Aydın Engin

70’lik delikanlılar: 68’liler

03 Haziran 2018 Pazar

68in 50. yılındayız...
Kısacık, yalın bir cümle...
Genç kuşaklara ne anlatır, kestiremiyorum. Ancak bir, hatta birkaç kuşağa “çok şey” anlatır. Dahası anlattığı Avrupa’da başkadır, Türkiye’de başka...
Önce Avrupa...
1968 ilkbaharında Paris’te, hemen ardından Londra’da, Berlin’de bütün Avrupa’yı etkileyen, ağırlığını üniversite öğrencilerinin oluşturduğu kitlesel protesto eylemleri patlak verdi. Ana akım medyanın ısrarla “öğrenci olayları” diye adlandırdığı bu kitlesel protesto eylemleri bir özgürlük arayışı, kurulu düzene, yani insana aykırı bir sisteme, kapitalizme başkaldırıydı.
Avrupa başkentlerinde sokaklarda akan genç kadın ve erkeklerin hınzır bir ortak zekâdan fışkıran sloganları birbirini izliyordu. Mesela Yasaklamak yasaktır deniyordu. Cinsel özgürlük, sistemin dayattığı değerleri değerden saymama, özgür ve sorgulayıcı bir bilim yerine sisteme kalifiye eleman yetiştirme araçlarına dönüşmüş üniversite eğitimine itiraz, 68 gençliğinin talepleriydi. Refah toplumu düzeyine ulaşmış ve her yanı, sanatı, düşünce dünyası, siyasal eylemlilikleri kısırlaştırılmış Avrupa toplumunu derinden sarsan ve alışılagelmiş değerleri kökten sorgulayan bir eylemler zinciriydi.
Avrupa’da 68 eylemleri aynı zaman bürokratlaşmış, işçi aristokrasisince tutsak edilmiş, “nomenklatura”laşmış komünist partilerine karşı da bir itirazdı. Nitekim Fransa, Federal Almanya gibi ülkelerin komünist partilerince eylemler desteklenmedi, hatta karşı çıkıldı, küçümsendi.
“Avrupa 68’i”, sistemi değiştir(e)medi. Ancak sarstı, pek çok çürümüş, örümcek bağlamış değer yargısının geniş kitlelerce sorgulanır olmasına yol açtı.
Kestirmeden söyleyelim: İnsanlık için bir kazanımdı...

***

Türkiye de 68’i yaşadı. İstanbul ve Ankara’da kadın ve erkek üniversite öğrencileri sokaklarda aktılar, alanlarda toplandılar, üniversiteleri işgal ettiler. Türkiye’nin eylem pratiğine özgür düşüncenin ve düşünce özgürlüğünün bereketli tohumlarının ekildiği Forumları armağan ettiler.
Bir gazete yazısına ayrıntılı bir tarihçe ve analiz elbette sığmaz.
Yine de Avrupa 68i ile Türkiye 68i arasındaki kanımca önemli ve gözden kaçmaması gereken bir farktan söz edilmeli. Avrupa 68’i sisteme ve o sistemin uyumlu halkalarına dönüşmüş komünist partilere köklü ve haklı bir itirazdı. Türkiye 68’i ise komünist hareketin keşfedilmesiydi. 27 Mayıs Anayasası’na kadar süren çölleştirilmiş bir düşünce ikliminden henüz çıkılmıştı. Marksizmin klasikleri ve güncel eserleri -çoğu bir yabancı dil bilmeyen- öğrenci gençlik için ulaşılamaz halde idi. 1960’lı yılların ikinci yarısından itibaren Türkiye İşçi Partisi içinde ve dışında arayış içindeki gençlik, gitgide sayısı artan çevirilerle Marksist klasiklere kavuşuyor, Leninci parti kavramı ile tanışıyordu.
Türkiye 68’i, bu ülkenin sol hareketine derinlik, ufuk ve heyecan aşıladı. Kuşkusuz savrulmalar da yaşandı. Ancak çok bereketli, çok değerli bir arayışlar paleti Türkiye 68’inin rahminden fışkırdı. Sadece Sovyetler Birliği ve o çizgideki “sosyalist sistem” değil, Güney Amerika’daki devrimci hareketlerden Doğu Asya’daki sosyalizm kuruculuğu deneyleri, Güneydoğu Asya’daki antiemperyalist savaşlar, Türkiye 68’ini besleyen ve oradan da Türkiye solunu biçimlendiren esin kaynakları oldu.
Kestirmeden söyleyelim:
Türkiye 68’i ülke için ve insanlık için bir kazanımdı.

***

68 gençliğinin ortalama 20 yaşında olduğunu varsayarsak -ki hiç de yanlış olmaz- o gün sokaklarda akan genç kadın ve erkekler bugün 70 yaşında.
‘70 yaşındaki delikanlılar’dan söz ediyorum.
Kuşkusuz aramızdan çürük elmalar da çıktı. Milliyetçiliğe, hatta Türk ırkçılığına savrulanlar, kapitalizme kapılanıp saf değiştirenler oldu. Ama çoğunluk, belirleyici çoğunluk 68’in ilkelerine, ülkülerine, siyasal tercihlerine bağlı kaldı, o günkü heyecanıyla yaşadı, yaşıyor.
Hiç kuşkum yok: Türkiye 68’i yaşanmasaydı, Türkiye bugünkünden de berbat bir ülke olurdu.
Hiç kuşkum yok: Türkiye bugünkü siyasal İslam karabasanından kurtulacaksa bunda 70 yaşındaki kadın ve erkek delikanlıların payı, katkısı olacak.

***

Tam yazıyı noktalarken bilgisayarıma bir imza bildirisi düştü. 68 kuşağının dönmemiş, caymamış, ülkü ve siyasal tercihlerinden sapmamış 282’sinin (şimdilik 282’sinin) imzasını taşıyan tek cümlelik yalın bir açıklama: Biz 68’lilerin adayı Selahattin Demirtaş’tır yazıyor.
Demedim mi ben size, 70 yaşındaki kadın ve erkek delikanlılar hâlâ ve hep 1968 ilkbaharında gibiler...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları