AKP Falcılığı!

28 Temmuz 2014 Pazartesi

Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça AKP falı açmak neredeyse bir meslek oldu; yazar ve yorumcular sabah-akşam seçimden sonra AKP’nin ne olacağı sorusuna yanıt arıyor.
AKP falcılığı üç ayrı kahve fincanında yapılıyor. Fincanlardan birinde seçimden sonra başbakanlığa kimin geleceği ve bakanların durumu; ikincisinde Cumhurbaşkanı Gül’ün siyasi alınyazısı; üçüncüsünde de Erdoğan’ın genel başkanlıktan ayrılmasından sonra AKP’nin dağılıp dağılmayacağı sorusu var.

***

Oysa, fal açmaya hiç gerek yok. AKP’nin başına kimin geçeceğini belirleyecek ana etken ideolojidir. Bu açıdan bakıldığında görüşleriyle, yazdığı kitap ve yaptığı konuşmalarla Dışişleri Bakanı Davutoğlu, davanın bayraktarı olarak bir adım öne çıkıyor. O kadar ki geçen haftanın o çok yoğun dış politika sorunları ortamında bile art arda yaptığı konuşmalarla düşünsel konumunu iyice güçlendirdi.
Davutoğlu sahur konuşmasında, Ortadoğu’ya bataklık dedirtmeyeceğim içerikli uzun bir konuşma yaptı ve sözlerini atma Recep deyimini çağrıştıran bir yaklaşımla şöyle tamamladı: “Bataklık diye andıkları Ortadoğu’dan büyük bir medeniyet meşalesini ayağa kaldıracağız, Allah’ın izniyle...”
Davutoğlu basında da eleştirilen bu sözleriyle, Ortadoğu’nun bataklığa dönüşmesine izlediği yanlış politikalarla kendisinin de katkıda bulunduğunu unutturmaya çalışıyor; ayrıca, bataklık dedirtmem kabadayılığıyla da ne kadar özgürlükçü (!) olduğunu kanıtlamış oluyor.
Ancak Davutoğlu basının hemen hiç irdelemediği iftar konuşmasında, Gezi Parkı olayları ile 17 ve 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını AKP’ye yönelik komplo olarak değerlendiriyor ve şöyle diyor: “Türkiye’yi bundan sonra sadece Ankara’da oturanlar idare edecektir… Bu ülkeyi idare edecek olan ya Ankara’da Hacıbayram Veli’nin, ya İstanbul’da Eyyüb El Ensari’nin, ya da Konya’da Mevlana’nın dizinin dibinde oturacak ya da başka yerde büyük zatların dizinin dibinde oturacaktır.”
Hem iftar hem de sahur konuşmalarının içeriğinin tümüyle çağdışı ve tutarsız olduğu çok açıktır. Ortadoğu’dan büyük bir medeniyet meşalesini ayağa kaldıracağı müjdesinin neye dayanılarak verildiği belirsizdir. Ülkeyi yönetim anlayışını kimlerin dizinin dibine oturacağı vurgusuyla açıklaması ise Davutoğlu ideolojisinin süslemesi oluyor.
Ancak, ideoloji yetmez; Davutoğlu’nu başbakanlığa taşıyacak asıl itici güç, yolsuzluk soruşturmalarıyla ilgili yorumudur.
İdeolojisiyle yetinmeyen Davutoğlu asıl altın vuruşunu 17 ve 25 Aralık’ı AKP’ye yönelik komplo diyerek yapıyor. Dört bakan arkadaşının başını yiyen rüşvet ve yolsuzluk olayına, tıpı tıpına şimdiki ustası gibi baktığının güvencesini veriyor. Son polis tutuklamalarının kanıtladığı gibi rüşvet ve yolsuzluk konusu AKP’nin cumhurbaşkanı adayı için gerçekten yaşamsaldır. Davutoğlu o bilincin en güvenilir temsilcisidir.
Kuşkusuz bütün bunları tamamlayan çok önemli etken de dış destektir. Sahur konuşmasında Ortadoğu’dan sömürgecileri kovacağız demesine aldırmayın, her gün birkaç kez görüştüğü ABD Dışişleri Bakanı’nın sözcü yardımcısı Davutoğlu’nu dünyaya Filistin-İsrail çatışmasının sona erdirilmesinde kilit oyuncu olarak sunuyor.
Kısaca, iç ve dış nesnel veriler, Davutoğlu başbakan diyor. Öyleyse, diğer fincanlara bakılmasına gerek kalmıyor.
Siyasal İslam kendi kavgasını vererek yoluna devam ediyor. Unutulmaması gereken bir gerçek daha var; siyasal İslam çok doğurgandır ve çoğu kez beterin beterini doğurur.
Bu gidişi çağdaşlaşma kararlılığıyla durdurmak ve tersine çevirmek gerekiyor!

***

Bayramınızı kutlarım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları