Aydın Engin

O güne kadar sokakta, o gün sandıkta…

20 Mayıs 2018 Pazar

Başlıktan anlaşılıyor: 24 Haziran’a kadar sahici yurttaşsak, hele siyasal kimliğini “sol”da tanımlamış bir yurttaşsak, hele hele siyasal kimliğini “sosyalist, Marksist” diye tanımlamış bir yurttaşsak sokakta çok işimiz var.
Bilen bilir, sokak zordur.
Daha önce de Tırmık’ta sokak çalışmasının değerine, önemine vurgu yapıldı. Hatta bir delikanlı Facebook’ta öfkeli bir cevap bile yazdı. “Biz her gün sokaktayız, senin akıl vermene ihtiyacımız yok” yollu bir şeyler söylüyordu. Delikanlı sokak deyince polisle çatışma anlıyordu. Zaten Facebook profil fotoğrafı da bunun kanıtıydı.
Oysa siyasette “sokak çalışması” sokakta çatışma aramaktan çok farklı ve çok daha zordur.
Kimi kaşarlı siyasetçi sokağı dükkân dükkân esnaf ziyareti yapıp el sıkmak olarak kavrar. Bu halk dalkavukluğunun oylara ne gibi etkisi olduğunu oldum bittim anlayamamışımdır. Sanırım tek oy bile getirmez.
Sokak ev ev, dükkân dükkân, adım adım, çok sabırlı bir çalışma demektir. Siyasal bilinci bulanık, seçmen aklı karışık yurttaşlarla birebir ilişki kurmak demektir. Dahası sokak, ancak kendi siyasal bilinci bulanık olmayan, seçmen aklı körlemesine bir tercihe değil ölçüp biçip ulaşılmış bir tercihe dayananların harcıdır.
Yakın günlerden bir örnek vermek gerekirse, referandum sırasında İstanbul Üsküdar’da CHP’li gençlerin yürüttüğü sokak çalışması iyi bir örnektir. AKP’nin kalesi sayılan bir semtte referandumdaki evet ve hayır oranları bu çalışmanın başarısı üstüne çok şey anlatıyor…
(Geçmiş, epey uzakta kalmış günlerden İbrahim Kaypakkaya örneğini anlatmak isterdim ama bir gazete yazısına sığmaz. Zeytinburnu, Kazlıçeşme, Büyük Langa şeridindeki işçi mahallelerinde “sudaki balık” olan İbrahim Kaypakkaya’dan söz ediyorum. Belki bir gün…)
Gülünç hatta yürekler acısı örnekler de var: Referandum sırasında İstanbul’un Anadolu yakasında “E5’in altı” diye anılan Bağdat Caddesi’nden 5-6 CHP’li kadın “E5’in üstü” diye anılan Gülsuyu, Başıbüyük gibi göçün yarattığı semtlere bir “propaganda seferi”ne çıktılar. O semtlerden tanıdık CHP’li esnaflar aracılığıyla ev ziyaretleri yapacaklar, hâlâ yarı köy yaşamı sürdüren “bilinçsiz” kadınları bilinçlendireceklerdi.
Sefer ilk evde sona erdi. Buyur edildikleri evin kapısından girince çantalarında getirdikleri “galoş” denen plastik ayakkabı kılıflarını çıkarıp pabuçlarının üstüne geçirdiler. Pabuçları kapının önünde çıkarıp çorapla oturma odasına geçmek onlara yabancıydı. Eh, “bilinçlendirilecek” kadınlar da galoşa yabancıydı. Nitekim arkalarından epey kıkırdayıp gülüştüler. Hikâyeyi bana anlatan, il kongresinde delege olacak kadar sıkı CHP’li esnaf da zaten anlatırken ha bire kıkırdıyordu.

***

Şimdi bir daha: 24 Haziran’a kadar sahici yurttaşsak, hele siyasal kimliği “sol”da tanımlamış bir yurttaşsak, hele hele siyasal kimliğini “sosyalist, Marksist” diye tanımlamış bir yurttaşsak sokakta çok işimiz var.
24 Haziran günü ise işimiz “sandık”ta.
Bütün alametler belirdi. AKP’nin de, Reislerinin de 24 Haziran’da tek çıkış yolları var: Sandık hilesi. Bunu Güney ve Doğu Anadolu’nun ücra köylerinde özel harekâtçı denen AK-Polislerle deneyecekler. Kentlerde ise sandık görevlisi, gözlemcisi, başkanı filan gibi kılık ve kılıflara sokulmuş AK-Trol’lerle…
25 Haziran günü daha umutlu bir Türkiye’ye uyanmak istiyorsak “sokak”ta ve “sandık”ta çok işimiz var ve işimiz kolay değil.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları