Kimyasal silah yalanları

14 Nisan 2018 Cumartesi

Durumun, her gün, her saat değiştiği, ittifakların, her an yeniden kurulup bozulduğu, Suriye’de son büyük sürpriz gelişme Duma’da ABD’nin hemen Suriye hükümet güçlerinin yaptığını açıkladığı kimyasal saldırıyla 80 kişinin yaşamını kaybetmesiydi.
Kimyasal saldırı haberi, Ceyda Karan’ın da 11 Nisan tarihli yazısında belirttiği gibi, tam da Şam’ın Doğu Guta’nın yüzde 90’ını cihatçı gruplardan temizlediği bir sıraya rastlıyordu.
Bu durumda Beşşar Esad kendisine budala sıfatının yakıştırılmasını haklı gösterecek böyle bir çılgınlığı neden yapar” sorusu hemen gündeme geliyordu.
Soruya yanıt ararken bu arada Washington’da Trump’ın bir yandan kimseyi inandırmayan Suriye’den çekilme kararını açıklayıp öte yandan da “şahinler’in şahini”, “şeytanın insan kılığındaki timsali” John Bolton’u yeni Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak atadığını hatırlamamızın bize yardımcı olabileceğini de belirtelim.

***

Yine belirtelim ki, Duma olayından bir yıl önce de ABD İdlib’e saldırırken de yine kimyasal silah gerekçesini kullanmıştı. James Mattis sonradan bu konuda kanıt konusunu yuvarlak açıklamalarla geçiştirmişti.
Latin Amerika gezisini Suriye konusunda yoğunlaşmak için erteleyen ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile Suriye’yi görüşen Trump’ın ABD’nin ağırlığını iyice kaybettiği Ortadoğu denklemine, Fransa ve İngiltere’nin de kendisine katılmasıyla (Almanya operasyonda yer almayacağını açıkladı) birlikte yeniden güçlü bir şekilde dahil olmak üzere kolları sıvadığı, çok vahim gelişmelere tanık olduğumuz şu günlerde, geçmişte bölgede sıkça başvurulmuş Amerikan emperyalizmi kaşeli kimyasal silah yalanlarını bir defa daha anımsamakta yarar var.
2003 Mart’ında, Saddam’ı devirip Irak’ı yutmak ve genişletilmiş yeni bir Ortadoğu dizayn etmek üzere harekete geçmeye karar vermiş olan ABD Başkanı George W. Bush Irak’ı işgal etmesini haklı gösterecek bir gerekçeye sahip olma peşine düşünce, Saddam’ın kimyasal silahları gerekçesine dört elle sarılmış, bu yönde yoğun bir propaganda başlatılmıştı. ABD’nin Genelkurmay Başkanlığı’ndan gelme Dışişleri Bakanı Colin Powel 2003 Mart’ında yapılan BM Güvenlik Konseyi oturumunda elindeki bir tüpü göstererek bütün dünyaya sesleniyordu:
- İşte Saddam’ın kimyasal silah stokunun somut kanıtı!
Bu koca bir yalandı. Nitekim, daha sonra Saddam’ın kimyasal silahlara sahip olmadığı gerçeği kesinleşince, Colin Powel o konuşmasından dolayı derin üzüntü duyduğunu açıklamak zorunda kalacaktı.

***

Aslında, Saddam’ın kimyasal silah sabıka dosyası temiz değildi, o daha 1980 - 88 Irak - İran savaşı sırasında, 16 Mart 1988’de Halepçe’de, yeğeni “Kimyasal Ali” vasıtasıyla, Kürtlere karşı kimyasal silah kullanmıştı. Ne var ki o sırada İran’a karşı Saddam’ı desteklediklerinden ne ABD ne Saddam’ın kimyasal silahlarına göz yuman Tathcher İngilteresi ne de Almanya bu duruma ses çıkarmıştı. Halepçe’de kullanılan kimyasallar, Amerikan, İngiliz, Alman firmalarından gelmişti.
Ancak Körfez Savaşı arifesinde, artık Batı’nın günah keçisi konumunda olan Saddam’ın elinde kimyasal silah bulunmadığı herkesin bildiği bir gerçekti.
Bu konuda ısrarla yalan söyleyenlerin başında gelen de Bush’un candan destekçisi İngiliz Başbakanı Tony Blair’di.
Tony Blair yıllar sonra yalan söylediğini açıklayan Chilcot Raporu’nun yayımlanması üzerine, 2016 Temmuz’unda televizyon ekranlarından gerçeği itiraf etmek ve İngiliz halkından özür dilemek zorunda kalacaktı.
Kimyasal silah ne kadar iğrenç ise, halkları savaşa sürüklemek için yalan söylemek de o kadar iğrençtir ve anlı şanlı Batılı “devlet adamları!” bunda bir beis görmemektedirler.
Ortadoğu’da savaşın nereye kadar varacağı belli olmayan boyutlara tırmanmasının eşiğindeyiz. Gerekçe de kimyasal silah.
Olayı irdelerken emperyalizmin bu konudaki sabıkasını unutmamakta yarar var.
AÇIKLAMA: Teknik bir aksaklık sonucu, bu hafta yazım cumartesi çıkıyor. Bundan böyle hep salı ve cuma günleri yayımlanacak. A. S.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları