Tahliye 6 Ay Tartışılmış!

18 Temmuz 2014 Cuma

Rehinelerin Akrabası 37 Günün Hikâyesini Anlattı

Aralarında Musul Başkonsolosumuz Öztürk Yılmaz ile özel harekâtçıların da bulunduğu 46 kişinin Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) tarafından rehin alınmasının üzerinden 37 gün geçti. Bugüne kadar sessizliklerini koruyan aileler dün ilk kez basının karşısına çıktı. IŞİD’in elindeki rehinelerden biri çocuk üç kişinin yakın akrabası olan Çanakkaleli öğretmen Muammer Taşdelen, CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran ile birlikte Meclis’te basın toplantısı düzenledi.

Altı ay tartışılan tahliye
Toplantı sonrasında Oran’ın aracılığı ile görüştüğümüz Taşdelen’den konsolosluk baskınından bu yana geçen 37 günde yaşananları dinledik. Akrabaları ile baskın gününe kadar yaptıkları konuşmalar ve baskın sonrasında yaşananlara ilişkin Taşdelen’in güvenlik riski doğurabilecek olanları ayırarak verdiği bilgiler şöyle:
- Konsolosluğa ilk saldırı Eylül 2013’te, ikincisi Mayıs 2014’te olmuş.
- Bu yılın ocak ayından itibaren Musul Konsolosluğu’nun tahliyesi tartışması gündemdeymiş. (Bu bilgiyi başka aileler Umut Oran’a teyit etmiş). Her gün Ankara’ya rapor veriliyormuş.
- Baskından üç gün önce başkonsolos personelin tahliyesi için Ankara’ya son talep yazısını göndermiş. Bir yanıt gelmemiş.

Bir gece sığınakta kaldılar
- IŞİD’in ilerlemesi başlayınca, konsolosluk personeli 9 Haziran gecesini sığınakta geçirmiş. Ankara’dan her an tahliye emri beklediklerinden, Türkiye’deki ailelerine “İstanbul’da bizi karşılayın” mesajı dahi göndermişler.
- 10 Haziran’da IŞİD konsolosluğun etrafını çevirdiğinde, konsolosluk içindeki hava “Ortalık yatıştı, buraya girmezler” şeklindeymiş. 11 Haziran öğle saatlerinde ise IŞİD konsolosluğu teslim almış.
- Dışişleri Bakanlığı’ndan ailelere ilk telefon 11 Haziran akşam üzeri gitmiş. “Sağlık durumları iyi. Endişelenecek bir şey yok. Sağ salim dönmeleri için en üst düzey girişim yapılıyor” bilgisi verilmiş. Devlet ya da hükümetten üst düzey hiç kimse aileleri aramamış.

Brifingde telefonlar toplandı
- Baskından 15 gün sonra, 27 Haziran’da Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru aileleri Ankara’ya davet etmiş. Toplantı öncesinde tüm telefonlar toplanmış. Koru toplantıda, “Olay çok hızlı gelişti. Böyle bir saldırı yaşanacağını tahmin edemedik” bilgisini vermiş.
- Koru, personelin sağlık durumu hakkında sürekli bilgi sahibi olduklarını ve personelin her türlü ihtiyacının da karşılandığını aktarmış.

‘Tedavi için doktor gitti’
- Koru’nun verdiği bir başka dikkat çekici bilgi ise alıkonulanlar arasında yer alan küçük çocuklardan birinin sağlık durumunun bozulması üzerine “Türkiye’den doktor gönderildiği” bilgisi. Ancak bu bilgiyi veren Bakan Yardımcısı Koru’nun, ailelerin “Çocukların hangisi hasta” sorusuna yanıt verememesi aileleri şaşırtmış.

‘Aman konuşmayın, yazmayın’
- İlk günden itibaren ailelere yapılan bir de “sus” uyarısı var. Taşdelen’den duyduğumuz bu uyarıyı, CHP’li Umut Oran da temas içinde olduğu diğer ailelerden öğrenmiş. Dışişleri yetkilileri, ailelere, “IŞİD teknolojiyi çok iyi kullanabilen bir örgüt. Konsolosluk konusundaki gelişmeleri telefonla ya da e-mail ile hiç kimseyle konuşmayın, yazışmayın” uyarısında bulunmuşlar. Bu uyarı nedeniyle aileler kendi aralarında dahi telefonla konuşmuyormuş.
- Muammer Taşdelen, devlet birimlerinden yapılan bilgilendirme konusundaki sıkıntıyı da şöyle aktardı:
“Bize iki telefon numarası ile Dışişleri’nde konsolosluk biriminden bir yetkilinin ismini verdiler. İlk günlerde telefonlarımıza ‘En üst düzeyde ilgileniyoruz’ yanıtı veriliyordu. Bir kez bakanlıktaki toplantı için aradılar. Bir daha hiç aramadılar. Bizim aradığımız o yetkili de artık telefonlarımıza dönmüyor.”  

ORAN: SİYASİ SORUMLU HÜKÜMET
Taşdelen’i kamuoyunun önüne çıkmaya ikna eden CHP milletvekili Oran da, IŞİD’in elindeki 49 yurttaş ve ailelerinin yaşadığı sıkıntıların tek sorumlusunun siyasi iktidar olduğunu belirterek şu değerlendirmeyi yaptı: “Konsolosluğu zamanında tahliye ettirmediniz. Rehine sayısının kaç olduğunu (Arkadaşımız Fırat Kozokun geçen hafta gündem yaratan özel haberini anımsatarak) bile tam bilmiyorsunuz. Hangi bebeğe doktor gönderdiğinizi bilmiyorsunuz. Aileleri basınla konuşmasınlar diye ‘IŞİD teknolojiye çok hâkim’ diye korkutuyorsunuz. Üstüne üstlük de basına yasak getiriyorsunuz. Hiçbir şey olmamış gibi yurtiçi, yurtdışı gezilere devam ediyor, Cumhurbaşkanlığı kampanyası sürdürüyorsunuz. Şu anda tek önceliğiniz esir alınan yurttaşlarımızın Türkiye’ye getirilmesi olmalıdır.” Başbakanlık Teftiş Kurulu, Devlet Denetleme Kurulu ve Anayasa Mahkemesi’ne konsolosluk baskınıyla ilgili basın yasağının kaldırılması için başvuruda bulunduğunu belirten Oran, bu olayda ihmali olan hükümet yetkilileri ile kamu görevlilerinin soruşturulması ve devletin el birliğiyle bu konuda harekete geçip sonuç alınması çağrısında bulundu.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Büyü Bozuluyor 26 Ocak 2015

Günün Köşe Yazıları