Hapisler kanıksanamaz

13 Mayıs 2018 Pazar

Toplumsal, ekonomik, kültürel, siyasal ve daha da önemlisi hukuksal haksızlık ve adaletsizlikler her toplumda her zaman olabilir...
Ama çağdaş, demokratik toplumlar, ara sıra olan böyle haksızlık ve adaletsizlikleri önlemek veya olduktan sonra telâfi etmek için pek çok mekanizmalar kurmuşlardır.
Bu mekanizmalar:
Devlet işleyişinde, yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki denetim ve denge ilişkileriyle...
Yargıda, daha yüksek mahkemelere itiraz yoluyla...
Siyasette, muhalif eleştirilerin ve seçmen baskısının devreye girmesiyle...
İşler.
Bu mekanizmaların yokluğu...
Ve bu nedenle de herkesin gözü önünde yaşanan haksızlık ve adaletsizliklerin kanıksanması...
Bir toplumu felakete götüren en önemli olgudur!

***

Tutuklu yargılanan Cumhuriyet ailesi mensuplarından, hapsedileceğini bilerek yurda gelen ve içerde son kalan Akın Atalay’ın da, açıklanan haksız ve hukuksuz cezalarla birlikte tahliye edilmesi, sadece bir genel yanlışın (bir istisna olan tutuklu yargılanmanın genel kural hale getirilmesinin) tek bir olayda (Cumhuriyet davasında) sonuçlanması demektir.
Elbette genel bir yanlışın düzeltileceği konusunda hiç de umut vermemektedir.
İçerde daha pek çok gazeteciyazar tutuklu olarak yargılanmaktadır.
Ayrıca başta avukatlar, hâkimler ve savcılar olmak kaydıyla, başka meslekten olanlar da, yargılanma süreçlerini hapiste geçirmekte...
Böylece tabir caizse “yargısız infazla peşin ceza” uygulamasına tabi tutulmaktadırlar.

***

Türkiye’de yargı bağımsızlığı ve adalet uygulamalarının ne denli yozlaştığı, CHP’den aday adaylığı için görevinden istifa eden Ankara Cumhuriyet Savcısı Bülent Yücetürk’ün şu sözlerinde görülebilir:
“Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar bir hukuk krizine girmiştir.
Mahkeme kararlarının bizzat mahkemeler tarafından uygulanmadığı bir süreci yaşamaktayız.
Yargı ise vicdanını kaybetmiş, tüm iradesini bir güce teslim etmiş durumdadır.
Türkiye’de yeniden bir hukuk devleti kurmak, yargı bağımsızlığını tesis ederek yeni bir hukuk sistemi inşa etmek için siyasete girmeye karar verdim.
Çürümüş bu yargı sisteminin bir parçası olarak kalmak, bozulan yargı sistemini düzeltmek artık imkânsız hale gelmiştir.”

***

İşte bu nedenlerle 24 Haziran/ 8 Temmuz seçimlerine doğru daha güçlü bir biçimde haykırıyoruz:
DİREN HUKUK DEVLETİ...
DİREN BAĞIMSIZ YARGI...
YAŞASIN DEMOKRATİK CUMHURİYET!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları