Erken seçim uzaklaşıyor mu?

23 Mart 2018 Cuma

16 Nisan referandumuyla girilen seçim atmosferi halen devam ediyor. Başta Erdoğan olmak üzere, iktidar sözcüleri, “erken seçim yok” demekle birlikte seçim gündemini hep canlı tuttu, tutuyor. Bu tutum muhalefet tarafından, baskın erken seçim hazırlığı olarak yorumlandı. Yerel seçimlerdeki dezavantajı nedeniyle iktidarın genel seçimi önce yapmak isteyeceği konuşuldu. Ekonomi ve dış konjonktürün iktidarı zaman açısından sıkıştıracağı değerlendirildi. Afrin operasyonun da, avantajlı seçim konjonktürü için kullanılabileceği iddia edildi. Çoğuna katıldığım ve “normal” şartlarda gerçekçi görünen bu değerlendirmelere rağmen, son günlerde ortaya çıkan bazı gelişmeler, iktidarın farklı bir hazırlık içinde olabileceğini veya stratejisini değiştirmiş olabileceğini düşündürüyor.
Devlet Bahçeli, partisinin kongresinde yerel seçimlere ilişkin olarak; “Mevcut belediyelerimizi muhafaza ederek üstüne maksimum ilaveler yapacağız. İttifak Yasası’nın ruh ve doğasına muvafık şekilde hareket edeceğiz. Cumhur İttifakının siyasi kaygı ve polemiklerle zedelenmesine yerel ve genel düzeyde müsaade etmeyeceğiz” dedi. Hemen ardından da, İstanbul’daki vekillerle toplantısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yerel seçimlerde ittifak olur mu” sorusuna, “Yerelde gönüllü işbirliği olabilir” şeklinde cevap verdi.
Bu çıkışlar, Cumhurbaşkanlığı seçimini riske etmeden önce, ittifakın ilk testinin yerel seçimlerde yapılabileceğini düşündürüyor.
İnternet medyasını RTÜK denetimineaçan düzenleme yasalaştı. Önümüzdeki günlerde, bu yasal mevzuatın imkânlarını göstermek için bazı örnek uygulamaların devreye girmesi de çok muhtemel. Diğer yandan, Doğan Medya Grubu’nun satışıyla ortaya çıkan tablo, medya politikasının değişimindeki bir başka boyutu gösteriyor. Bir meşruiyet aracı olarak kullanılan, “normal” görüntüsü yaratan, doğrudan kendine bağlı olmayan (görünmeyen) ama istendiği gibi kullanılabilen ana akım medyanın varlığı artık iktidar için gereksiz veya yetersiz hale gelmiş durumda. Dağıtım ve ajans faaliyetleri açısından da kuşatma tamamlanmak isteniyor. Bunlar, sonuç almak için zamana ihtiyaç duyulan hamleler.
Seçim yasası değişikliğinin ikinci paketinin hazırlanmakta olduğu haberleri geliyor. İkinci paketin bütün seçim yasalarını birleştiren genişlikte olabileceği, yerel seçimler için de bazı düzenlemeler yapılacağı, seçimde iktidara avantaj sağlama işinin Cumhurbaşkanlığı seçimini de kapsayacak şekilde genişletileceğisöyleniyor. Özellikle, muhalefetin ortak hareket etme imkânlarını zorlaştıracak, kısıtlayacak düzenlemelerle ikinci tur riskini azaltmak üzerine çalışıldığı anlaşılıyor. Seçim sonuçları için, konjonktürel avantaj beklemek yerine; şartlara ve şansa bırakılmayacak garantiler yaratılmaya çalışılıyor. Bu düzenlemeler, muhalefetin muhtemel hamlelerini görerek yeni revizyonları da gerekli kılıyor.
İktidar, “normal” yollarla avantajlı şartlar sağlamaya değil, avantajı “anormal” düzenlemelerle elde etmeye yönelmiş görünüyor. Böyle olunca, iktidar için şartları olgunlaştırmak yerine, hazırlıkları tamamlamak için zamanı kullanmak daha elverişli olabilir. Kaldı ki, iktidarın iç ve dış konjonktürün yarattığı baskıyı tersine çevirmek konusunda fazla -istediği kadar- başarı elde edemediği düşünülse bile, beklendiği -tahmin edildiği- kadar hasar görmediği de ortada. Muhalefetin zaman faktörünü avantaja dönüştürecek bir canlılık gösterememesini de resme eklemek gerek. Ayrıca, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde “kaza” olmamasını her şeyin önüne koyması, yerel seçimleri ön test için feda etmeyi göze alma ihtimalini güçlendiriyor. 2015 yılının temmuz ve kasım seçimleri arasında yaşananlar, 2019 yılının mart ve kasım ayları arasında pekâlâ tekrarlanabilir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eyvallah 10 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları