Seçime Sultanbeyli’den bakmak...

08 Haziran 2018 Cuma

Biz, ağırlıklı olarak ekonomi ile ilgili yazanların rakamlarladır işi gücü. Faiz, enflasyon oranları, kurlardaki oynamalar, şirketlerin kârlılıkları, karşılıksız çeklerin durumu, gelir eşitsizliği, asgari ücret, emekli maaşları vs... O rakamların ete kemiğe bürünmüş halini görmek ise bambaşkadır.
Örneğin tek göz odada bir yatağın üzerine oturmuş, önündeki tütün tepeciğinden tütünleri alarak sigaraları dolduran genç anneyi... 200 adet sigara doldurma karşılığında kazandığı sadece 5 lira. O kadar... Başka gelir yok. Koca, kadının üzerine büyük bir borç yıkarak kaçmış ve 4 yıldır eve uğramıyor. Zaten uzaklaştırma almış.. Biri 8, diğeri 5 yaşında iki çocuk ile yaşam savaşı veriyor. Adıyamanlı. Evin bir köşesinde ders kitapları. “Bir yandan açık liseyi bitirmeye çalışıyorum” diyor. Akıllı, güzel bakışlı bir kadın. Klasik. Okutmamışlar. “Öğretmen eve gelip defalarca yalvardı aileme okula devam ettirmeleri için, ama okutmadılar, hatta son seferinde beni öğretmenin yanına bile çıkarmadılar” diye anlatıyor. Bir kâğıt hazırlamış. Yaptığı yemekleri ve fiyatlarını yazmış; altına da cep telefonunu. Oğlunun okuduğu okuldaki öğretmenler vermişler bu aklı da... Sipariş üzerine yemek yapıp satmaya çalışıyor bir yandan da...
Bir başka örnek daha... Evin önüne büyük bir örtü yayılmış üzerinde tepeleme çocuk tişörtleri. 2 kadın oturmuşlar atölyede dikimden çıkmış bu tişörtlerin orasında burasındaki iplikleri kesiyorlar. 1000 tişört için kendilerine ödenen para 50 lira. “Ne kadar sürüyor?” diyorum.Bir haftayı buluyor diyorlar. İki elti bunlar. Hepsi bir evde oturuyor. Kocaları inşaatta çalışıyormuş ama biri bir aydır işsiz. Her birinde 4-5 çocuk.

Yoksulluk derinleşti
Bir başka ev... 33 yaşında genç bir kadın açıyor kapıyı. 7 ay önce Erzurum’dan gelmiş 5 çocuğu ile. Kocası zaten birkaç sene önce gelmiş, o da inşaatlarda çalışıyor. “Köyde bir iki hayvanımız vardı, zaten karnımızı zor doyuruyorduk, kocam gelip gidemiyordu, o yüzden buraya göç etmek zorunda kaldık” diyor. 13 yaşında evlendirmişler. “En küçük memeden kesilsin, bir gece işi bulup çalışacağım, tek maaşla burada tutunmamız mümkün değil, kocam aksam gelince ben giderim, gece ofis temizliği yaptıran yerler varmış” diyor.
Hepsi de Sultanbeyli’den örnekler. Dönem dönem yaptığım gibi yine orada sokaklardayım, evlere giriyorum, sohbet ediyorum. İsim özellikle yazmıyorum. Konuştuğum kadınların hepsinin de başı kapalı. Mahalle hatta ilçe konjonktürü... Amacım seçim öncesi kendi çapımda bir durum tespiti...
Daha önce de yazmıştım, referandum döneminde “Sultanbeyli AKP’nin önemli kalelerinden biri. Yüzde 70’ye yakın oy çıkarıyor. CHP sadece yüzde 7. Sultanbeyli küçük Türkiye... AVM’leri ile, gecekonduları ile, yuvalanan tarikat evleri, dar sokaklara konuşlanmış sübyan okulları ile... Mülteci mahallesi, Alevi mahallesi ile” diye... Hiçbir şey değişmemiş Sultanbeyli’nin varoşlarında. Hatta yoksulluk daha da derinleşmiş, işlerini kaybeden erkeklerin sayısı daha artmış, göç daha fazlalaşmış. Bir de işin şu yönü var: Okullar tatile girdiğinde çocuklara ne olacağı? İstisnasız konuştuğum bütün anneler, AKP’lisi, HDP’lisi, CHP’lisi çocuklarının iyi eğitim almasını istiyor ve uzun yaz günlerinde bir şeylerle meşgul olmasını diliyor. Karşılarındaki tek seçenek ise Kuran kursları. Başka bir alternatif yok. İnanın başka seçenekler olsa, onlara sunulsa seve seve çocuklarını gönderirler...
Yine Sultanbeyli ile ilgili yazdığım önceki yazıda şunu demiştim: “Ama çıkardığım bir sonuç var referandum öncesi: Dokunabildiğiniz zaman sonuç alabiliyorsunuz. Bir kere seçim ya da referandum öncesinde değil tabii, sürekli dokunmaktan bahsediyorum. O da öyle uzaktan, oturduğun koltukta ahkâm keserek yapılmıyor.
Yerim kalmadı. Bir sonraki hafta işte o dokunanları yazacağım, dokunduklarında nelerin nasıl değişmeye başladığını...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları