İSTİKLAL MARŞI

21 Mart 2018 Çarşamba

Geçen hafta Cumhurbaşkanımız, 46. Muhtarlar Toplantısı’nda konuşurken İstiklal Marşı’nın bestesini beğenmediğini dile getirdi. “En büyük üzüntüm bu emsalsiz marşın hakiki manasını yüreklere nakşedecek bir bestenin bulunamamış olmasıdır” dedi.
Milli Mücadele yıllarında bu ruhu ifade eden bir şiir yarışması açılmış. Katılan 724 şiirden hiçbirisi beğenilmemiş. Sonunda Mehmet Akif Ersoy’dan böyle bir güfte yazması istenmiş. Onun şiiri Mustafa Kemal’in başkanlığındaki 12 Mart 1921 tarihli Meclis oturumunda alkışlarla “ulusal marşın güftesi” olarak ilan edilmiş.
Şiir (güfte) seçildikten sonra sıra beste yarışmasına gelmiş. 1922’de yapılan yarışmaya 24 beste katılmış ve bugün söylediğimiz marşın bestecisi Osman Zeki Bey beşinci, Ali Rıfat Çağatay’ın alaturka üsluptaki bestesi birinci olmuş. Yıllar sonra Çağatay’ın müziği “Çok melankolik ve yerel” gerekçesiyle kaldırılmış ve 1930’dan itibaren Osman Zeki Üngör’ün marşı söylenmeye başlanmış. Marşın orkestra uyarlamasını zamanın önemli hocalarından ve müzik otoritelerinden Edgar Manas, bando düzenlemesini de İhsan Servet Künçer yapmış.
Etnomüzikolog ve araştırmacı yazar Etem Ruhi Üngör, şöyle anlatır: “Cumhuriyet devrine kadar bir milli marş yaptırılması düşünülmemiş. Padişahların şahıslarına yaptırdıkları marşlar kullanılmış. Halk kitlesine mal edilmediği için bilhassa dış memleketlerde birçok defa güç durumlarda kalınmış, sıra bize geldiğinde topluluğumuz şaşkına uğramış, bazen de ‘bizim milli marşımız yok’ demek cesaretini göstermişler. Hatta bir futbol ekibimiz, yine böyle sıkışık bir durumda kalarak milli marş yerine ‘Hamsi koydum tavaya’ türküsünü bile okumuştur.”
İstiklal Marşımızın prosodisindeki (sözün sese uygunluğu) birkaç sorun yüzünden hecelerin ortasında kesilen melodi çizgisi veya hece ortasında başlayan yeni müzik cümleleri sözün sesle uygunluğu ve şarkıyı söyleme şeklini yer yer bozar. Aruz vezninin kalıplarına bağlı kalınarak aynı melodi içinde sadece sorun yaratan hece bölünmeleri için bir düzenleme yapılamaz mı? Her şeyden önce bu marşın giderek gevşeyip tempodan düşmesi sorundur. Rengim Gökmen yönetimindeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Devlet Operası’nın korosuyla tempolu okuyuşu bir süre önce resmi dairelere ve okullara örnek olarak dağıtılmıştı.
Şimdi diyelim ki yeni bir beste yapıldı. Onun içselleşip halka mal olması kim bilir kaç yıl alacaktır. Belki bundan sonraki yeni kuşaklar öğrenecekler ama orta yaşın üstündekiler için bu ev ödevi ağır gelecektir. Marşımızın ne melodisinde, ne güftesinde büyük sorunlar var denebilir. Ancak ses ile sözün birkaç yerde birleşmesi için çalışmalar yapılabilir. Bugün nice ülkenin marşından çok daha dinamik ve çağdaş bir marşa sahip olduğumuzu da unutmayalım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları