AKP’nin Yeni Buluşu: Arzuya Bağlı Gazetecilik...

17 Temmuz 2014 Perşembe

İletişim bilimlerindeki gazete türlerine ilk bilim dışı katkıyı “Besleme Basın” türünü ekleyerek Demokrat Parti (DP) yapmıştı.
DP’yi, özellikle de Adnan Menderes’i öven, dediklerinin dışına çıkmayan, Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve lideri İsmet İnönü’ye akla gelmedik suçlamalarla yüklenen gazetecilerin yayın organlarına örtülü ödenekten kıyak çekiliyordu.
Kime ne kadar ve kaç kez para verildiği Yassıada Davası’nda ortaya dökülüverdi.(1)

***

12 Eylül 1980 sonrasında benzer yöntemleri eşi aracılığıyla Başbakan Tansu Çiller denemeye niyetlendi ama sonuç alamadı.

***

İtiraf etmek gerekir ki bilim dışı katkı konusundaki rekor, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından kırılmış bulunuyor.
Önce yandaş medya yaratıldı. Dini, devlet yönetiminin etkin bir parçası durumuna getirme çabalarının da etkisiyle kimi medya gruplarını çevresine topladı.
Ardından “Havuz Medyası” doğdu. Bu iki bilim dışı türün ortak özellikleri, kamu reklamlarının yayımlatılma parasının iktidar tarafından bunlar arasında paylaştırılması olmuştu. Arslan payını bu tür gazeteler alıyordu. Özelleştirilecek kamu kurumlarının mallarının yok değerine verilmesi de bunun cabasıydı.

***

Sonunda sıra “Arzuya Bağlı Gazeteciliğe” geldi.
AKP iktidarı elma ile armutları toplamadaki başarısını internet gazeteciliğini düzenleyen yasa tasarısı ile yinelemiş oluyor.
Basılı iletişim organlarının (gazeteler) teknolojisi ile internet gazeteciliğinin elektronik teknolojisini Basın Kanunu’nda bir arada harmanlamak gibi bir acayipliği yaşama geçirmeyi amaçlayan tasarısı, TBMM Adalet Komisyonu’ndan geçiriliverdi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti bu tutarsızlığa ilk kez sözle gündeme taşınmasından bu yana karşı çıkmıştı.
Ben de bu köşede birçok kez yanlışlığı vurgulamaya çalışmıştım.

***

İnternet gazeteciliğinde iki lobi var.
Birinciler “Madem biz de gazetecilik yapıyoruz, resmi ilanlardan payımızı alalım” diyor.
İkinciler ise “Resmi ilan milan istemeyiz. Bu konumumuz sürsün” görüşünü savunuyor.
Tasarı, gazeteciliği yaralama pahasına iki lobinin de isteğine uygun olarak düzenlendi.
Haber siteleri Basın Yasası’ndaki kurallara göre beyanname verirlerse gazetecilik yapıyor sayılacaklar, çalışan haberciler de 5953 Sayılı Basın-İş Yasası kapsamına girecekler. Ve bu siteler resmi ilan ve kamu reklamı, çalışanları da borç ve sosyal yardım alabilecekler. İşveren arzu etmez de beyanname vermezse haber sitesi “gazetecilik yapmıyor” sayılacak ve habercileri de şimdi taşeronda çalışan meslektaşları gibi 4857 Sayılı İş Yasası kapsamında görev yapacaklar.
Bırakın sosyal ve ekonomik hak kayıplarını, Basın Kartı alamayacakları için iktidarın ve Başbakan’ın etkinliklerine ve toplantılarına giremeyecekler.
Basın Yasası’na göre beyanname verecekler, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın denetiminden de kurtulamayacaklar.
Aynı işi yapan haber siteleri ile aynı işi yapan gazeteciler arasındaki ayrım bir kez daha mesleğimizi vuracak.
Tasarı Genel Kurul’da değişir mi derseniz, hiç umudum yok. Çünkü yapılırken mutlaka tek seçicinin onayı alınmış ve kesin kural haline getirilmiştir. Parmaklar ona göre kalkacaktır.
(1) Ayrıntı ve öteki yararlananlar için kaynak. Yüksek Adalet Divanı Kararları / Kabalcı Yayınevi - 2007  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları