Gazze’ye Bombalar Yağarken...

20 Temmuz 2014 Pazar

“Ölüm, adın kalleş olsun!” Kimi zaman bir şiirin tek bir dizesi, içinizdeki fırtınayı dışa vurmaya; söndüğünü sandığınız tüm volkanları yeniden tutuşturmaya yetiyor...
“Ölüm, adın kalleş olsun!” böyle dizelerden biridir... Enver Gökçe, gerçi genç yaşta kanserden ölen Saffet Hoca (Dil Tarih’te İngilizce öğretmeni Saffet Korkut) için yazmıştı o dizeyi... Ama yine de... Anımsatayım:
“Gâvur Müslüman demezdi / Kendisi için bir şey istemezdi / Yatak ölümü beklemezdi / Gitti vadesiz, gencecikken / Yiğitken, güzelken, incecikken //
Ölüm, adın kalleş olsun!”

***

Ama yine de Gazze’ye bombalar yağarken, çocuklar ölürken... Plajda oynayan ya da kara harekâtının önüne sipere koşulan çocuklar vurulurken... Çocuklar okulda ya da hastanedeyken... Taş atarken ya da sadece gökyüzüne bakarken, çocuklar öldürülürken... Hep aklımda o dize: “Ölüm, adın kalleş olsun!”
Emperyal güçler kozlarını paylaşırken... Sınırlar yeniden yeniden çizilirken... İşgal edilmiş topraklarda yeni dengeler kurulurken... Ülkeler daha çok daha çok bölünürken... “Böl ve yönet” egemenken... Kim kimi daha çok sömürür derken... “Ölüm, adın kalleş olsun!”

***

Sonra Hollanda’dan kalkan Malezya’ya gitmekte olan yolcu uçağı... İçindekiler yolcu, turist, insan: Uçağın yolcusu bomba değil, silah değil, asker değil, ordu değil... Roketle ya da savaş uçaklarıyla vurulan bir yolcu uçağı... 298 ölü! Devletler kozlarını paylaşırlarken... Gökyüzünden ceset yağdı! Bu paylaşımla hiç ama hiç ilgisi olmayan 298 insanın 80’i çocuk! Ölüm, adın kalleş olsun...

***

Ortadoğu’da bitmeyen savaş; Netanyahu’nun son kararları; önce sadece şiirlerini bildiğim, sonra tanımak, dertleşmek olanağını bulduğum Filistinli şair Mahmud Derviş’i getirdi, gece ve gündüz düşlerimin ve kâbuslarımın içine yerleştirdi.
Devrimciydi. Devrimci olduğu için daha yirmi yaşında tanıdı İsrail hapishanelerini. İsrail işgalindeki topraklardan geliyordu. Şairin ülkesi Filistin, tutsaktı. Şair, tutsak olan ülkesine mahkûmdu. Yani iki kez tutsaktı. Ancak Filistin ve Filistin halkı bağımsızlığına, özgürlüğüne kavuştuktan sonra o da özgür olabilirdi... O yaşıyordu, ama katledilerek...
“Ben mezbahanın tanığı / Ve haritanın / Ben basit sözcüklerin çocuğu / Çakıl taşların kanatlarını gördüm / Gördüm silahların çığlığını / Bizde, yüreğimizin üstüne kapatılan kapıyı / Yerlerimize konulan haczi...” (Toprak Kasidesi)
“Beyrut / gecemiz / Yalnızlığımız, / Tanrı yalnızlığımızda / Tanrı içimizde oluşana kadar”... “Maske düştü / Arap yollarını yollarını verdiler / Arap ruhlarını sattılar / Arap... yittiler / Maske düştü.” (Beyrut Kasidesi)
Savaşın, öldürmelerin, katliamların gazete ve televizyona düşen suretini değil, hayatımıza düşen anlamını; bir daha bizi asla terk etmeyecek biçimde içimize yerleştirdi.
Sevgili Mahmud Derviş bugün hayatta olsaydı eğer (onu 2008 yazında yitirdik), bir kez daha, bir çocuğun öldürülmesiyle 80 çocuğun ya da yüzlerce çocuğun öldürülmesi arasında bir fark olmadığını gösterecekti bize.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları