Hikmet Çetinkaya

Şah ve mat...

18 Şubat 2018 Pazar

Tarihe not düşmek için - 27Bakışları donuk. Kendi iç evrenindeki çelişki gözbebeklerine yansımış. Ürkek ve neler söyleyeceğini önceden ezberlemiş bir hali var.
Bir ara şöyle diyor:
Bizim üzerimizdeki baskı kalksın...
Giyinişi “eski Yunan” kadınlarını anımsatıyor. O, mavi rengi seçmiş. Eski Yunan’da kadın kiremit rengini yeğlerdi. Bizans ve Roma döneminde ise bildiğim kadarıyla gri renk egemendi kadının giysilerinde.
Öğretim üyesi Prof. Dr. Necla Arat bir ara giyinme üzerine güzel bir ders verdi. Elmacık kemikleri çıkık kadın şaşırdı, oralı olmadı. Sürekli “zulümden, baskıdan” yakındı. Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin 70 yıldır Müslümanlar üzerinde baskı kurduğunu söyledi.
Sanırım önceki gece Mehmet Ali Birand ve Can Dündar’ın yönettiği Show TV’deki Çapraz Ateş adlı programı izlediniz. Ben baştan sona dek izledim. Sayın Necla Arat, elmacık kemikleri çıkık, kendi iç evrenindeki çelişkiyi yaşayan kadını deyim yerindeyse mat etti. Türkiye’yi ortaçağın karanlığına götürmek isteyen şeriat özlemcilerine iyi bir ders verdi.
Elmacık kemikleri çıkık kadın, gerçekten “cahilliğin” simgesiydi. Bilgisizliği ve kültürsüzlüğü zaten konuşmaya başlayınca ortaya çıkıyordu. Bunun ötesinde acınacak bir hali de vardı.
Bu tipleri anlamak oldukça güç. Hemen hemen erkeğikadını aynı şeyleri yineleyip duruyorlar:
“70 yıllık Kemalist devlet dindarlara baskı ve zulüm yapıyor...”
Acaba nedir bu baskı?
Demokrasinin bir yaşam biçimi olduğunu asla ve asla kabul etmiyorlar. Salt işlerine gelen yönlerinden yararlandıklarını söylüyorlar. Şeriat düzenine inanıyorlar. Anayasayı ve yasaları hiçe sayıyorlar. Bunları da açık seçik belirtiyorlar. Ama inatla baskıdan, zulümden söz ediyorlar.
Devlet desteğinde palazlanıp bugünlere geldiler. “Karayobaz” çeteleridir bunlar. Devleti dört bir yandan kuşatmışlardır.
Şöyle diyorlar:
“Okullara Atatürk posterleri asılmasın, ulusal bayramlar kutlanmasın...”
Böyle şey olur mu? Hangi ülke ulusal bayramlarını kutlamaz?
Hemen kıvırıyorlar:
“İsteyen kutlar, istemeyen kutlamaz...”
Türkiye’yi ortaçağın karanlığına götürmek isteyen “karayobaz” çetelerini televizyonlarda izledikçe oldukça keyifleniyorum. Gerçek yüzlerini görüyorum onların. Kimi zaman “insan hakları” diyerek demokrasi maskesi takan, kendi çıkarlarından başka hiçbir şey düşünmeyen bu zavallılar bir gün yok olup gidecekler elbet.
Kimi zaman gülüyorum, kimi zaman üzülüyorum, kimi zaman da öfke ve hınç duyuyorum onları izledikçe, yazılarını okudukça. İnanın bunların hepsi maşa. Üstelik hepsi bilgisiz ve kültürsüz. İç evrenleri karanlık, yalnız ve sevgisiz.
Televizyonlarda, gazetelerinde, dergilerinde gün gün istediklerini söyleyip yazıp çiziyorlar. Ardından da hiç utanmadan, sıkılmadan şöyle diyorlar:
“Bizim gibi düşünen Müslümanlara baskı yapıyorlar...”
Devletten teşvik, kredi alanlar bunlar, tarikat liseleri açan bunlar, üniversitede şeriatçı örgütlenme yapan bunlar, üniversiteleri, liseleri tekke ve medrese yapan bunlar.
O zaman?
Fethullah Hoca bir başka kanalda konuşuyor. İnanın 40 yıllık tiyatro sanatçısına taş çıkartır. Bir bakıyorsunuz ağlıyor, bir bakıyorsunuz gülüyor, bir bakıyorsunuz sümüğünü çekiyor.
Hem gülüyorum hem kızıyorum:
“Yahu bunlar birer zibidi, bunların Allahları dolar, peygamberleri mark, ne uğraşıp duruyorsunuz...”
Fethullah Hoca’nın hesabı belli: Önümüzdeki Kurban Bayramı’nda kurban derisi toplamak. Avukatı Fethi Ün’ün ise sesi soluğu çıkmıyor.
Kurban derisinden milyarları vuracaksınız, sonra ortaya çıkıp dürüstlükten söz edeceksiniz. Dini siyasete alet eden, kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen maskaraları izledikçe son günlerde bir hayli keyiflendim.
Gördüm ki hepsi birer soytarı ve üstelik de zavallı. Hepsi de sahte Müslüman...
Birileri bunları kurup salıveriyor ortalığa. Tek amaçları var, artık gün gibi ortada:
“Laik Cumhuriyeti yıkıp, şeriat düzenini getirmek...”
Bilmiyorlar ki Türkiye, bir Cezayir değil. Bilmiyorlar ki laik Cumhuriyet bu “karayobaz” çetelerine boyun eğmeyecek. Bilmiyorlar ki demokrasi düşmanlarına geçit verilmeyecek.
Zavallılar!

Bu yazı 16 Mart 1994 tarihinde yayımlanmıştır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları