Kadri Gürsel

Cihatçılar da Türkiye’ye havale

17 Nisan 2018 Salı

ABD, İngiltere ve Fransa’nın bakışında Suriye’deki cihatçılar ikiye ayrılıyor: Tehlikeli, kötü cihatçılar ve “kullanışlı cihatçılar”. Tehlikeliler, El Kaide türevleri ve IŞİD gibi ulus ötesi (Transnasyonal) bir yayılma eğilimi içinde olup Batı kentlerinde terör eylemi düzenleyenlerdir. Kullanışlı olanlar ise bunlar gibi küresel cihatçı olmayıp, eylemliliklerini Şam rejimine karşı verdikleri savaş ile sınırlı tutanlardır. Yerini yurdunu bilenlerdir bir bakıma...
ABD gibi bir süper güç olunca, hatalardan ders çıkarmamak ve akıllanmamak gibi bir lükse de sahip olabildiklerini sanıyorlar. Çünkü hatalı güç kullanımlarının yol açtığı sonuçları yine güç kullanarak “düzeltmek” gibi bir sözde avantaja sahipler.
Şimdi, Soğuk Savaş sırasında Afganistan’da önce Sovyet destekli rejime sonra da açık Sovyet işgaline karşı mücahitlere CIA kanalıyla sağladıkları büyük askeri desteğin, sonunda dönüp 11 Eylül 2001’de kendi şehirlerini vuran küresel cihat olgusunun baş tetikleyicisi olduğunu unutmuşa benziyorlar.
Benzer hataları yine yaparak Suriye’deki kullanışlı cihatçılara verdikleri destek yüzünden savaşın uzayıp gitmesine neden oldular.
Yedi yıldır süren bu uzun savaşı da kaybettiler üstelik. Dolayısıyla şimdiki hedefleri savaşı kazanmak değil, Şam rejiminin Suriye’yi yönetememesini sağlamak, bu rejimi destekleyen güçleri yormak, yıpratmak ve durdurmak.
Başarılı olsunlar ya da olmasınlar, şu gerçek artık sabittir: Suriye’de radikal İslamcı ideolojinin çatısı altındaki küresel ya da yerel cihatçı grupların yönetme ve rejime karşı herhangi bir alternatif meydana getirme kapasiteleri kalmamıştır, yoktur.
Üstelik de yenilmişlerdir. Sahadaki gelişmeler bu yenilgilerin süreceğini ilan etmektedir.
Dolayısıyla bu on binlerce cihatçının ve bunların yanı sıra aileleri, varsa kitle tabanlarıyla birlikte yüz binlerce kişinin kendilerine sahip çıkacak bir hamiye ihtiyaçları vardır.
Aranan hami ise bulunmuş gibidir: Ülkemiz Türkiye...
4 milyon Suriyeli sığınmacıya zaten ev sahipliği yapan Türkiye, şimdi de Afrin ve El Bab (Fırat Kalkanı) bölgelerinde yenilerek kaçmış cihatçıları iskân edip bunları bir kamu düzeni içinde tutmak gibi çetin bir görevle yüz yüzedir. Misal, Suriye ordusunun saldırısı sonucunda Şam’ın Duma banliyösünü terk etmek üzere anlaşma yapan ve fakat kendilerine İdlib’de yer bulunamayan Suudi destekli Ceyş-ül İslam (İslam Ordusu) grubuna mensup cihatçılar, hafif silahları ve aileleriyle birlikte Fırat Kalkanı sahasındaki Cerablus’a taşınmışlardır.
Bunun arkası gelecektir.
Afrin ve Fırat Kalkanı bölgeleri, “cihatçı rezervasyonları”dır. Mevcut şartlarda başka türlüsü olamayacağı için, buralarda Türkiye’nin gözetim ve denetiminde mini şeriat rejimleri kuruluyor.
Baksanıza, CNNTürk’ün kadın muhabiri röportaja çıktığı “Afrin rezervasyonu”nda başörtüsüz dolaşamadı.
Şam rejiminin bundan sonraki hedeflerinden birinin Şam’ın güneyindeki, IŞİD egemenliğinde bulunan Filistin mülteci kampı Yarmuk olacağı anlaşılıyor. Diğer bir hedefin de Humus ve Hama arasındaki kırsal alanda, ÖSO’ya bağlı cihatçıların kontrolündeki El-Rastan kasabası olması muhtemel. Bu iki bölge de rejim kuşatması altında.
İdlib’de ise Şam rejimi, İranlı müttefikleri ve Lübnanlı Şii Hizbullah, yılın ilk haftalarında doğudan batıya doğru, Halep-Hama hattı boyunca taarruz ederek geniş bölgeleri ele geçirdi ve cihatçıların alanını daralttı.
Sıkışan cihatçılar arasındaki alan paylaşımı gerilimi arttı, iç çatışmaların yolu açıldı.
İdlib’de Rusya, Türkiye’nin “Astana Süreci”nde varılan anlaşmaya binaen Halep-Hama otoyolunun doğusunda kurduğu dört gözetleme istasyonu vasıtasıyla, bağımsız davranmasından hazzetmediği İran’ı kontrol ediyor. Gözetleme istasyonları Ankara’ya birlikte yaşamak zorunda olduğu düşmanı Şam rejimine karşı savunmasını ileride kurma imkânı veriyor.
Bunun da bir bedeli var elbette...
Nureddin el-Zenki ve Ahrar üş-Şam adlı cihatçı grupların Ankara’nın teşvik ve gayretleriyle bir araya gelerek 18 Şubat 2018’de oluşturduğu “Suriye Özgürlük Cephesi” (JTS), İdlib’de El Kaide uzantısı El Nusra’ya (Yeni adıyla Heyet Tahrir üş-Şam - HTŞ) karşı savaşıyor. Rusya da iki cihatçı grubun birbirini yemesini izlerken diğer müttefiklerini olay yerinden şimdilik uzak tutuyor.
İdlib’e büyük taarruz için henüz daha zaman var, ama başladığında Türkiye’nin cihatçı sorunu daha da ağırlaşacak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İdlib’de yüzleşmek 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları