6 Kanala 24 Saat Takip

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Köşk Yarışındaki Eşitsizlik Avrupa’nın Takibinde

Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde yaşanan ‘haksız rekabet’, seçimleri izlemek için Türkiye’ye gelen Avrupalı gözlemciler tarafından yakından takip ediliyor. Bunu, son bir hafta içinde Radyo- Televizyon Üst Kurulu’na (RTÜK) Avrupa heyetlerince yapılan üst üste ziyaretlerden anlamak mümkün. Geçen hafta Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) heyeti RTÜK’teydi. Dün de Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi’nin seçimleri izlemekle görevlendirdiği heyet.

‘Medya’ raporu yazacak
RTÜK üyesi Ali Öztunç, her iki Avrupalı heyetin temaslarından çok ilginç ayrıntıları bizlerle paylaştı. AGİT heyeti Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin güvenliği ve medya tarafsızlığı konusu üzerinde bir rapor hazırlıyor. Siyasi partiler, adaylar ve seçimlerle ilgisi olan kamu kurumları ile görüşmeler yapıyorlar. Seçimler sonuçlandıktan hemen sonra, gözlemlerini içeren raporu dünyaya açıklayacaklar.
AGİT’in gönderdiği Paulina Lemos ve Elma Sehalic’ten oluşan iki kişilik heyet ile Öztunç arasında yarım saat olarak planlanan görüşme iki saat sürmüş. Türkiye’de 30 Mart seçimlerinin şeffaflığına yönelik ciddi eleştiriler olduğunu anımsatan AGİT heyeti, görüşmede ağırlklı olarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adayların televizyon imkanlarından eşit faydalanıp faydalanmadığına ilişkin sorular yöneltmiş. Başbakan Erdoğan ile diğer iki aday Ekmeleddin İhsanoğlu ve Selahattin Demirtaş arasındaki fırsat eşitsizliğinin boyutlarını gösteren raporlar ile de çok yakından ilgilenmişler. Bu raporların ve kanallara verilen ihlal tarafsızlığı ihlal cezalarının neden RTÜK sitesinde yayınlanmadığını sormuşlar. İktidar kanadından duydukları ‘Başbakan popüler olduğu için ona daha çok zaman ayrılıyor’ gerekçesini ‘komik ve inandırıcılıktan uzak’ bulmuşlar.

Altı kanala AGİT takibi
Görüşmede Avrupalı heyetin aktardığı bilgi çok çarpıcı. AGİT heyeti, Cumhurbaşkanı adaylarının televizyonlarda tanıtımı konusunu incelemek için Türkiye’de bir medya takip firması ile anlaşma yaptıkları bilgisini iletmiş. Bu kapsamda AGİT heyeti ulusal düzeyde yayın yapan 6 televizyon kanalını yakın takibe almış. Bu 6 kanal arasında ilk sırada devlet kanalı TRT geliyor. Bunun yanısıra ‘iktidar yanlısı’, ‘muhalif’ ve ‘tarafsız’ diye nitilendirdikleri 5 ayrı kanalı daha yakın izlemeye almışlar.

Lehte yorumları da sayacaklar
AGİT heyetinin medya takibinin çerçevesi oldukça geniş tutulmuş. RTÜK’ün yaptığı gibi sadece adayların mitinglerine, canlı yayınlarına ayrılan süreyi değil, izleme altına aldıkları bu 6 kanalda üç adayla ilgili lehte çıkan her tür haber ve yorumu dakika dakika değerlendirme altına alacaklar.
Heyet 11 Temmuz’da başlattıkları ve 10 Ağustos akşamına kadar sürecek bu TV-takip sistemi çalışması sonrasında, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hangi adaya ne kadar süre verildiğini ve medyanın taraflı mı tarafsız mı davrandığına ilişkin bir rapor hazırlayacak. RTÜK raporları sayesinde bizler adaylar arasındaki uçurumun şimdiden farkındayız. Umarız, bu rapor syesinde dünya da bu haksız rekabetten daha çok haberdar olur.

559 dakika Erdoğan olur mu?
Çankaya seçimlerinde medyanın tarafsızlığı konusunda dün de Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi’nin gönderdiği gözlemci heyeti RTÜK’teydi. AKPM heyeti üyelerinin bu konuyla ne kadar yakından ilgilendiği RTÜK Başkanı ve üyelerle yaptıkları toplantıda beraberlerinde bazı istatistikleri gündeme getirmeleriyle ortaya çıktı. 20 Haziran-10 Temmuz tarihleri arasında, Erdoğan’a 559 dakika, İhsanoğlu’na 137 dakika ve Demirtaş’a da 18 dakika yer ayrılmasını; sadece 4 Temmuz’da Erdoğan’a 1 saat 20 dakika ayrılırken, İhsanoğlu’na 1 dakika yer verildiği, Demirtaş’a ise hiç yer verilmediğini gündeme getiren AKPM üyeleri, RTÜK yöneticilerine “Böyle fırsat eşitliği olur mu” sorusunu yöneltmiş. RTÜK Başkanı Davut Dursun’un bu soruya “Erdoğan hem Başbakan, hem Genel Başkan hem de Cumhurbaşkanı adayı kimliklerini üzerinde taşıdığı için bu rakamlar böyle” şeklindeki izahı ise heyet tarafından çok kabul görmemiş.

Koru: IŞİD’e doktor göndermedik
Geçen hafta bu köşede, IŞİD tarafından Musul Başkonsolosluğumuzda rehin alınan 46 kişiden üçünün akrabası olan Muharrem Taşdelen’in gözlem ve şikâyetlerine yer vermiştik. Taşdelen’in, Dışişleri Bakanlığı’ndaki bilgilendirme toplantısında kendilerine ‘Çocuklardan biri hastalanınca oraya doktor gönderdik’ bilgisi verdildiği şeklindeki sözleri üzerine Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru ile görüştük. Taşdelen’in aktardığı bilgilerin bir bölümünün doğru olmadığını belirterek şu bilgileri verdi:
“Ortada bizim oraya doktor göndermemiz diye bir şey yok. O toplantıda ben şunu söyledim: ‘Aldığımız bilgilere göre alıkonulanların hepsinin ihtiyaçları sağlanıyor. Hatta çocuklardan biri hafif rahatsızlık geçirince Musul’dan doktor gitmiş. Sonra iyileştiğini öğrendik’ Söylediğimiz bundan ibarettir.”
Ailelerle ilgilenilmediği yönündeki iddianın da doğru olmadığını belirten Koru, “Her gün telefonla konuşuyoruz. Ama tüm aile mensuplarını aramamız mümkün olmayabiliyor” dedi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Büyü Bozuluyor 26 Ocak 2015

Günün Köşe Yazıları