Onlarsız olmaz

15 Mayıs 2018 Salı

Herkes safını belirlemiş, yerini almış, kimi tek adamın kayıtsız şartsız peşine takılmış, kimi geniş tabanlı demokrasi saflarına katılmış, 24 Haziran seçimlerine doğru doludizgin gidiliyor.
Ortada yalnız birileri tek başına kalmış, kimse onlara ittifak falan teklif etmiyor, onlar da milletvekilleri, cumhurbaşkanı adayları hapiste, seçime hazırlanıyorlar.
Onların yakın zamana kadar siyasette adları da yoktu, isimleri telaffuz edilmezdi. ONLAR “ismi lazım değil”lerdi.
Türkiye’nin çoğulcu olmayan sandıklı sistemi sayesinde neyse ki, sonunda artık isimleri açıkça söylenir oldu: Kürtler.
Evet, fiilen Kürtlerin partisi HDP, bu seçimin, kimsenin yanına almayı istemediği, belki de daha doğru deyişiyle cesaret edemediği garibanı.
Oysa kimileri farkında olmasa bile, yasama oylamasının da Cumhurbaşkanlığı çekişmesi kadar önemli olduğu 24 Haziran seçimlerine dikkatle bakınca, her iki alanda da Kürtlerin sonuçta belirleyici rol oynayacakları görülüyor.

***

Gerçekte, seçimlerde, Cumhur İttifakı’nın yasama yetkisi son düzenlemelerle iyice budanmış olan parlamentoda çoğunluğu alamaması için, HDP’nin barajı geçmesi gerekiyor. HDP’nin baraj altında kalması halinde onun oylarının bölgedeki en güçlü konumdaki AKP’ye gitmesi ve onlara çoğunluğu sağlaması mümkün.
Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 13 oranında, 6 milyon oyla 3. parti konumuna ulaşan HDP’nin, şu anda hâlâ Erdoğan’a oy veren muhafazakâr Kürtlerin oylarını almayı beceremeyerek, baraj altında kalması halinde, geniş demokratik cephenin de her iki seçimde de beklediğini elde edememesi olasılığı artacaktır.
Yasama sonuçların belli olduktan sonra yapılacak olası Cumhurbaşkanlığı ikinci tur oylamasında da parlamentoda çoğunluğu sağlamış olması halinde Cumhur İttifakı’nın adayının şansı artacaktır.
Bu durumda hem Kılıçdaroğlu hem de HDP ile yan yana görünmek bile istemeyen Akşener içten içe onların barajı geçmesi için duacı olacaklardır.
Aslında Kürtlerin içinde yer almadığı bir demokrasi cephesinin, gerçekten bu niteliği hak edebilmesi ve umduğu sonucu alması zordur.
Bu gerçeği Kılıçdaroğlu da görmüş ve geniş ittifakta HDP’nin de yer almasını önermiş, ama Akşener’in partisini ikna edememiştir.
Sosyal demokratların geçmişte yaşadıkları acı deneyler de Kılıçdaroğlu’nun daha fazla direnmesini güçleştirmiştir.
Evet, HDP’yi dışlayarak demokrasiye ulaşmak imkânsızdır, ama geçmişin deneyimleri göstermiştir ki, HDP ile yola çıkmak da son derecede zor ve risklidir.
1989 yılında SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, sorunun en sağlıklı görüşüleceği yerin TBMM olduğunu düşenerek, Kürt siyasetinin temsilcilerini Meclis’e taşımaya karar verdi.
Bizim de candan desteklediğimiz girişim, ne yazık ki istenen ve bekleneni vermedi, fiyaskoyla sona erdi.

***

Girişimin, sosyal demokratlara faturası da ağır oldu. 1987 seçimlerindeki yüzde 24.6 oy oranını, 1989’da yüzde 28.6’ya çıkartarak yüzde 30’lar bandını zorlamaya başlayan Sosyal Demokrat Halkçı Parti, bir sonraki seçimlerde yüzde 20’ye kadar düştü ve yurdun dört bir yanında ağır darbeler yedi. Bu durumda, Kürt siyasetinin terör ve PKK ile arasına zorunlu mesafeyi koyamamış olmasının rolü var.
HDP’nin Demirtaş önderliğinde bütün Türkiye’yi kucaklayan bir imaj verdiği Haziran 2015 seçimlerindeki büyük sıçrayışı, Demirtaş’ın umut verici bütün tavırlarının terör örgütünün bir fiskesiyle yıkılması yüzünden altı ay sonra MHP elinden aldığı üçüncü parti konumunu yitirmesi de tehlikenin devam ettiğini göstermekteydi.
Görülüyor ki HDP ile ittifak, bunların dışında olan, ama aralarına yeterli mesafe koyup, eylemlerinin kendilerini de etkilemesine engel olamadıkları güçlerin insafına kalmak anlamını da taşıyor.
Ancak HDP ile ittifakın riskli ve güç olması, dışlanmalarının da bir çözüm olmasını sağlayamıyor.
Kürtleri yok sayarak bir yere varılamayacağı da ayrı bir gerçek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları