Feyzi Açıkalın

İftarı anladık ta sahur programı nedir?

06 Haziran 2018 Çarşamba

Çocukluğumun Ramazanları kış aylarında geçti. Özel önem yüklenmeden tüm doğallığıyla yaşanan bu kutsal ayın, biz çocuklar için en önemli anısı sıcacık pideleriydi.

Ailem, bahçedeki tavuklarımızdan alınan çift sarılı yumurtaları elime tutuşturur, Güvenirler’in çarşıdaki Örnek Fırını’na pide yaptırmaya yollarlardı. Dönüşte, Kemal abinin Mola’sının önüne gelmeden pidelerden birisi yarılanmış olurdu!

İftar topu bugünkü gibi yine Alanya Kale’sinden atılırdı. Çok acıkan ninemin, “Gidin bakın şu kör olasıca adama, unuttu mu ne!” deyişini hatırlarım.

O yıllarda iftar davetleri olmazdı. En fazla, yolun karşısında oturan aile yakınları pijamalarıyla koşturarak karşıya geçiverirlerdi!

Sahura saat kurarak kalkılırdı. Evdeki heyecana kapılıp oruca yeltenen biz çocuklara kıyamayıp, sahura kaldırmayan büyüklerimize sabahleyin çok kızardık. Ramazan davulcusu sorunsalının ise bazen tehdit, bazen de rüşvet yoluyla çözüldüğünü anımsıyorum!

Kaymakamın bekçisi Ahmet abi, evin ışıkları yandığında uyanık olduğunu göstermek amacıyla halsizce düdüğünü üflerdi. O, bugünler için düşünülen namus bekçisi değil, yalnızca mahallemizin güvenliğini sağlayan insandı.

O yıllarda da şehirde siyaset yapılırdı. Yine bugünkü gibi iftar zamanı birden sokak tenhalaşırdı. Ama kimse oruç tutuşuna göre yargılanmaz, Ramazan ayı siyasete malzeme yapılmazdı. Zaten küçücük kasabada herkes birbirinin meşrebini bilirdi!

Derken, Ramazan ayı iki büyük mevsim turu atıp sonbaharda kutlanmaya başladı. Tesadüf bu ya, aynı zaman diliminde siyasal İslam’ı rehber alan bir parti kuruldu. Bu bir “Yaz partisi!” idi. Uzun yaz gecelerini ilerdeki yıllarda propaganda için kullanacak olması, bu yeni siyasi oluşumun belki de en büyük şansıydı.

Ramazan sıcak ve uzun yaz aylarına ilerleyip, aç kalma süresi uzadıkça özellikle belediyeler bunu fırsata çevirdi. İlk iftar programları, ihtiyaç sahiplerine katkı olarak düzenlendi.

Siyasetin kutsal Ramazan’ı bir propaganda ayına çevirmesi 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde zirve yaptı. 10 Ağustos’ta yapılan seçimden önceki, Ramazan’a denk gelen temmuz ayı vıcık vıcık siyasete bulanmıştı.

Artık ondan sonraki yıllarda seçim olsun olmasın, Ramazan ayları siyasilerin gösteri alanına dönecekti. Maliyeti nereden karşılandığı bilinmeyen gösterişli iftar sofraları, bir olmazsa olmaz olarak yayıldı. Ramazan masumiyetini yitirmişti…

İş ve meslek örgütleri, üyelerine iftar verme bahanesiyle, onların vergi ve aidatlarıyla siyasetle açıkça iş tutuyordu. Siyasetçi ise bazı geceler dört beş uğrak yaparak iftarlarda adeta “işin olsun!” ziyaretine çıkıyordu.

İş iftarla da kalmadı, çıta daha da yükseltilerek programlar sahura sarktı! Gün ışığı torbaya girmiş olmalıydı ki siyasetçi korumasıyla, ışıldaklı arabalarıyla, yüksek müziğiyle şehir meydanlarını işgal etmekten yüksünmüyordu. Artık eve kaçta ve nereden dönülüyorduysa!

Mevsimler hızla değişirken yaşamı ve alışkanlıkları da beraberinde sürüklüyor. Ramazan ayının ilkbahara doğru sarkmasıyla, “yazlık oluşumların” da ömrü bitiyor. Yepyeni bir iklimde, bu topraklardaki kadim alışkanlıklar tekrar hayat buluyor. Belirtiler böyle gösteriyor…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları