Bülent Arınç ve Berkin Elvan

16 Kasım 2013 Cumartesi

Erdoğan’ın öğrenci evleriyle ilgili sarf ettiği sözleri toparlamak üzere harekete geçmesi ve fakat Başbakan tarafından bir kez daha açığa düşürülmesinden sonra Bülent Arınç sitem dolu sözlerle adeta dert yanmıştı.
Ve arkasından da siyasete veda edeceğinin sinyalini verdi; Erdoğan’la görüş çatışması yaşayan birçokları gibi; Abdüllatif Şener gibi, Ersönmez Yarbay gibi, Ertuğrul Günay gibi, benzer bir kaderi paylaşarak.
Arınç her ne kadar şu an için kimseye küskün olmadığını söylese de Erdoğan’la yaşadığı gerginliğin ardından yaptığı açıklamalar ve siyasetten çekilme kararını bu dönemde dile getirmesi akıllarda fazla şüpheye mahal bırakmıyor.
Kendi ölçülerinde ve kendi dünya görüşü içinde dürüst, vakarlı, kriz anlarında aklı selime en yakın, kendi ifadesiyle özgül ağırlığı olan, tecrübeli bir siyasetçi.
Geçen günlerde düzenlenen 1. Türkiye Çocuk ve Medya Kongresi’ne katılıyor Arınç, gönüllü delege olarak. Kongrenin amacı çocukları medyanın olumsuz etkilerinden korumak. Üzerine titrediği oğlu Fatih’i çok genç yaşta ve çok acı bir biçimde kaybeden Arınç’ın çocuklarla ilgili hassasiyeti ve ilgisini izlerken aklımıza ister istemez Berkin Elvan geliyor. Gezi olayları sırasında ekmek almak için çıktığı sokakta biber gazı kapsülüyle kafasından yaralanan ve 153 gündür gözlerini açamayan güzel çocuk Berkin Elvan…
Bir yandan medyanın zararlı etkilerinden korunmak istenen çocuklar, diğer yandan devlet eliyle şiddete kurban edilen yavrular…
Şafak Pavey birkaç gün önce bir televizyon programında yaptığı açıklamada, kendisini hastanede ziyaret eden Başbakan Erdoğan’ın şimdi de aynı zarafeti Berkin Elvan için göstermesi gerektiğini dile getirdi. Biz de aynı çağrıyı Bülent Arınç için yapalım. Bugüne kadar herhangi bir devlet yetkilisinden geçmiş olsun mesajı almayan Berkin’i ziyaret etmek, iktidar partisinden, Türkiye Çocuk ve Medya Kongresi vesilesiyle bu sıralar en çok Bülent Arınç’a yakışır.
Yedirtilmeyen temizci vali
Öğrenci evleriyle ilgili Erdoğan’ın açıklamalarını “herkesten önce emir telakki eden vali” unvanını kazandıktan sonra Hüseyin Avni Coş’un ikinci vakası da 10 Kasım’da geldi. Diyelim ki gerçekten bir provokasyon niyeti var ve Adana valisi Hüseyin Avni Coş 10 Kasım günü bilerek tahrik edilmek istendi. Gerçek bu bile olsa valinin bir hışımla arabasından inip küfrederek vatandaşın üzerine yürümesi mazur görülebilir mi?
Coş aynı zamanda Başbakan Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde hakkında açılan akbil yolsuzluğu soruşturmasını akladığı iddia edilen müfettişlerden biri… Daha pek çok sağ partili belediye yolsuzlukları ve eski belediye başkanlarının haklarında açılan soruşturmalar için de verdiği temiz raporları ile ve bu arada yine belediyelerde yaptığı denetimler sırasında Atatürkçü, laik kesime uyguladığı iddia edilen baskılarla birlikte bugünlere kadar gelmiş. Başarılı ve “temiz” çalışmalarından ötürü bugüne kadar kaymakamlık, vali yardımcılığı, İçişleri Bakanlığı’nda daire başkanlıkları, müfettişlik ve valilik görevlerinde bulunmuş…
Böyle olunca 10 Kasım günü vatandaşı parmak sallayarak tehdit etmesi, sokak ortasında küfrederek emir yağdırması karşısında da ancak “usulen” bir inceleme yapılabilirdi zaten.
Elbette bir vatandaşın, karşısında kim olursa olsun herhangi birine bela okuması hoş bir tutum değildir. Ancak bir vali olarak, protestoya uğradı diye bu yanlış tutumun bin beterini sergilemek hoş olmamanın çok ötesine geçer. Zira söz konusu şahıs, sorumluluk alanı da, “arkası” da sıradan bir vatandaşa göre çok daha güçlü olan ve bulunduğu mertebeye gelene kadar öfke kontrolü konusundaki sınavı çoktan vermiş olması gereken, bir devlet temsilcisi, bir yöneticidir. İşgal ettiği koltukta “coşma” hakkı olmayan bir mülki amirdir. Hele ki zamanın “ahlak muhafızlığına” bürünen iktidarının çatısı altındayken devletin valisinin vatandaşına “gavat” diye hitap etmesi hangi ahlaki değerlere sığabilir? Üstüne üstlük bir de olayın arkasından vakit kaybetmeden valinin Başbakan tarafından, popüler “yedirtmeme” anlayışını devreye sokmak suretiyle korumaya alınmasına ne demeli?
Gerçi geçmiş tecrübelerimize dayanarak, vali hakkında başlatılması beklenen sözde “inceleme”nin veya usulen yapılan soruşturmanın bir yere varmayacağını, valinin bu incelemelerden “alnının akıyla”, kimseye yedirilmeden sıyrılacağını söyleyebiliriz.
Dolayısıyla “yedirtmeyiz” düsturunun haklılık payı da aslında aşikâr…
Savaş Ay
Korkusuz olduğu kadar mütevazı, delikanlı olduğu kadar da duygusal. Hakkını vere vere gazeteci, A Takımı’nın ve birinci sınıf işlerin kaptanı Savaş Ay, hoşça kal.
Mekânın cennet olsun.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları