Erdoğan’ın B planı

08 Haziran 2018 Cuma

Tayyip Bey’in Londra gezisi sırasında Bloomberg Ajansı’ndan Guy Johson’un Cumhurbaşkanlığı 24 Haziran seçimlerinde parlamentoda muhalefet partilerinin çoğunluğu kazanmaları halinde ne olacağı sorusuna “Yani A planı, B planı, C planı, bunlar olabilir” demesi üzerine 29 Mayıs günü bu köşeden Tayyip Bey’in A, B ve C planlarının neler olduğunu sormuş, bu sorunun gündeme getirilmemesini yadırgadığımı da belirtmiştim.
Tayyip Bey’in Baş Danışmanı Mehmet Uçum, önceki gün yine Bloomberg’e yaptığı bir açıklamada 24 Haziran’da parlamento çoğunluğunu muhalefetin kazanması halinde seçimin yenileneceğini söylemiştir.
Tayyip Bey’in B planının ne olduğu sorusuna da yanıt getiren açıklama hem hiç kimseyi şaşırtmamış, hem de bizde getirilen düzenin klasik Başkanlık sistemiyle ilgisi olmadığını vurgulayanların haklılıklarını bir kez daha ortaya çıkarmıştır.
Bilindiği gibi bizde meydana gelen benzer durumda, Haziran 2015’te de, Tayyip Bey beğenmediği Meclis çoğunluğuna karşı anayasanın 116. maddesini zorlayarak seçimlerin yenilenmesine yol açmıştı.

***

Klasik başkanlık sistemlerinde böyle bir uygulama yoktur. Orada da mevcut olan kuvvetler ayrılığı ilkesi gereğince, Başkan’ın yasama çoğunluğunun oluşmasına müdahale etmesi mümkün değildir.
Örneğin ABD’de Başkan’ın seçmene dönerek şunu söylemesi mümkün değildir:
- Ben bu Kongre’yi beğenmedim, beğenebileceğim, yenilerini seçerek gönderin!
ABD Başkanı, hangi Kongre çoğunluğuyla karşı karşıya kalırsa kalsın, onunla çalışmak zorundadır.
Böyle bir uygulamanın milli iradeye saygı temeline dayalı demokrasiyle de bağdaşmasına imkân yoktur.
Milli irade bir bütündür. Nasıl ki cumhurbaşkanını seçen milli iradeye saygı göstermek gerekirse, aynı şekilde, Meclis çoğunluğunu oluşturan milli iradeye de saygı göstermek zorunludur. Çünkü her ikisini de seçen aynı milli iradedir.
Aksine davranış, “ben milli iradeye milli irade demem beni ve beğendiklerimi seçmeyince” zihniyetinin egemen olması demektir ki, bunun demokraside yeri yoktur.
Milli irade eskilerin kullandığı bir hukuk deyimiyle “gayri kabili tecezzi”dir. Yani parçalanamaz. Yani Başkanı seçen milli irade onu seçtiği için milli irade, ama Meclis’te Başkan’ın beğenmediği çoğunluğu oluşturan milli irade, sırf Başkan’ın hoşuna gitmediği için fitne olarak kabul edilemez.
Başdanışman Sayın Uçum’un, Tayyip Bey’den habersiz olarak yaptığının düşünülmesi mümkün olmayan açıklaması, aynı zamanda Başkanlık sistemini savunanların ileri sürdükleri gibi, sistemin siyasi istikrarı sağlayacağı savının da geçerli olmadığını ortaya koymaktadır.
Cumhurbaşkanının yasama yetkisi de büyük ölçüde kısıtlanmış olan Yasama Meclisi’nin çoğunluğunu beğenmediği sürece seçilenleri geri gönderdiği bir siyasi istikrar olamaz.
Böyle bir sistemin mantığı, siyasi iktidarın tek adama biatı ile sağlanmasını öngören zihniyetin ürünü olabilir ancak.
Sayın Uçum’un da bağlı olduğu makamın bu gerçekleri görmedikleri düşünülemeyeceğine göre, bu açıklamanın “ayağınızı denk alın ha!” kabilinden bir uyarıda bulunmak ihtiyacından doğmuş olması akla geliyor.
Sayın Uçum’un vurguladığı B planı, Tayyip Bey’in oylarının AKP’nin ve Cumhur İttifakının oylarından fazla olması halinde geçerlidir.
Şimdiye kadar Tayyip Bey’in oyları hep AKP’nin de önünde olmuştur.
Öyle görünüyor ki, iktidar cephesi yine aynı olayın tekrarlanacağını düşünmekte ve Tayyip Bey’in kesinlikle seçileceğinden eminken, Meclis çoğunluğunun sağlanabileceğinden kuşku duymaktadır.
B plan bu olasılığa karşı oluşturulmuştur.
Ama siyasette diğer olasılığı da göz önünde bulunduran C planını da unutmamak gerek.
Burada, AKP’nin, destekçisi MHP ile birlikte Meclis çoğunluğunu yitirirken, ortak cumhurbaşkanı adaylarının da seçimi kaybetmesi halinde C planının ne olacağını ise sormak bile anlamsız. Çünkü demokrasilerde bu gibi durumlarda bir tek olasılık vardır: Hep birlikte gitmek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları