Olaylar Ve Görüşler

Prof. Dr. MUSTAFA ALTINTAŞ - Başkanın emir erliği ve eğitimin çökertilmesi

27 Şubat 2018 Salı

Yardımcı doçentlik, evrensel bir akademik unvan olan doktora sonrası, ulusal bir akademik unvan olan doçentliğe geçişte bir ara durak olup profesörlük gibi, kurumsal bir unvandır. Kaldırılması yüksek eğitimi iyileştirmez

Eğitim sorununun Türkiye’nin başat sorunu olduğu, hizmeti sunan ile hizmeti alan milyonların görüş birliği içinde olduğu konu. Çünkü, sıralayacağımız hangi sorun olursa olsun, bu sorunların çözümünün tek yolu, bu sorunu algılayacak, irdeleyecek ve çözümleyecek nitelikli insandır. Buna karşın, son zamanlarda bu alan, siyasetin yarattığı belirsizlik ve karmaşayla içinden çıkılmaz duruma getirildi. Eğer bir ülkede, yaşanan her sorunda çözümsüzlüğü “ehliyetsizlik”, “liyakatsızlık” ile açıklıyorsanız, gerçekte insan gücü yetiştirme sisteminden, yani “dinci ve kinci kuşaklar yetiştirmeye programlanan” eğitim sisteminden yakınıyorsunuz demektir.

Kendini teslim etmek 
Yakınılan bu sorunun, giderek ivme kazanması, çözüm diye sunulanların sistemi daha da içinden çıkılmaz kılmasının nedeni olarak, sistemin kaptan köşkünde oturanların, büyük bir aymazlık ve bilisizlik içinde, kendilerini “emir eri” olmanın rahatlığına teslim etmiş olmalarıdır. 12 Eylül 2010’daki anayasa halkoylaması sonrasında, yasama, yürütme ve yargı erkini kullanan kadrolarda emir erliği, 15 Temmuz 2016 “yararlı salaklarca” gerçekleştirilen ve tarihte ilk kez, kendilerinin hedeflendiğini ileri süren kadrolarca “Allah’ın lütfu” olarak kutsanan kalkışma ve girilen “OHAL-KHK” süreci ile 16 Nisan 2017’deki halkoylaması sonrasında, muhalefeti de içerir biçimde derinleşti ve yaygınlaştı.

Başkancı sistem
Eylemli olarak uygulanmaya başlanan “başkancı sistem” ve “devletin partileşmesi”nin en büyük yıkım alanı anaokulundan yükseköğretim sonrasına kadar yaygınlık gösteriyor. Onca istihbarat örgütü bulunmasına karşın, darbenin bile enişte tarafından duyurulduğu ülkemizde, eğitim sistemimizin altüst edilmesi de, partili Cumhurbaşkanı’nın yakın çevresinin etkilemesiyle oldu. Dıştan yapılan bu türden karışma girişimleri, bilim ve aklın süzgecinden geçirmesi gereken kurumlar ise tam tersine TEOG’un kaldırılmasını, yükseköğretim geçiş sınavlarının yeniden belirlenmesi ve son olarak da yükseköğretim sistemimizde, akademik unvanlar üzerinde oynama girişimleri, “Emriniz olur!” diyerek alkışlandı.

‘Yeni’ YÖK
Türkiye, “yeni” eki ile tanımlanmaya başlandığı gibi, YÖK de kendisini “Yeni YÖK” olarak ilan etti. AKP’nin nereden nereye savrulduğunu programındaki yükseköğretim ile ilgili hedefleri ile günümüzdeki düzenlemeleri bir araya getirerek gözleyebiliriz. AKP programında şöyle deniyor: “Türkiye’de yüksek öğretim, nicelik açısından büyük bir ilerleme kaydetmiş, ancak nitelik bakımından aynı başarı gösterilememiştir. Yükseköğretimde köklü bir reforma ihtiyaç vardır.
YÖK, üniversiteler arasında koordinasyon sağlayan, standart belirleyici bir yapıya kavuşturulacak, üniversiteler idari ve akademik özerkliğe sahip, öğretim elemanları ve öğrenciler üzerinde baskı, dayatma ve antidemokratik uygulamaların bulunmadığı, bilimsel bilginin üretildiği, araştırma ve öğretim faaliyetlerinin esas olduğu kurumlar haline getirilecektir.” 17 sene sonra, bu hedefin gerçekleşmesi yerine, tam bir çöküntü ve karmaşa yaşanıyor. Konumuz, TBMM gündeminde olan ve 2547 sayılı yasada yaratılmak istenilen akademik unvan karmaşasından biri olan yardımcı doçentlik yerine ikame edilmek istenilen “Dr. öğretim üyeliği” ucubesi.

Bağlılıklarını sundular
Buyruk, partili-cumhurbaşkanı’ndan, 26 Temmuz 2017 ve 07.01.2018 tarihlerinde iki kez yinelendi. Partili-Cumhurbaşkanı, yardımcı doçentliği, “ilmiye sınıfını oyalamak ve engellemek için uydurulmuş bir kavram, aldatmaca, siyasi karar, gönül alma amaçlı ara unvan, doçentliğe doğrudan geçişin önleyicisi” olarak çarmıha gerdi ve bu unvanın değişeceğini ilan etti. Partili- Cumhurbaşkanı tarafından 1981’den beri bu unvanla oyalandığı suçlamasına muhatap olan ilmiye sınıfından YÖK Başkanı ve rektörler bu suçlamanın, gerçeklik taşımadığını ortaya koyacak yerde, “hazır olda alkışlayarak”, kendilerinden beklenen bağlılık ve boyun eğmenin ibretlik bir resmini verdiler.

Cehaletin egemenliği
Cumhurbaşkanı, 37 yıldır yerleşik bir kadronun, düşünülmeden ve buyruğa dayalı olarak kaldırılmasının yaratabileceği hoşnutsuzluğu önlemek amaçlı olarak da, “doçentliğin ucuzlatılması müjdesini” de önerisine ekledi. Hemen herkesin ve bu arada Cumhurbaşkanı’nın da eğitimin niteliğinden yakınır olduğu bir zamanda, doçenlik sınavında yabancı dil başarısının aşağı çekilmesi (65’ten 55’e geriletilmesi) ile, doçentlik sözlü sınavının kaldırılması, “kurumsallaşan ve derinleşen cehaletin egemenliğine” emanet edilen üniversiteden de bir anlamlı tepkiye neden olmadı. Ve, bu buyruğun ikinci kez yinelemesinden bir hafta sonra, yasa önerisi TBMM’ye sunuldu ve 15 gün sonra da, yeniden değiştirildi.


Yardımcı doçentlik, evrensel bir akademik unvan olan doktora sonrası, ulusal bir akademik unvan olan doçentliğe geçişte bir ara durak olup profesörlük gibi, kurumsal bir unvandır. AKP’nin yasama ve yürütme erkini denetime aldığı 2003’te toplam öğretim üyesi içinde yüzde 43.1’lik ağırlığa sahip olan yardımcı doçentlik, 2017’de yüzde 48.8 erişti (11 bin 190’den 36 bin 307’e yükseldi).
Kurumsal bir akademik unvan olan yardımcı doçentliğin, her yükseköğretim kurumu tarafından belirlenen bilimsel ölçütlere (yabancı dil ve bilimsel üretim) bağlı kılınması, akademik yayınların hızlı bir sıçrama yapmasına neden oldu.
Yapılması gereken, yerleşik akademik unvanlar ile oynama yerine, eğitimin bütünüyle niteliğinin yükseltilmesi için yapılması gerekenleri, sendikalar, akademi dünyası ile, bilimsel araştırmaya dayalı olarak yerine getirmek için ortak aklın devreye sokulması ve akademik unvan kazanımının ucuzlatılmaması. AKP, yukarıya alıntıladığım kendi programının ayarlarına dönmeli, YÖK’ün, eşgüdümleyici ve standart belirleyici konuma getirilmesini sağlayarak, üniversiteleri yönetsel ve mali özerklik ve akademik özgürlük ile güçlendirmeli. Yoksa, debelenip dururuz.

MUSTAFA ALTINTAŞ
Prof. Dr., YÖK-YDK üyesi
(Eğitim Sen Adına)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları