CHP’nin adayı

26 Nisan 2018 Perşembe

Eski bir yazımda “Türkiye için kalıcı bir demokratik anayasa ancak HDP ile MHP’nin birlikte kabul edebilecekleri bir metinle oluşturulabilir” demiştim.
O zamanlar MHP, “17-25 Aralık yolsuzluklarının hesabını soracağım” diyen Genel Başkanı Bahçeli’nin odasındaki saatin 17.25’i gösterdiği Demokratik Rejim’den yana bir partiydi.
Sonradan, Erdoğan/AKP iktidarının Demokrasiyle uzak yakın ilişkisi olmayan, OHAL’deki KHK uygulamalarına ve bu uygulamaların baskısı altında yapılan “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adıyla anılan ucube anayasa değişikliklerine destek vererek, demokratik bir parti olmak kimliğinden istifa etti.
Onun yerine, milliyetçi siyaseti demokratik çizgide savunan, yepyeni, çağdaş, demokratik milliyetçi bir parti olarak, Akşener’in liderliğindeki İYİ Parti sahneye çıktı.
O zamanlar HDP, siyasal söylem olarak, sadece Kürtleri değil, tüm Türkiye’yi kucaklayan çözümler üreten, sosyal demokrat çizgide seçim propagandası yapan, kendisini PKK teröründen soyutlayan bir partiydi.
Şimdilerde, pek çok mensuplarıyla birlikte, seçilmiş belediye başkanları, milletvekilleri ve genel başkanları bile hapiste olduğu için, bu çizgisini sürdürmekte ya da sürdürdüğü çizgisini kamuoyuna aktarmakta güçlük çekiyor, ama üç aşağı beş yukarı aynı yerde, yani Demokratik Rejim’den yana durmaya çalıştığını söyleyebiliriz.
Dolayısıyla, bugün eski söylemimi, yeni duruma uyarlayarak yinelersem:
Türkiye için kalıcı bir anayasa ancak İYİ Parti ve HDP’nin birlikte onaylayabileceği bir metin ile gündeme getirilebilir” diyebilirim.

***

24 Haziran 2018, aslında basit bir seçim tarihi değil, Türkiye için yeni bir rejim, yeni bir anayasa oylaması tarihidir:
24 Haziran’da ya demokratik rejimle uzak yakın ilişkisi olmayan, otoriter bir Tek Adam Rejimi onaylanacak, ya da Demokratik Rejim’e dönüş iradesi gerçekleştirilecektir.
Bu seçimde CHP’nin yeri Demokratik Rejim’den yana olarak bellidir.
İYİ Parti, çağdaş demokratik milliyetçilik bağlamında Demokratik Rejim’in savunuculuğuna soyunmuştur.
HDP, Kürt sorunu ve terör sorunu dahil, ülkenin bütün sorunlarının Demokratik bir Rejim çerçevesinde çözülebileceğini, çeşitli yanlışlardan ve aldatmacalardan sonra nihayet anlamış olmalıdır.
Din çizgisi üzerinde siyaset yapan Saadet Partisi de, dinin kötüye kullanılmasının yol açtığı zulümleri ve faciaları gördüğünden beri Demokratik Rejim’den yana tavır geliştirmiştir.

***

Ülkemiz için, Demokrasi mi Diktatörlük mü sorusunun yanıtının verileceği önümüzdeki 24 Haziran seçimlerinde Demokratik Rejim’den yana olan partilerin Meclis’te çoğunluğu kazanmaları yeterli değildir:
Bu ucube anayasa bağlamında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Demokratik Rejim’den yana olan partilerin, en azından ikinci turda Demokratik Rejim için, hepsine güven veren bir aday üzerinde uzlaşmaları gerekmektedir.
Bu çerçevede her partinin ilk turda kendi seçmenini tatmin edecek ve hepsini firesiz olarak sandığa taşıyacak bir aday çıkarmaları, böylece birinci turda otoriter bir adayın seçilmesini engellemeleri, bir adayın da, ikinci turda üzerinde Demokratik Rejime inananların, özellikle de hem İYİ Parti’nin hem de HDP’nin, ittifak edecekleri “GERÇEK DEMOKRAT” bir kimliğe sahip olması gerekmektedir.

***

Ben partilere akıl vermekten, onların işine karışmaktan hoşlanmam; çünkü onların kendi iç işleyiş mantıklarının, dışardan göründüğünden çok farklı olduğunu bilirim.
Ama buraya kadar yaptığım çözümlemelere baktığımda, (ve bugüne kadar ortada dolaşan abuk sabuk önerileri düşündüğümde) CHP’in 24 Haziran’ı ve sonrasını kurtaracak olan Cumhurbaşkanı adayının (Yılmaz Büyükerşen olmadığı takdirde) Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu sanıyorum.
Elbette benimki bir gözlem:
Karar her şeyden önce CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nundur.

***

24 Haziran rejim değişikliği gölgesinde yargılanan Cumhuriyet Gazetesi mensuplarını ve ülkemizdeki siyasal rejimi düşünerek:
DİREN ADALET...
DİREN HUKUK DEVLETİ...
DİREN DEMOKRASİ!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları