Haziran Nisan’a karşıdır

29 Nisan 2018 Pazar

Seçimlere az bir zaman kaldı. Şimdilik gündemde yalnızca partilerin kimi Cumhurbaşkanı adayı olarak göstereceği tartışması var. Bunun ötesine geçmek için nelerin yapılacağı, yapılması gerektiğine sıra gelmemiş görünüyor. Tartışmanın bir türlü aşılamamış olmasının nedenlerinden birisi, belki de en önemlisi, seçilecek cumhurbaşkanının yetkileri konusunun gündem dışı kalmış ya da unutulmuş olmasıdır.

***

Gerçi muhalefet sözcüleri parlamenter sisteme dönüleceğini sık sık dile getiriyorlar, hatta CHP, bu konuda Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun üzerinde çalıştığı bir anayasa taslağından söz ediyor ama bu türden çabalar siyasi kararlara dönüşürse bir anlam kazanır.
Tartışma Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çizdiği çerçevenin, “Cumhurbaşkanı seçimi”nin dışına henüz çıkamadı. Siyasetin bilinçaltında sanıyoruz güçlü, dirayetli, sözü yasa olan, kısacası “onun gibi” bir başkan anlayışı, arayışı var. Oysa tam tersinin olması, bunun için de tartışmanın hızla “nasıl bir parlamenter sistem” konusunu merkeze almış bir seçim çalışmasına dönüşmesi gerekiyor.

***

Olması gerekeni bir kere daha köşeli bir şekilde yazalım: Amaç, 16 Nisan’da alınan kararı tümüyle geri çevirmek, orada kabul edileni reddetmektir. Belki de karşımıza çıkan ya da çıkacak adaylara, bu geri dönüşü gönüllülükle kabul edecek, kararlılıkla uygulayacak kişiye benzeyip benzemedikleri açısından bakmalıyız. 16 Nisan’ın cumhurbaşkanına verdiği yetkiler bilindiği, yaşandığı gibi öylesine kesin ve çoktur ki, seçilen kişi bir anda verdiği sözleri unutabilir, itirazlar yetkilerin sert duvarına çarpıp parçalanabilir.

***

Öyleyse tartışma bir an önce 16 Nisan’a karşı 24 Haziran, -daha doğrusu 8 Temmuz- tartışmasına çevrilmelidir. Yürütmede etkin olmayan, temsili bir Cumhurbaşkanı arandığı açıkça söylenmeli, asıl meselenin kurulacak olan parlamenter sistemin niteliği olduğunu, bunun nedeninin, nasılının tartışıldığı cümle âleme açıklanmalıdır.

***

Muhalefet partilerinin bu tartışmadan uzak durmalarının, haydi biraz şeytanın avukatlığını yapalım, gizli bir nedeni olabilir mi? 24 Haziran’ın 16 Nisan’ı etkisiz kılması o kadar da kolay değildir. Anayasa değişikliğinin zorluklarını unutmamak gerekecektir. Karşılaşılacak zorluklar Nisan’a duyulan gizli sempatinin pekâlâ sığınağı olabilir, “yasalaşmış yetkileri neden elimizden çıkaralım, AKP’nin yaptığı tahribatı gidermek için neden kullanmayalım” türünden baştan çıkarıcı hevesler görülebilir.

***

Cumhurbaşkanı adayları konusunda duyduğumuz kuşkuyu, belki daha da fazlasını partilerle ilgili olarak da duymalıyız. “Partili cumhurbaşkanı” tanımı onları yanıltıyor, yetkileri Cumhurbaşkanı ile paylaşacaklarını sanıyor olabilirler. 16 Nisan’da böyle bir paylaşıma yer verilmemiştir. Siyasi partiler de parlamento gibi göstermeliktir. Başkan’ın sözünü dinlemek, kılıf dikmek, uydurmakla görevli olacak, zevahiri kurtaracaklardır. “Bizim adamımız seçildi, yetkileri kuşkusuz birlikte kullanacağız” diye düşünen varsa şimdiden bu türden ham hayalleri bırakmalıdır.

***

Kaba, güvensizlik üzerine kurulu, insan aklına güven duymayan bir yazı yazdığımın farkındayım ama gerçekler ne yazık ki böyledir.
Cumhuriyet yazar çizerlerini, yöneticilerini ağır hapis cezalarına çarptıran ağır mahkeme son sözümü sorduğunda, “insan aklıyla alay etmeyin” demiştim. Aldırmadılar. O dakika insanla, insanlıkla, insan aklıyla alay etmenin hâlâ egemen olduğunu anladım.
Tamam, bu ne bana ne size yakışır sevgili okurlar; biz insan aklına güvenimizi koruyalım, ama 16 Nisan darbesinin insan aklıyla ilgisi yoktur, bunu da unutmayalım.  

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları