Gecenin Karanlığında

27 Nisan 2018 Cuma

Günün, ayın, yılın haberi midir bilemem, Cumhuriyet gazetesi yazarları, yöneticileri 3 yıldan başlayıp 7-8 yıla uzanan hapis cezalarına çarptırıldılar. Bu ağır cezaların halkın haber alma hakkına ağır bir saldırı olduğunu daha baştan söylemekte yarar var. Korku iklimini yaygınlaştırmak, aydınları, yazarları, çizerleri, aramızda dünyaca ünlü karikatüristimiz Musa Kart da var çünkü, yıldırmak, konuşamaz, yazamaz, çizemez hale getirmek isteğinin ağır ceza mahkemesinde ağır bastığı anlaşılıyor.

***

Bu cezalara hükmedilmesinde payı olan, Cumhuriyet gazetesine el koymak isteyen, bunun için her şeyi yapmaya kararlı, gerçekte kimileri Cumhuriyete ihanet etmekten sanık ama bu davada tanık olanları da unutmamak kuşkusuz önemlidir ama değer mi bilemiyorum. Bu cümleden daha fazlasını hak etmeyecekleri kanısı bende ağır basıyor. Yine de kendilerini buradan selamlıyor, amaçlarına ulaştıkları gibi bir yanılgıya kapılmamalarını diliyorum.

***

Cumhuriyet gazetesi yazarlarının, kısaca Cumhuriyet aydınlarının seçimler öncesi ağır cezalara çarptırılmaları önemli ve anlamlıdır. “Böyle yazıp çizmenin sonu budur” diye korkutmaya çalışıyorlar. Cumhuriyet Türkiye’sini sona erdirmek, yerine başka bir “cumhuriyet” kurmak isteyenlerin seçimleri kaybetme tehlikesine karşı son ataklarından birisidir. Verilen cezalar, halkın haber alma hakkına ağır bir saldırıdır ama aynı zamanda geleceğe ilişkin çaresizliğin de bir tür itirafıdır.

***

“Geleceğe ilişkin çaresizlik” belki de biraz abartılı bir iyimserlik, karanlık otoriter bir rejim kurma çabasındaki güçlerin hâlâ güçlü olduklarını dikkate almayan bu nedenle de gerçekçi olmayan bir tahlil olduğu söylenebilir. Bu tahlilin doğru olup olmadığını sınamak için fazla beklemeyeceğiz. Önümüzdeki günlerde yapılacağı ilan edilmiş seçimler bu tartışmayı önemli ölçüde aydınlatacaktır.

***

Seçimleri demokratik bir cumhuriyet isteyenlerin, aydınları hapsetmeyi değil, gelecek için verimli tartışmaların öznesi olarak görmeyi önemli bulanların kazanması mümkündür. Bu Kurtuluş ve Kuruluş ruhunun ağır basması anlamına gelecek, rotayı sağa doğru bükmek, aydınlanma felsefesini doğal gelişme çizgisinden saptırmak isteyen “ağır cezacı adaletsizliklerinin” de sonu olacaktır.

***

Adalet, özgürlük ve eşitlik ilkelerinin gerçekleştirilebilir ilkeler olmasının yoludur. Yeni bir sistem kuranların sistemlerinin sürekliliğinin anahtarının da adalet olduğunu, bu tümüyle ideolojik kavramın her devirde, her dönemde farklı ama mutlaka sınıfsal bir içerikle hayat bulacağını söylemekte de büyük yarar var. Bu genel gelişme çizgisi bu ideolojik form, zamanın gerçeklerinden uzaklaştıkça zulmün, zorbalığın, işkencenin her geçen gün zayıflayan formuna dönüşür.

***

Şimdi son demlerini yaşayan, kendi imkânsız kurtuluşunu aydınları hapsetmekte, tehdit altında yazamaz çizemez hale getirmekte bulan yorgun tarih parçasına, yolun sonuna geldiğini anlatmak da hâlâ baskı ve tehdit atındaki aydınlara düşüyor. Bu gerçeğin bilincinde olduklarını Silivri kapalısının duruşma salonlarından gecenin karanlığına bir ışık seli gibi akan hüküm giymiş aydınlar, gazeteciler, onlarla gecenin karanlığını karşılayan dostları pek güzel anlattılar.

***

Onlar orada biraz önce hükmedilmiş ağır cezaları değil, umudu ve umudun gerçekleştirilme yol ve yöntemlerini tartıştılar arkadaşlarıyla. Dertleri hepimizin derdi Türkiye’ydi. Seçimlere doğru hızla ilerleyen kısa zaman dilimi, kararlılık isteyen eylemlerle, engellerin ancak birlikte aşılabileceğinin bilinciyle değerlendirebilirse, karanlığının aydınlanmasının da mümkün olabileceğini konuştular gece boyunca.
Üç yılın beş yılın derdinde değildiler.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları