Kalemler diktatörlere karşı

22 Nisan 2018 Pazar

Dünyanın en yeşil başkenti orada. En küçük nüfusla en gelişmiş sanayi... İki milyon nüfusla yüzü aşkın sinema, tiyatro, müzik ve edebiyat festivali... Tepesi karlı yüksek dağları, minicik deniz kıyısı, muhteşem ormanları, ülke içinde salınan nehirleri ve çarpıcı gölleriyle mucizeler yaratan olağanüstü bir doğa... İşte Slovenya... (Ama hayır bunlardan söz edemem ki... Bir televizyon programında “Çocuklar ölmesin” dedi diye Ayşe Öğretmen hapse girdi önceki gün...)
Tam 50 yıldır, Slovenya’nın minicik kasabası Bled’de Dünya PEN Yazarlar Derneği’nin “Barış Komiteleri” her nisan ayında 3 gün boyunca bir araya geliyor... Bu yıl “Bled Barış Buluşmaları”nın 50. yıldönümü olduğu için katılım her zamankinden daha kalabalıktı. Türkiye’den toplantıya iki delege katıldık. “Sürgün” kitabı Slovence dahil 27 dile çevrilen genç yazar Ciler İlhan ve ben. (Ayşe Öğretmen, önceki gün hapse 6 aylık bebeği, kızı Deran ile birlikte girdi...)
Dünyanın şiddetle her gün daha çok sarsıldığı; içimizde, dışımızda savaşın sürdüğü günümüzde özellikle üzerinde durulan üç konu vardı: Ortadoğu’daki savaş; mülteciler ve dünyada totalitarizmin güçlenmesiydi... Macaristan, ABD, Rusya ve dilim söylemeye varmasa da Türkiye adı bol bol geçen ülkelerdi... Geçelim... (“Çocuklar ölmesin” sözü terör örgütü propagandası sayıldığı için Ayşe Öğretmen bebeğiyle birlikte 1 yıl 3 ay hapse mahkûm oldu.)

Dünya edebiyatları
Bled Barış Buluşması’nın iki de edebiyat konusu vardı. “Duvarlar, Engeller, Sınırlar” ve “Düş Kurma Hakkı Olarak Edebiyat”... 50 kadar ülkenin PEN merkezlerinden 90 katılımcı, göl kenarındaki o güzelim kasabanın dört bir yanına dağılıp irili ufaklı salonlarda, okullarda, sahnelerde, otellerde, kahvelerde hem kendi dilimizde hem yabancı dillerde öykülerimizi ve şiirlerimizi okuduk... (Sevgili Deran, sevgili kız çocuğu, sen de elin kalem tutar tutmaz duvarları, engelleri ve sınırları aşmak için kim bilir ne yazılar yazacaksın...)
İşte yazılarımız ve birbirinden güzel ve renkli dillerimiz, Slovenya’dan dünyaya yayılırken Türkiye’den erken seçim haberi geliverdi Bled’e... Elbet herkes onu da sordu durdu... Dilimiz döndüğü kadar yanıtlamaya çalıştık... Sonra herkes yine hapisteki 159 yazar ve gazeteciyi sordu... Sayının her gün değiştiğini... Elbet her birini tek tek tanımadığımı, ama tanıdıklarım hakkında bilgi verebileceğimi söyledim... Derken herkes Osman Kavala’yı sordu. “Neden” dediler. Resmi açıklamayı verdim: “Galiba yeryüzündeki tüm terör örgütlerine bağlı olduğu için... Ama asıl nedeni, gerçek nedeni bilmiyorum” dedim... Yani, doğrusunu söyledim... (Sevgili Deran, sevgili bebek, ister edebiyata gönül ver, ister verme... Hiçbir cezaevinin, hiçbir yasağın, düş kurma hakkını yok edemeyeceğini ise küçük yaşta öğreneceksin...)
Toplantımızın onur konuşmacısı Nobel Barış Ödülü sahibi Şirin Ebadi’ydi. Onu ilk değil belki beşinci dinleyişim. Ve her konuşması, birbirinin eşiymiş duygusuna kapıldım. Bir kez daha nefretin şiddete dönüşmemesini istedi; bir kez daha hapiste ölen şair Liu Xiabo’dan söz etti. “O, öldü. Ama dünyanın birçok yerinde hapiste sayısız yazar ve gazeteci var. Onların ölmesine izin vermeyin... ” dedi. (Sevgili Deran, dayan; daha miniciksin, ama büyüdükçe yeryüzünde en yüksek duvarların, en acımasız engellerin, en korkunç sınırların, insanın yüreğindeki ve aklındaki duvarlar, sınırlar olduğunu öğreneceksin...)
Bled Barış Buluşması dünya yazarlarının “Kalemler diktatörlerden daha güçlüdür”; “Diktatörlere karşı kalemlerinizle savaşın” mesajlarıyla sona erdi. Nedense benim aklımda ve dilimin ucunda hep Che Guevara’nın “Özgürlüğün en büyük düşmanı, halinden memnun olan kölelerdir” sözü dönüp dolaşıyordu... İşte son üç gün böyle geçti... (Sevgili Okurlar, karmakarışık bir yazı oldu. Yüreğimde Ayşe Öğretmen ve bebeği Deran; aklımda ise PEN Bled Barış Buluşması vardı.)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları