilen ODTÜ ormanının yola dönüştürüldüğü Bilkent Şehir Hastanesi.
Hastanenin adındaki “şehir” kelimesi yanıltmamalı. Bilkent Şehir Hastanesi açıldığında, gerçekten Ankara’nın merkezinde bulunan ve şehre on yıllardır hizmet veren şu köklü hastaneler kapatılacak: Numune Hastanesi, Yüksek İhtisas Hastanesi, Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi.
Bu hastaneler, Sağlık Bakanlığı Dia Holding’e kira ve diğer gelir getiren fatura bedellerini ödeyebilsin diye kapatılıyor. Bakanlığın kendi rakamlarına göre, ödemeler 2019 yılından itibaren 419.2 milyon TL ile başlıyor. 2020 yılında 448.5 milyon TL’ye çıkıyor.
25 yıl bittiğinde yani 2043’e gelindiğinde Sağlık Bakanlığı’nın MİLLİ BÜTÇEDEN şirkete aktaracağı kaynak 23.4 milyar TL’ye ulaşacak.
 
Dövizli sözleşme çok milli
Bilkent Şehir Hastanesi, açılan ve açılacak toplamda 30’un üzerindeki şehir hastanelerinden biri. Hepsinin ortak özelliği, sözleşmelerin dolar ve Avro ile yapılması. 25 yıllık olması.
Fark edeceğiniz gibi dar gelirli milyonların güçlükle kazandığı paralardan alınan vergilerin 25 yıl boyunca “seçilmiş” bir avuç holdinge, döviz kuru üzerinden aktarılmasında millilik açısından hiçbir sorun bulunmayacak. Ama bu sistemin kamu yararına aykırı yanlarına başından bu yana itiraz eden TTB, “kepazelikle”, “satılmışlıkla”, “Türk düşmanlığı” ile itham edilecek. Birlik, başındaki “Türk” kelimesini kullanmayacak.
Malum, TTB ile Türkiye Barolar Birliği (TBB) adındaki Türk ve Türkiye kelimeleri düşürülmek isteniyor. Sadece bu iki birlik de değil. İktidara biat etmeyen kim varsa, hangi meslek kuruluşu AKP politikalarına itiraz ediyorsa, o Türk kelimesini kullanmayı hak etmiyor.
Tabii ki birlik var, “birlik” var. Her vesileyle iktidara bağlılıklarını bildiren iş dünyası örgütleri (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu, Türk Müteahhitler Birliği) için ufukta böyle bir tehlike söz konusu değil. Tekrar pahasına altını çizelim: TBB ile TTB anayasanın 135. maddesine göre yasayla kurulmuş kamu kurumu niteliğindeki üst meslek kuruluşları. Her iki kurumun da adlarında yer alan Türk/Türkiye sözcükleri Bakanlar Kurulu kararıyla değil, ancak yasayla kaldırılabilir. Konu, bu yönde bir yasal düzenlemenin gelip gelmeyeceği sorusunda düğümlenmekte. Dönelim Ankara hastanelerine. Etlik’te inşaatı süren ve Türkerler-Astaldi’nin yaptığı -ikinci- Etlik şehir hastanesi (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Roma’da bir araya geldiği İtalyan patronlar arasında Astaldi de vardı) açıldığında da bu kez Ankara’da kalan ve şehre on yıllardır hizmet veren diğer eski hastaneler kapatılacak.
Nedeni yine aynı. Sağlık Bakanlığı, bu şirketlere de 25 yıl kira ve diğer gelir getiren fatura bedellerini ödeyebilsin diye.
İki şehir hastanesi devreye girdiğinde kapatılacak olan hastane sayısı şimdilik 12.
Gelin görün ki Ankara’da şehrin farklı noktalarına dağılmış durumdaki bu hastanelere rahat ulaşabilen halkın, iki şehir hastanesine büyük yığılmalar ve şehri hasta edecek trafik yaratmadan nasıl ulaşacağı konusu bir muamma.
Üç şirket grubunun, milyarlarca liralık bütçe kaynağını transfer etmek adına, başkent merkezinin hastanesiz kalmasının kısa ve orta vadede ne kadar karmaşık sorunlara yol açtığına hep birlikte tanıklık edeceğiz. AKP, TTB’den Türk kelimesini silmek için kanun bile çıkarsa, şehir hastanelerinin bütçede, ekonomide ve toplumsal hayatta yol açacağı büyük maliyetlerin önüne çıkmasından kurtulamayacak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları