Ayşe Emel Mesci

ANADOLU’NUN GÖZYAŞLARI

23 Nisan 2018 Pazartesi

Yaşar Yılmaz 68’li bir arkadaşımdır. Anadolu coğrafyasının tarihsel ve kültürel birikimine büyük bir titizlikle sahip çıkan araştırmalara, kitaplara imza atmıştır. Ve ne ilginçtir ki ben onun kitaplarını genellikle “olay mahalli”nde hatırlarım. Antik tiyatrolarda oyun sahnelemek veya bir festivale katılmak söz konusu olduğunda, “Anadolu Antik Tiyatroları” adlı eseri düşer aklıma. Şaka değil, Anadolu’nun tüm antik tiyatrolarının tek tek gezilip fotoğraflandığı ve akustik üzerine yeni tezlerin ortaya atıldığı bir çalışmadır bu.
Yılmaz’ın bir diğer önemli eseri, “Anadolu’nun Gözyaşları”dır. Yazar bu kitapta, Anadolu’dan yurtdışına götürülmüş eserlerin peşine düşüyor. Birçok ülkede 50’yi aşkın müzede yaptığı soruşturma ile, Anadolu’dan götürülmüş tarihi eserlerin, envanter numaraları ve -çekebildiklerini- fotoğraflarıyla birlikte dökümünü çıkarıyor.

British Museum
Londra’da British Museum’dayım. “Nereidler Anıtı” diye bilinen anıtmezarın karşısında soluğum kesilmiş vaziyette oturuyorum. Aklımda “Anadolu’nun Gözyaşları.” Çünkü insanın içinde inanılmaz bir estetik bütünlük duygusu yaratan bu şaheser, Ksanthos’tan İngiltere’ye taşınmış. Ksanthos antikçağda Anadolu’nun güneyinde yaşamış önemli bir uygarlık olan Likya’nın başkenti; bugün Fethiye-Kaş arasında, Kınık köyünün yakınına düşüyor. O koca mabedi dev gibi sütunları, alınlık ve frizleri, heykelleriyle birlikte nasıl taşımışlar diye merak ediyorum. Charles Fellows diye bir kâşif-arkeolog, 1838’de Patara Nehri’nden yukarı çıkarak Ksanthos harabelerini buluyor, çizimlerini 1839’da çıkan seyahatnamesinin içinde yayımlıyor. Bu keşif İngiltere’de büyük yankı uyandırınca, British Museum’un ricası üzerine İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Palmerstone, İstanbul’daki konsolosa sultandan tarihi eserlerin İngiltere’ye taşınmasına izin veren bir ferman almasını bildiriyor. O sırada tahtta II. Mahmut var. İngiltere, Napolyon’un Mısır seferi sırasında Osmanlı’yı desteklemiş. Sultan da herhalde müttefik İngiltere’yi kırmamak için fermanı veriyor. Belki de o eserlerin öneminin hiç farkında değil. Bugünü çok uzak bir geçmişe bağlayan o eserlerin ne anlama geldiği, üzerinde yaşanılan coğrafyanın ne olduğu hakkında herhangi bir bilincin, bir tarih kültürünün bulunmaması da muhtemelen bu kararların kolayca alınmasında etkili olmuştur.

Fetihçilik ideolojisi
Bu toprakları fethetmiş, ama bir türlü gerçek anlamda yerleşiklik kazanamamış, Anadolu’nun kültürüyle, tarihiyle hal hamur olamamış, işin aslı bunu Fatih’ten sonra doğru dürüst merak bile etmemiş bir egemen bakışın zaafları bunlar herhalde… Fetihçilik asla bir uygarlık ideolojisi olamaz diye geçiyor içimden, Nereid heykellerine bakarken… Rüzgârla uçuşan giysileri içinde, tüm beden kıvrımlarıyla, hareket halinde tasvir edilmiş o kadınların heykelleri bizim toprakların eseri ve biz o toprakları her şeyiyle sahiplenmeyi beceremediğimiz için, bugün Londra’da, British Museum’da sergileniyorlar.
Bir başka salondayım: Parthenon Tapınağı’nın alınlıkları karşımda. Koca salonu boydan boya kaplıyorlar. Çoğu hasarlı. Atina Akropol’ündeki MÖ 5. yüzyıla ait, muhteşem mimarlık yapıtından koparılarak alınmışlar çünkü. Tam bir vandalizm örneği. Üzerlerindeki levhalarda şöyle yazılar var: “Baş bölümü Atina’da bulunmaktadır.” Yani parçalanmış… Bu işi yapan bir diplomat: Elgin Dükü Thomas Bruce. O da Napolyon’un Mısır Seferi döneminde, 1799-1803 arasında İngiliz sefiri. O da hizmetlerinin karşılığında bir ferman koparıyor ve o sırada Osmanlı’nın elinde olan Atina’nın valisinin de göz yumması sonucunda frizler, metopeler, alınlıklar gemilere yüklenip İngiltere’nin yolunu tutuyorlar.
Onların ve bizim gerçeğimiz bu… “Anadolu’nun Gözyaşları”… O gözyaşlarını neyin bir nebze durdurduğunu hiç unutmamak, Cumhuriyet’in değerini bilmek gerek.

Düzeltme: Bir önceki yazımda “Ötme Bülbül Ötme” türküsünün çok sesli düzenlemesinin Yavuz Top’a ait olduğunu yazmıştım. Sevgili dostum Sadık Gürbüz aradı ve düzenlemenin kendisine ait olduğunu, Yavuz Top’un da kendisinden izin alarak kullandığını belirtti. Düzeltir, özür dilerim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Dünya bir sahnedir 1 Nisan 2024
On yıl sonra... 18 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları