Hikmet Çetinkaya

Fethullahçıların krallığı (2)

03 Mart 2018 Cumartesi

Tarihe not düşmek için - 30

Akevler Kooperatifi’nin başkanı olan Süleyman Karagülle, Fethullah Hoca ile ilişkisini 1970’li yılların başında kurmuştu. Fethullah Hoca, o tarihlerde yeni yeni ünlenmeye başlamıştı. İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde “Nur Kampları”nın yöneticisiydi. Güvenlik güçleri kampı bastı. Bir süre sonra Fethullah Hoca yakalandı ve DGM’de yargılanmaya başladı.
Fethullah Hoca’nın tek amacı vardı Karagülle gibi:
“Şeriat düzenini kurmak...”
Bunun için eğitime önem vermek, yoksul ailelerin zeki çocuklarına sahip çıkmak, onları eğitmek, özel okullar açıp okutmak, yurtlar yaptırmak, lise ve üniversitelerde örgütlenmek gerekiyordu.
12 Eylül askeri yönetimi onlara dokunmamıştı 1980 sonrası. Fethullah Hoca buyruğu verdi:
“Önce Dokuz Eylül ve Ege üniversitelerinde örgütlenin...”
1984 sonrası, örgütlenme yılı olarak açıklandı. Dokuz Eylül ve Ege üniversitelerinde kendi yandaşları bulundu. Fehmi Koru, Akyay şirketini batırmıştı. Eşi Nebahat Koru da Ege Üniversitesi Kimya Fakültesi’ne girmişti. 1986 yılında ilk türban eylemini Nebahat Hanım başlatmıştı. İki üniversitede örgütlenme hızla sürüyordu.
1987 yılında Akevler Kooperatifi’nin “hakem heyeti” şöyle oluştu:
“Süleyman Karagülle, Doç. Dr. Ali Erişen (Dokuz Eylül Üniversitesi), Hasan Özket (İlahiyat fakültesi mezunu öğretmen), Hasan Özdemir (İlahiyat fakültesi mezunu öğretmen), İsmail Gürsoy (emekli astsubay, Refah Partisi il başkanı), Doç. Dr. Arif Ersoy (Dokuz Eylül Üniversitesi, şimdi Çorum Belediye Başkanı ve RP’li), Doç. Dr. Süleyman Akdemir (DokuzEylül Üniversitesi RP’den İzmir adayı oldu), Av. Salih Yavuzer, Doç. Dr. Sabri Tekir (Dokuz Eylül Üniversitesi), Doç. Dr. Hiram Karagülle (Dokuz Eylül Üniversitesi), Doç. Dr. Mehmet Tekelioğlu (Dokuz Eylül Üniversitesi), Doç. Dr. Avni İlhan (DokuzEylül Üniversitesi), Ali Sayı(Dokuz Eylül Üniversitesi).”

***

ANAP iktidardadır ve şeriatçılar adım adım üniversitelerde, liselerde, imam hatip okullarında örgütlenmelerini hızlandırmışlardır. Akevler Kooperatifi, YÖK içinde etkili olmaya başlamıştır.
1985 yılında dönemin başbakanı Turgut Özal, İran’a giderken uçakta Süleyman Karagüllede vardı. TurgutÖzal ile Süleyman Karagülle 1977 yılında tanışmışlardır. Özal, İzmir’den Milli Selamet Partisi’nin adayıdır. Bir yıl sonra (1978) İstanbul’da 26-27-28 Mayıs günleri yapılan “Milliyetçiler Büyük İlmi Kurultayı”nda birlikte olmuşlardır.
“Aydınlar Ocağı”nın düzenlediği bu toplantıda Turgut Özal, Süleyman Karagülle’nin kimi düşüncelerine katıldığını söylemiş ve şöyle demişti:
“Karagülle, İran’dan dönünce Süleyman Akdemir’le birlikte neler yaptıklarını anlattılar. Kendilerine soruyorum, Almanya’dan İran’a gelenlerle ne konuştular? Orada Isparta Müftüsü’yle tanıştılar mı?”
Dokuz Eylül Üniversitesi’nde örgütlenmeleri 1990’lı yıllarda doruğa tırmandı. Bu tırmanış Refah Partisi’nin de çok işine yaradı. İktisadi İdari Bilimler Fakültesi “Refah’ın verimli bir tarlası” haline dönüştü. Bu fakülteden Süleyman Akdemir, RP’nin İzmir adayı oldu. Arif Ersoy Çorum’dan, Şükrü Karatepe de Kayseri’den aday olup seçimleri kazandılar. Yine bu bölümden Prof. Dr. Fevzi Devrim, Manisa Celal Bayar Üniversitesi’ne dekan oldu. Prof. Dr. Şahin Akkaya da Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekanlığı’na atandı.

***

Akevler Kooperatifi’nin ve Fethullah Hoca’nın bu örgütlenme modeli neyi hedefliyordu?
Doç. Dr. Süleyman Akdemir sık sık şöyle konuşuyordu bu tür sorular geldiğinde:
“Biz üniversitede bir model oluşturma çabasındaydık. Bu modeli oluştururken beyin göçünü İzmir’e getirdik.”
Modelin ne olduğu ortadaydı. Süleyman Karagülle zaten bunu baştan söylemişti:
“İslam ekonomisini kurup şeriat düzenine geçmek...”
27 yıl önce bu amaçla yola çıkmıştı Süleyman Karagülle. Yanına kızını, oğlunu, damadı Fehmi Koru’yu alıp “Akevler Kooperatifi”nin arsalarını yok pahasına satıp, “kendi siyasal ideolojisi”ni gerçekleştirmek için yeni senaryolar hazırlıyordu.
İşleri oldukça karışıktı. Tempo dergisinde Haluk Şahin’in yazdığı gibi:
“... Ne var ki bir süre sonra Zaman gazetesini Nurcu Fethullah Gülen’in gazetesi haline getirdiği için diğer İslami gruplar Koru’yu affetmedi. Üstelik 1987 yılında İranlı hacı adaylarının Mekke’de gerçekleştirdikleri eylem kanla bastırıldıktan sonra durumu yerinde görüp Suudi yanlısı bir dizi yapması için Suudi Kralı Fahd bin Abdülaziz özel uçağını yollayarak Fehmi Koru’yu Mekke’ye götürdü. Bu dizi de radikal İslamcıların hayırla anmadıkları bir kilometre taşı oldu. Bu tarihten sonra da Koru’nun MİT ve CIA ajanı olduğu yolundaki dedikodular yoğunluk kazandı...”
                                                                         Bu yazı 14 Mayıs 1994 tarihinde yayımlanmıştır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları