Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’ndan Gelen Mektup

02 Nisan 2018 Pazartesi

Sincan 2 No’lu F-Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu A-3-7’de tutuklu bulunan değerli bilim adamı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’dan uzun yıllardır üzerinde çalıştığı Dilovası’nda artan kanser vakaları konusu ile ilgili uyarıcı bir mektup aldım. Sayın Hamzaoğlu’nun mektubu, 24 Mart tarihli Cumhuriyet’te yayımlanan “Dilovası Ölüyor” ve “Kanser Ovası” başlıklı haberdeki verilerle ilgilidir. Prof. Hamzaoğlu mektubunda, haberde yer alan bilgilerle ilgili kuşkularını dile getiriyor ve özetle, 2017 yılında Dilovası ve Kocaeli’nde kanserden ölümlerle ilgili verilerin gözden geçirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Cumhuriyet’in haberinde:
“1) Kanserden ölüm oranı dünyada yüzde 12.5; Türkiye’de yüzde 12.9. 2)Kocaeli’nde yüzde 18.9; Dilovası’nda yüzde 33.7” olarak belirtilmiş. Ayrıca “bu bölgede 10 yıldan fazla yaşayanların kanserden ölüm oranının, 10 yıldan daha az yaşayanlardan daha fazla olduğu” öne sürülmüş. Cumhuriyet gazetesi, haberi DHA’dan alarak kullanmış ve bilgilerin kaynağının Çevre Mühendisleri Odası Kocaeli Şube Başkanı Sayın Sait Ağdacı olduğu da belirtilmiş.
Konu üzerinde 2000’li yıllardan bu yana çalışan Hamzaoğlu ve arkadaşları, 2004- 2005 yıllarında Dilovası’nda yaptıkları araştırmanın sonuçlarını 2011 yılında T. Medical Sciences dergisinde bir makale ile kamuoyuna duyurmuşlardı. O yıllarda da Cumhuriyet gazetesinde konu geniş bir şekilde ele alındı, aralarında benim de bulunduğum kimi köşe yazarları konuya değindiler. İstanbul ve Kocaeli’nde pek çok toplantı ile verilerin paylaşıldığını, Bahçeşehir Üniversitesi’nde yapılan ve izlediğim bir toplantı nedeniyle de anımsıyorum.
Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu gönderdiği mektupta, haberde kullanılan verilerin yenilenmemiş olduğunu belirtiyor ve şöyle yazıyor: “Dünya Sağlık Örgütü 2004 Raporu’ndaki yüzde 12.5 ölüm oranı verisi, o zamanki adıyla Devlet İstatistik Enstitüsü’nün (DİE) 2005 yılı verisi olan yüzde 12.9 ve Kocaeli İl Sağlık Müdürlüğü Web sayfası 2004 verisi olan yüzde 18.9 rakamları gazetede 2017 verileri olarak sunulanlarla tamamen aynı. Ayrıca araştırmamızda yer alan Dilovası’nda 10 yıl ve daha uzun süre yaşayanların kanserden ölme riskinin 10 yıldan az yaşayanlara göre 4.4 kat daha fazla olduğu bilgisi de haberde yer almıyor. Günümüzde kansere ilgili verilerin 13- 14 yıl öncesini yinelemesi, yineleyebilmesi ancak trilyonda bir olasılıkla mümkün olabilir.”
Hamzaoğlu yayımlanan verilerin kaynağını çok merak ettiğini ve içinde bulunduğu koşullar nedeniyle araştırma olanağından yoksun olduğunu da belirtiyor. Sayın Hamzaoğlu’nun gazetemizden istediği, yayımlanan verilerin halka doğru bilgi verme yükümlülüğü nedeniyle gözden geçirmesi. Hamzaoğlu gerçek bilgilerin bulunmasının önemine de dikkat çekiyor ve “Dilovası’nda sorunların 10 yılı aşan bir süredir artan sanayileşmeye ve kötü koşullara rağmen yerinde sayıyor olduğu iddiasına da denk gelen bu açıklamanın, birçok dava sürecini de etkileyebilecek yanıltıcı bir nitelik taşıyor” olabileceğini de vurguluyor.
Ben de konunun önemli olduğu kanısındayım. Yalnızca yıllarını halkın sağlığı için bilimsel araştırmalara vermiş ve şimdi tutuklu bulunan bir bilim adamının isteği olduğu için değil, gazetemizin bu önemli konuda en sağlıklı bilgileri vermek gibi bir sorumluluğu bulunduğu için arkadaşlarımızın gerekli çabayı göstereceklerini düşünüyorum.

Çember daralırken
Doğan Medya Grubu’nun satılması ile medyada zaten kısıtlanmış olan çokseslilik biraz daha daralırken, iktidar yanlısı yayın yaptıkları ortada olan kesim büyük bir tekele dönüşecek. Her ne kadar tirajları konusunda gerçek bilgilere sahip olmasak, genel olarak tirajlarda bir düşüş eğilimi gözlense de gazetecilik ilkelerine titizlikle uymaya çalışan gazete ve TV kanallarının gerek kuruluş, gerekse ulaşabildikleri okur ve izleyici sayısı olarak dar bir alana sıkıştırılmak istendiği ortada. Havuz medyası olarak da adlandırılan kesim ise gerek maddi, gerekse dağıtım olanakları açısından tekel durumunda. Cumhuriyet ve diğer gerçek haberciliğe ve özgür yoruma ağırlık veren gazeteler kamu kurumlarına alınmıyor, havayolu şirketleri tarafından yolcularına sunulmuyor. Dağıtımın pek çok açıdan sorunlu olduğu da biliniyor. Reklam alımında önde gelen Doğan Grubu’nun da havuz medyası tabir edilen kesim tarafından satın alınması ile çember biraz daha daraltılmış oldu.
Bu gidişe gazeteciler üzerindeki baskıların da eklenmesiyle Türkiye, basın özgürlüğünün büyük ölçüde sınırlandırıldığı ülkeler kategorisine de girmiş bulunuyor. Özellikle seçim öncesi döneme rastlayan çok yönlü baskılara şimdi de RTÜK’ün sorumluluk alanının genişletilmesi, internet üzerinden yayıncılığın da kurum kapsamına alınması eklendi. 6 ay içinde hazırlanacak yönetmelik ile sınırlamaların, kısıtlamaların her zaman olduğu gibi pratikte daha da genişletileceğine kesin gözüyle bakılabilir.
Onaylanan yasaya göre, RTÜK’ün uygun görmediği, yayın hakkı ya da lisansı bulunmayan, ya da hak ve lisanları iptal edilen internet yayınlarının içeriklerine de yayın yasağı uygulanabilecek. RTÜK’ün talebiyle sulh ceza hâkimliği, 24 saat içinde duruşma yapmaksızın talebi karara bağlayacak. Yayın hakkı ve iletim lisansı verilmesi ile söz konusu yayınların denetlenmesi ve getirilen bu düzenlemenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, RTÜK ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından 6 ay içerisinde birlikte çıkarılacak yönetmelikle düzenlenecek. Yasa uyarınca kuruluşlar da internet ortamındaki yayınlarına devam edebilmeleri için Türkiye’nin yargı yetkisi altındaki diğer kuruluşlar gibi RTÜK’ten yayın lisansı, bu kapsamdaki platform işletmecilerinin de yayın iletim yetkisi alması zorunlu olacak.
Bu arada anlaşılması zor bir uygulama da yayını durdurulan Özgürlükçü Demokrasi gazetesine yapıldı. TMSF tarafından el konulduğu bildirildiyse de TMSF böyle bir el koymadan haberinin olmadığını açıkladı. Kayyım atandığı belirtildi, fakat kayyımların el konulan işletmeyi sürdürmek gibi bir görevleri olduğu biliniyor, bu görev herhalde matbaa ile sınırlı olsa gerek ama o da tam anlaşılamadı. Soruşturma gizli olduğu için daha fazla bilgi almak da mümkün görünmüyor.
Kısacası çember her geçen gün biraz daha daralıyor. Seçimlerin bir çözüm kapısı açıp açamayacağını ise eldeki daralan olanaklarla seçimleri izleyerek öğreneceğiz.

KISA KISA
Çamlıca Kulesi kaç metre olacak?
27 Mart 2018: Sayfa 8: “24 YILLIK İHANET” ana başlıklı yazı; sütun 5, “Sit alanına Çamlıca Camisi yapıldı” ara başlıklı bölümdeki Çamlıca TV Kulesi ile ilgili kısımda; “Kulenin, her bir katı 4.5 metre yüksekliğinde 53 kattan oluştuğu, yüksekliğinin 220 ve üzerine takılacak 165 metrelik antenle tüm boyunun 365 metre olacağı....” yazılmaktadır.
4.5 X 53 = 238.5 metre yapar , yani 220 metreyi geçer, bazı kesintilerle bu rakam 220 kabul edilse bile üzerine takılacak 165 metrelik antenle toplamda 385 metre yapar, 365 değil.
Aynı haber 13 Kasım 2017’de “BİR İHANETİN ANATOMİSİ” başlığı altında, üstelik cümle yanlışlıklarıyla da yayımlanmış ve bunu size iletmiştim. 20 Kasım 2017’de de bu yazıma Okur Temsilcisi köşesinde yer vermiştiniz. Saygılarımla... İlter K. Akbuğ

Okur Haber Hattı
Çoğu özel televizyon kanalında bulunan ihbar hattını sizler de kullansanız, muhabirlerinizin yetişemediği konulara ulaşımınızı kolaylaştırmaz mı?
Hatta bir haberde olmaz ise olmaz 5 kuralı gazeteden duyurarak hem ihbar hattına gelen haberlerin değerini artırmış olursunuz hem de diğer haber kanallarındaki kötü ve tarafsız haberlerin daha kolay anlaşılmasını insanlara öğretmiş olursunuz.
Kolay gelsin. İyi çalışmalar... Tunca Demirci  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları