Ümmetçilik modeli

03 Mart 2018 Cumartesi

İktidara geldiler geleli, Osmanlı millet modelini uygulamaya sokmak için ellerinden geleni yaptılar.
Kamu yönetimi reformu adıyla yapmak istediler, “çözüm süreci” diyerek yapmaya çalıştılar.
Beceremediler.
Şimdi yine aynı noktadalar. Saray’daki, geçenlerde “Bizim millet tanımımız özünü İslamın millet anlayışından alır” dedi ve ekledi:
“Pek çok farklı dinden ve kökenden gelen insanı çatısı altında toplayan Osmanlı, bunların milliyetlerini dinlerine göre tasnif etmiştir. Müslümanlar bir millet, Hıristiyanlar bir millet, Yahudiler bir millettir. Etnik bakımdan zaman zaman çok küçük karışmalar olsa da, tarihimizin ve coğrafyamızın gerçekliğine en uygun tanım budur.”
Hukukçu Şahin Mengü’ye göre:
Tayyip Erdoğan’ın kafasındaki millilik anlayışı anayasaya ve Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılık olarak değil, ümmete mensup olmak olarak anlaşılıyor. Bu söylemle anayasanın başlangıç bölümündeki “dinin devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı” hükmü ve devletin “laiklik” ilkesi, yani anayasa ihlal ediliyor.
Mengü, bu açık anayasaya aykırılık karşısında durumu şöyle özetliyor:
“Anayasayı korumakla görevli yargı kurumları sindirildiği için sessiz, üniversiteler ortada yok, sivil toplum kuruluşları güçsüz, bir iki istisna hariç medya teslim olmuş vaziyette, siyaset zaten etkisiz.”

Al gülüm…
Pancar ile üretim yapan 14 şeker fabrikasının satışı, yine ABD yetkilileri ile resmi tutanaklara geçirilmeyen gizli kapaklı bir toplantıdan sonra gündeme geldi.
Benzer olaylar, 2004’te Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD’ye yaptığı gezi sonrası yaşanmıştı. O gezide, dönemin ABD Başkanı Bush, Erdoğan’a, nişasta bazlı şeker (“canavar şeker” diye nitelendirilen NBŞ) üreten ABD kökenli Cargill şirketinin Türkiye’deki sorunlarının çözülmesini istemişti.
Rastlantı işte! O dönemde Pendik Nişasta’nın iki ortağı vardı. Biri Cargill, diğeri de Ülker. Yine rastlantı, aynı dönemde Recep Tayyip Erdoğan da, Ülker Grubu İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Orhan Özokur’un kardeşi Atilla Özokur ile birlikte Ülker’e ait içeceklerin dağıtım işi için kurulan “Yenidoğan Gıda Pazarlama” şirketinin ortağıydı.
Ortağın ortağını kırmak olmazdı. Erdoğan, ABD’ye gitmişken Cargill yöneticileri ile görüştü. Onlara, “Sorunlarınıza müdrik olduğumuzu bilmenizi isterim. Sorunlarınıza çözüm getirme konusunda kararlıyız” dedi ve dediğini de yaptı:
NBŞ üretimini denetleyen Şeker Kurumu Bakanlar Kurulu kararı ile kapatıldı, ardından Cargill aleyhine açılmış davalar ile verilmiş kararları ortada bırakan Toprak Yasası çıkarıldı. Sonra da kimi şeker fabrikaları özelleştirme kapsamına alındı.
Sanki, şimdi de benzer bir döngü yaşanıyor. ABD Dışişleri Bakanı ile tutanaksız, tanıksız bir görüşme yapılıyor, ardından şeker fabrikaları özelleştirmeleri geliyor…
Yine bir al gülüm, ver gülüm oyunu oynanıyor. Millet de ağzı açık seyrediyor.

Seferciler
“Reis, bizi Afrin’e götür” sloganları üzerine “Sefer görev emri olanlar göreve hazır olsun” dedi ya…
Merakla bekliyoruz, aynı slogan bundan sonra da ısrarla atılacak mı, atılmayacak mı?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aman, Beni Bırakma... 23 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları