Saptamalar

04 Nisan 2018 Çarşamba

Alışılmadık bir görüntü
Sayın Cumhurbaşkanı’nın Hatay’daki son görüntüleri doğrusu şaşırttı beni. Onu kimi zaman kravatsız, gömleğinin yakası açık görmüş olsak da belleklerimizdeki fotoğrafları hep takım elbiseli, kravatlı, -son zamanlarda- modaya uygun olarak yelekliydi.
Bu kez, -bize ve dünyaya Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başkomutanı olduğunu anımsatmak kaygısıyla olacak-, kolunda “cumhurbaşkanlığı forsu” bulunan bir kamuflaj üniformasıyla göründü. Çevresinde “sanatçılar” diye anılan şarkıcılar, türkücüler ve birkaç futbolcu ile çok sayıda bakan… Ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile iki kuvvet komutanı…
Gözler, sanatçılar arasında sinema, tiyatro, opera, bale sanatçılarını, klasik müzik bestecilerini, yorumcularını, ressamları, heykeltıraşları, yazarları, şairleri, çizerleri arıyor. O “sanatçılar” arasında bu mesleklerden hiç kimse yok! Çağrılmıyorlar mı yoksa çağrılıyorlar da gelmiyorlar mı? Bilmiyoruz.
Ha, bir de fotoğrafın yerleşiminde bir “sorun” var. Bilindiği gibi Sayın Cumhurbaşkanı kendisini sevenler/beğenenler arasında “uzun adam” olarak anılıyor. Oysa görüntüde ikisi de kendisinden uzun görünen Turizm ve Kültür Bakanı Numan Kurtulmuş ile AB Bakanı Ömer Çelik arasında “kısa” kalmış.
Danışmanları bu tür çekimlerden önce bu noktayı mutlaka dikkate almalılar diye düşünüyorum.

Can Dündar’a kırmızı bülten
MİT TIR’larının durdurulmasına ilişkin davada mahkeme, eski genel yayın yönetmenimiz Can Dündar’a, “gizli belge ve bilgileri açıklamak” suçundan 5 yıl 10 ay, gazetemizin Ankara Temsilcisi Erdem Gül’e ise 5 yıl hapis cezası vermişti. Ancak Yargıtay 16. Ceza Dairesi Can Dündar’ın, “gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla temin etme” suçundan 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması gerektiğine hükmederek mahkemenin kararını bozmuştu.
Bozma kararının ardından İstanbul 14. Ceza Mahkemesi’ne ulaşan dava dosyasının tensibini hazırlayan mahkeme, davanın “firari sanığı” olan Can Dündar hakkında gıyabi tutuklama kararı verilmesine hükmetti.
Can Dündar hakkında kırmızı bülten çıkarılmasına da karar veren mahkeme ayrıca Dündar’ın iade edilmesi için Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü ile de yazışma yapılmasını hükmetti.
Tüm bu olup bitenler, bu kararlar, bu bültenler benim gibi size de “tuhaf” gelmiyor mu?
Gazetemizde yayımlanan, Can Dündar’ın ve Erdem Gül’ün yargılanmalarına neden olan o haberin ve fotoğrafın haftalar önce başka bir gazetede yayımlandığını görüp okumamış mıydık?
O halde… Can Dündar Cumhuriyet’in genel yayın yönetmeni olarak kuşkusuz ki yargılanmalıydı. Fakat bambaşka bir kurumda/makamda ve bambaşka bir “suçtan”.
“Sen nasıl olur da bayatlamış bir haberi yeniymişçesine gazetenin okurlarına sunarsın?” diye…
Yüce Türk adaletinin değerli yargıçları bu gerçeği gözden kaçırmış olabilirler. Anımsatalım dedik…

Türkiye’ye Afgan göçü
Bir süredir erkekli, kadınlı, çocuklu binlerce Afgan İran sınırından topraklarımıza girerek Erzurum’a doğru yürüyor. Bu insanların bir bölümü yollarda yakalanarak “geldikleri yere gönderilmek” üzere kamplarda tutuluyor. Kamplara yerleştirilenler şanslı, büyük bölümü ise tutuldukları yerlerde açlıkla, soğukla mücadele ederek ölüm kalım savaşı veriyor.
Türkiye nedense Suriyelilere gösterdiği şefkati Afganlara göstermiyor. Oysa bu “kaçak göçmenlerin” anneleri, babaları, dedeleri Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda bizim en büyük destekçimizdi. 1919 yılında bağımsızlığını kazanan Afganistan’dan kısa bir süre sonra Türkiye de bağımsızlığını kazanmıştı. Cumhuriyetimiz kurulmadan önce 1.3.1921’de yeni TBMM’yi ilk tanıyan ülke Afganistan’dı. Tarihi kaynaklara göre, Afgan kadınları, bağımsızlık mücadelesi veren halkımıza ziynetlerini göndermişlerdi. Çanakkale’de de ülkemiz için çarpışmış, can vermiş birçok Afgan gencinin cansız bedeni hâlâ o “geçilmez” topraklarda yatıyor.
Onların bugün ülkemize sığınan çocuklarını, torunlarını “karanlık bir bilinmezliğe” geri göndermeden önce biraz durup düşünmek gerekmiyor mu?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları