YSK artık çok ayıp ediyor!

03 Mayıs 2018 Perşembe

Çok Partili Rejim’in ilk darbesi pek çok kişinin sandığı gibi bir askeri darbe değil, bir sivil darbedir:
Demokrasiye karşı ilk darbe Menderes’in 18-27 Nisan 1960, “Tahkikat Encümeni” Darbesidir.
18 Nisan’da “Basının ve muhalefetin rejim aleyhtarı faaliyetlerini incelemek” üzere, Tahkikat Encümeni kurulmuş, 27 Nisan’da bu Encümen’in görev ve yetkileri belirlenmiştir.
Bu yetkiler, hem sivil, hem askeri yargılama usullerini, hem savcı, hem yargıç görevlerini ve üstelik de kararların temyiz edilemeyeceğini öngörmektedir.
Anayasa’nın bağımsız yargıya tanıdığı bütün bu yetkilerin, Meclis’teki 15 milletvekilinden kurulan bir “Encümene” devredilmesi, açık bir anayasa darbesidir.
Bu darbe Türkiye’yi bir dizi askeri ve sivil darbeler sarmalına sokmuş ve bu sarmal, özellikle askeri darbelerle, Demokratik Rejim’in altını oyarak günümüze kadar gelmiştir.

***

Erdoğan / AKP iktidarı, kendi sivil darbe sürecini, Anayasa Mahkemesi ve Yüksek Seçim Kurulu aracılığıyla uygulamaya koymuş ve koymaktadır.
Akla, mantığa, evrensel hukuka ve elbette yürürlükteki Anayasa’ya karşı ilk darbe, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlıktan istifa etmeden 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmasına ve sonrasına, Yüksek Seçim Kurulu’nun izin vermesiyle yaşanmıştır.
Demokratik Rejime ikinci darbe, yine YSK tarafından, “tarafsızlık” yemini etmiş olan Cumhurbaşkanı’nın, bütün genel ve yerel seçimlerde, açıkça iktidar partisi AKP lehine propaganda yapmasına ses çıkartılmamasıyla vurulmuştur.
Demokratik Rejime üçüncü darbe, Erdoğan/ AKP iktidarının “Allah’ın Lütfu” diye nitelediği 15 Temmuz 2016 kalkışmasından 5 gün sonra, 20 Temmuz 2016’da ilan edilen Olağanüstü Hal uygulamaları çerçevesinde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerin anayasal denetim dışında bırakılmasıyla, Anayasa Mahkemesi tarafından vurulmuştur.
Rejime dördüncü ve asıl darbe, YSK ve AYM tarafından birlikte, 16 Nisan 2017 Anayasa Halkoylaması ile vurulmuştur.
Bu Halkoylamasının hem Demokratik Rejim’e aykırı maddeler içermesi, hem Olağanüstü Hal koşullarında çıkarılan KHK’larla, eşitsiz ve adaletsiz koşullar altında yapılması, hem tarafsız Cumhurbaşkanı’nın taraf olarak propagandaya katılması, hem de oylama yapılırken, mühürsüz oyların ve zarfların kanunun açık hükümlerine karşı olarak sayıma dahil edilmesi, yürürlükteki yasalara ve Anayasa’nın hem ruhuna hem lafzına aykırı bir tutumu vurgular.

***

Şimdi önümüzde Türkiye’nin bir kader seçimi var:
Bu seçimde ya Demokratik Rejime karşı yapılan bu sivil darbeler tsunamisi savuşturulacak ya da Demokrasiyi rafa kaldıran Tek Adam Yönetimine boyun eğilecektir.

Erdoğan / AKP iktidarının, Anayasa’nın eşitlik ve adalet ilkelerine açıkça aykırı olan bir “Partiler arası ittifak” kararıyla mevcut yasadaki yüzde 10 barajını yok etmesi, kabul edilen yeni seçim yasasındaki garipliklerden, seçimlerdeki şeffaflığı ve adaleti zedeleyen hükümlerden sadece biridir.
Şimdi YSK, yayımladığı bir kararla bütün adayların uyacakları yasakları belirtiyor ve Alican Uludağ’ın haberine göre:
Kendisi de cumhurbaşkanı adayı olarak bu seçimlere katılacak olan ERDOĞAN’I YASAKLARIN DIŞINDA TUTUYOR!
Böylece Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerini daha baştan, bir kez daha şaibe altına sokuyor!
DİREN ANAYASA...
YAŞASIN DEMOKRASİ!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları