Maisky’ye başarı ödülü

06 Haziran 2018 Çarşamba

Çellist Mischa Maisky’ye festivalin bu yılki “Yaşamboyu Başarı Ödülü” verildi.
1948’de Riga/Litvanya’da dünyaya gelmiş, Leningrad’daki eğitiminden sonra Moskova’da Rostropoviç’in öğrencisi olmuş. 1966’da Çaykovski Yarışması’nda altıncılık almış. 1970’te Rusya’da altı ayını tutsak kampında geçirmiş, ardından İsrail’e göç etmiş. Sonra, ikinci yaşamım dediği Amerika’daki hayatı başlamış; Los Angeles’da ünlü çellist, Piatigorsky ile çalışmaya koyulmuş. 1992’de Altın Gramofon ödülü almış ve Bach’ın çello yapıtlarının tümünü kayda alan ilk çellist olarak tarihe geçmiş. İlk evliliğinden Lily (1987) adlı piyanist kızı ve Sacha (1989) adlı kemancı oğulu var. İstanbul’daki oda müziği konserini onlarla yapıyor. Yeni eşinden de iki oğulu var: Maxim (12), Manuel (8).
- Bugünün yetenekli müzikçisi eskiye göre çok şanslı: Vakıflardan tarihi çalgıları var. Ajanlar onları kovalıyor. Eskisi gibi ömürlerini kapalı odalarda saatlerce çalışarak geçirmiyorlar, her şeyin tadına varıyorlar, aşkları yaşıyorlar, elektronik ortamda rakiplerini duyuyorlar, ustaları dinliyorlar. Ünlü etiketlerle kayıt yapıyorlar.
Evet, bu kuşakların inanılmaz fırsatları var. Ama madalyonun öbür yüzündeki tehlike, önceliğin ne olduğunu unutmaları. Onlar için öncelik, çalgısını kolaylıkla çalabilmek ve benzerleriyle olan yarışı önde götürmek. Oysa çalgı ancak bir araçtır. En yüce amaç güzel müziğe ulaşmaktır. Acaba kaçı kendi sesini yaratabiliyor, kaçı gerçekten “güzel müzik” yapabiliyor. Ben çok şanslıydım, büyük çellistlerle çalışabilmek olağanüstü bir şeydi. Rostropoviç ve Piatigorsky hocam olmaktan öte yaşamımagirdiler. Örneğin 18 yaşımda babam ölünce Rostropoviç ikinci bir baba gibi davrandı. Kendi en büyük rüyası ismini devam ettirecek bir oğlu olmasıydı, oysa iki kızı vardı. Oğlum Sacha dünyaya geldiğinde çok sevindi, ama keman çalmasını hiç hazmedemedi, gelenek devam etmeli, benim oğlum da çello çalmalıydı. Oysa ben ailede çocukların babalarından farklı çalgılar çalmalarını savunurum. Sonra Piatigorsky ikinci babam oldu. Yaşam deneyimini, imge gücünü paylaşmama izin veriyordu. Bir sünger gibi her şeyi emiyordum. Hocalar yalnız formal ders aldığın kişiler değildir. Ders ortamının dışında zevkini geliştirmelisin. Örneğin canlı konserleri ve kayıtları dinlemelisin.
-Hangi çellistlerden etkilendiniz?
Sovyetler Birligi’ndeki günlerimde Natalia Gutman’dan, Jacqueline duPré’den derin etkilenmiştim. Ölmeden iki ay önce Casals ile tanışmak; Pierre Fournier, Tortolierre gibi çellistleri, Amerika’da Rose ve Starker gibileri tanımak bana zenginlik kattı. Solistler kadar, orkestra şeflerinden ve özellikle oda müzikçilerinden çok şey öğrendim. Piyanist Rado Lupu veya Rudolf Serkin, gibi. Yakın dostum Argerich’le her çaldığımda kendime bir şeyler kattığımı hissederim.
-Siz ne hocalık yapıyorsunuz, ne de şeflik. Hep solist olarak mı devam ettireceksiniz mesleğinizi?
Ben hep nicelik değil nitelikten yana oldum. Çok işi bir arada yürüteyim derken solistik niteliklerinizi kurban etmemelisiniz. İnsan doğrudan değilse değişik yollarla da hocalık yapabilir: Bazen konserlerimden sonra genç müzikçiler gelip, ders vermiyor musunuz, diye sorarlar. Ben de, işte biraz önce verdim ya, derim.
-Genç yorumcuları izleyebiliyor musunuz?
Elimden geldiğince onların konserlerine gidiyorum, yeni çıkan kayıtları dinliyorum. Gençlerin her birinden öğrenilecek şeyler var. Yaptıkları hatalardan bile... 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları