Almış başını gidiyor dolar!

15 Nisan 2018 Pazar

Dostlarım beni korkusuz biri olarak tanımlarlar. Doğrudur ama dolar yükselmeye başladığında beni bir korku alır. Diyeceksiniz ki, neden? Şimdi korkumun nedenini açıklamaya çalışayım. Doların yükselmesi benim zor zar tutturduğum bütçemi altüst eder. Çünkü sarmısak değil, buğday, şeker, un gibi temel besinleri bile dışarıdan dolarla aldığımız için çok değil on gün geçmeden şimdi 150 liraya dolan filem, 200 liraya anca dolar. Artık yüzü astarından pahalıya gelen, bu nedenle üretimi yapılmayan, şimdilerde bile çok yüksek fiyatlara aldığımız sebze ve meyve fiyatları tavan yapar. Bir yazımda elma beş lira diye yazmıştım, bu kış on liradan yiyebiliriz. Et fiyatlarını hiç yazmıyorum, eti de dışarıdan dolar karşılığı aldığımız için şimdi 40 lira olan kıyma yakında 60 lirayı bulacak.
Şimdi çok önemli siyasal analizler yapan, durmadan ülkeyi kurtaran dostlarım, “bunları yazmanın sırası mı, dünya savaşa gidiyor” diyebilirler. Belki haklılar ama bu savaş yeni başlamadı ki, dünyanın uzun tarihinde savaşsız geçen tek bir yıl varmış, ama içinde bulunduğumuz coğrafyadaki yeni savaş bildiğimiz savaşlara benzemiyor, bu nedenle bu savaşı pek kavrayamıyorum, ancak, ülkenin çeşitli yörelerinde ne olduğu belli olmayan böcek istilaları biyolojik savaşın başladığını gösteriyor. Bence en korkuncu bu!
Bütün bu karışıklık içinde yaşamı sürdürmek herkes gibi benim de meselem. Ben bir emekliyim. Ayrıca bir gazete köşe yazarıyım ama gazetem bana öyle avuç dolusu para (herkesin bildiği nedenlerden) ödeyemiyor. Makul ölçülerde geçinebilmek için hem senaryo hocalığı yapıyorum hem de arada sırada metin yazarlığı.
Bu kısa bilgilerden sonra gelelim, dolar yükselince bizi daha neler bekliyor? Akaryakıt hemen zamlandı. 6 kuruş. Daha da artacak. Elektrik, doğalgaza ve suya yeniden inanılmaz zamlar yapılacak. Dışarıdan dolarla aldığımız özellikle de kanser ilaçları inanılmaz fiyatlarda olacak. Devlet hastanelerinin durumu o denli kötü ki, hasta için gerekli ödeneği hasta yakınından istiyorlar. Durumu siz düşünün. Yeni kuşak annelerin yapmak için üşendikleri, bu nedenle yurtdışından ithal edilen mamalar acayip fiyatlara gelecek. Buna seviniyorum, üç dört tane meyveyi sıkmaya üşenenler mecburiyetten işe koyulacaklar.
Cep telefonu değiştirmek için şimdiden müjde verelim. Telefonlar çok pahalanacak! Ama bu kimseleri pek ilgilendirmeyecek. Asgari ücretle çalışan bir işçinin cebinde kredi kartıyla alınmış 2000 liralık telefonun olduğu bir ülkede kim korkar hain kurttan! Yakın zamana kadar Türkiye sınırlarında doğan her çocuk, 3000 Türk Lirası borçlu doğuyordu. Şimdi bu borcun üstüne en az 700 Türk Lirası ilave oldu. Öde yavrum öde!
Unuttum, akaryakıta yapılan zam bakınız daha nelere neden olacak? İğneden ipliğe bütün ürünler zamlanacak, özel okul fiyatları zamlanacak, okul taşıma ücreti zamlanacak. Uçak, otobüs biletleri zamlanacak. Korkunç bir tablo değil mi? Hasta bakım ücretleri de artacak, huzurevi fiyatları da! Bu arada işten çıkarmalar öyle bir yoğunlaşacak ki, sokakta yürümek imkânsızlaşacak. Şimdi şu sıraladıklarıma bakıp, “bu ülkede mutlaka bir isyan çıkar” diyorsunuz ama çıkmıyor. İşsizlik bu kadar başını almış giderken isyan çıkmıyor. Bir dostum, iş için Bulgaristan’a gitmişti, şöyle bir gözlemde bulundu: “Bulgaristan’da her haneden bir kişi mutlaka Almanya’ya işçi olarak gitmiş. Onun gönderdiği para ailenin tüm fertleri için tek geçim kaynağı. Bu işi de sıraya bindirmişler, her üç yılda bir başkası gidiyor.” Bizde de durum biraz Bulgaristan’a benziyor. Doğu’da, Güneydoğu’da yaşayan kalabalık ailelerin mutlaka bir iki kişisi hatta üç kişisi büyük kentlerde çalışıp geride kalanlara para gönderiyor. Ve bu para da orada yaşayanlara yetiyor. Ve isyan bir türlü gelmiyor.
Nereden nerelere geldik. Dört yıl önce Londra’da küçük diye tanımlanan 1 milyon kişilik bir sokak yürüyüşüne katılmıştım. Yürüyüş toplu taşımacılığa yapılan iki kuruş zammı protesto amaçlıydı. Çok özenmiştim. Bu neden bizde olmuyor, hayatımız böylesine zamlanırken hâlâ neden sessizce her şeye boyun eğiyoruz. Geçenlerde bir arkadaşım şöyle dedi: Işıl bizde yoksul yok. Ve herkeste tonlarca para var. Boşuna nefesini tüketiyorsun.” Belki de onun söylediği doğrudur, şu para neden beni bulmuyor, çok merak ediyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları