Sen hâlâ görüşme eloğlu görüşüyor

24 Şubat 2018 Cumartesi

Zeytin Dalı harekâtı 36. gününde öngörüldüğü şekilde sürüyor, kimilerinin operasyonların beklenenden yavaş ilerlediği konusundaki çıkışlarına karşılık arazinin durumunu akıldan uzak tutmamak gerek.
Normal seyrinde devam eden Zeytin Dalı harekâtının sonrasında neler olabileceği konusunda, Suriye ile ilgili her konuda olduğu gibi, bir açıklık yok. O kadar çok güç, işin içine karışmış, o kadar çok karşıt çıkar birbirleriyle iç içe girip çözülmez bir yumak oluşturmuş durumda ki, Afrin’de ve Afrin ertesinde İdlib’de neler olacağını şimdiden kestirmek güç. Hele hele Ankara’nın tüm ısrarlı kararlılık açıklamalarına karşın Membiç’te olayların nasıl bir seyir izleyeceğini kestirmek gerçekten daha da zor. Şu sırada kimin eli kimin cebinde, kim kiminle ittifak, kim kiminle ihtilaf halinde söylemek de kolay değil, karşıtlıklar keskinleşirken bir de bakıyorsunuz ki, çözülmeye başlamış, ittifaklar da kurulurken dağılmaya...
Suriye cehennemi sürecinin başından bu yana hata üzerine hata yapan ve bir ara “bataklıktaki en yalnız adam” konumuna düşen Erdoğan Türkiyesi, son zamanlarda, bu korkunç yalnızlıktan bir ölçüde de olsa kurtulma çabası içinde.

***

Ama herkesin karmaşık hesaplarla sürekli pozisyon değiştirdiği bir ortamda, şu anda hem ABD, hem de Rusya ile karşılıklı diyalog kapılarını açık tutmaya çalışan Ankara’nın, her an en beklemediği taraftan gelecek yeni bir sürprizle karşılaşması mümkün.
Herkesin doğallıkla kendi çıkarının hesabında olduğu bu kaotik ortamda, ilk bakışta biraz garip bile görünse, Türkiye ile çıkar ortaklığı halinde olan tek güç Esad. Burada Esad derken anlaşılması gereken Şam’daki merkezi otorite. Bugün Suriye’nin toprak bütünlüğünün savunucusu Şam’daki otorite Beşşar Esad’dır. Ama yarın yerine başka biri gelir ve o misyonu o yüklenir. Kim Şam’daki merkezi otoritenin temsilcisi olursa olsun, Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmayı sürdürdüğü sürece, bu kaotik batakta Türkiye’nin doğal müttefiki o olacaktır.
Bu güç şu anda Esad’dır.
Ne var ki, son zamanlarda herkes ile diyalog olanaklarını genişletmeye çalışan Ankara’daki iktidar, son irdelemede çıkarları kendisi ile aynı doğrultuda olan Esad ile görüşmeyi ısrarla reddetmekte.
Burada söz konusu olan istihbarat örgütlerinin ötesinde daha üst basamakta, diplomatik düzeyde başlayıp zamanla siyasi düzeye yükseltilebilecek diyalogdur.
Türkiye, Suriye’nin hamisi olarak görülen ve şu anda Ankara ile işbirliğini sürdüren Moskova’nın aracılığıyla bu diyaloğu başlatarak, durumunu askeri operasyonların sağlayacağı üstünlüğün de ötesinde güçlendirebilir.
Ama “Esed saplantısı” bu olması şart diyaloğu engelliyor.

***

Ankara’nın son dönemlerde uyguladığı iç tüketime yönelik efelenme diplomasisi, Esad ile görüşmeyi engelleyen en önemli etken.
Kodu mu oturtur!” iktidarımız, “Esad ile görüşmem” (aslında alt düzeyde istihbaratçılar arasında görüşmeler yine de oluyor) diye diretmeyi sürdürürken, uluslararası alandaki desteği Ankara’dan daha geniş olan PYD - YPG, bir zamanlar kendisini vatan haini ilan etmiş olan Şam ile görüşerek, onu TSK’ye karşı kendisine kalkan olmaya ikna etmeye çalışıyor.
Oysa şu anda Ankara’nın, Şam’ı Suriye’nin toprak bütünlüğü konusundaki içtenliği ve kararlılığına inandırması halinde ABD’nin sürdüreceğini açıkça ilan ettiği desteğinin yanı sıra, Rusya’nın da barış masasında yer almasını istediğini belirttiği PYD - YPG’ye karşı, Esad’ın desteğini kendi yanında bulması daha akla yakındır.
Ama bunun için, AKP iktidarının Suriye politikasında eylem ve de söylem olarak kökten bir değişikliği gerçekleştireceğine komşusunu inandırması gerekmektedir.
Bunun ilk adımı da diyalogdur.
Ama gel de bunu, “dediğim dedik öttürdüğüm düdük” iktidarına anlat!
Her konuda Türkiye’nin en büyük sorunu “her şeyi herkesten daha iyi bilen” zihniyettir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları