Hikmet Çetinkaya

Umudunu Yitirme Sakın!..

30 Temmuz 2014 Çarşamba

Yeryüzünde tüm yıldızların akşamındaydım dün gece.
Hava sıcak ve nemli...
Sevdalı bir bulutun arasından çocukların sesi duyuldu.
Ben çiçek kokulu odaları, çocukları düşündüm.
Sürgünde bir çocuk, özlem kuşunun kanatlarında uykuyla uçuşuyordu.
O sırada ağıt yazılıyordu Nâzım Hikmet Ran’a...
“Gençliğim son aşkım!” Akşam sokaklara çöküyordu...
Sokaklar bomboştu oysa! Zindanları düşünüyordum ben o gece...
O gece sessizliğin içinde bir ses oluyor, hayatın derinliğine iniyordum.
Şakran, Antalya L Tipi...
Ve başka zindanlarda yapılan işkenceler...
Şiddet! Taciz! Tecavüz!
Gözü yaralı çocuklar, işkence yapılan kadınlar...
Hortumla dövülen tutuklu ve hükümlüler!
Kulağı sağır olanlar!
Çocuklara, kadınlara yapılıyor bunlar...
Belki daha önce çok yazdım böyle yazılar, belki bunlar tekrar.
Pozantı zindanını düşünün, orada yaşananları...
Birinci, ikinci müdürler...
Çocukları hortumla dövüyorlar öldüresiye...
Tıpkısı 80’li yıllarda “Kanlı Sürgün”de yaşandı...
Eskişehir-Aydın...
Aydın zindanının bahçesinde hortumla kaç genç öldürüldü...
Kaç gencin İzmir İnciraltı Öğrenci Yurtları’nda “faşo” jandarma çavuşu ve erlerince genç bedenleri delik deşik edildi...
Yıl 1980, darbeden bir-iki ay önce!
O katliamdan kurtulanlar bugün kaç yaşında, ne iş yaparlar, haberiniz var mı?
Bir yaz akşamı, bir bahçe, ağaçlar ve çiçekler...
Şiddet, işkence, ölüm! Ne Türk çocuğu tanıyor, ne Kürt, ne Laz ne de Boşnak...

***

Yeryüzünde tüm yıldızların akşamını kucaklarken düşünüyordum...
Umutsuzluğun içinde umudunu yitirmeden, karanlığın içinde aydınlığı görebilmek, en zor koşullarda özgüvenini yitirmemek nedir sizce?
İlericidir, devrimcidir!
Çünkü o evrensel gerçeği kucaklayabilen çağdaş, uygar insanın bilincine sahiptir...
Öyle insanlar çoktur!
Bunlardan biri olan 88 yaşındaki Tayyar Eraslan İzmir Karşıyaka Devlet Hastanesi’nde ölüme karşı direniyor.
Eski bir yoldaş o! İzmir’de onu “Devrimci Tayyar” olarak tanırlar...
Benim ise “Tayyar Abim” ya da “Tayyar Amcam”...
O “Devrimci Tayyar”ın üç oğlu, bir kızı, iki torunu vardır.
Torunlarından birisi Hürriyet gazetesi yazarı Melis Alphan. Tayyar Eraslan, edebiyatı, sanatı, siyaseti sever...
Şiiri! Müziği! Eh biraz da rakıyı severdi! Gökova geceleri...
İlhan Selçuk, Oktay Akbal, Melih Cevdet Anday, Aziz Nesin, Ali Sirmen Azmakbaşı’nda Halil’in mekânında kurulan sofralarda otururdu...
Hayata bakışı, insancıllığı, yüreği!
Eğilmezdi, bileği bükülemezdi!
Cumhuriyet’te uzun yıllar çalıştı üstelik...
Şimdi yoğun bakımda uyutuluyor...
Ölüme direniyor
benim can dostum, ağabeyim.
Çok sevdiği bir şiir vardır onun...
A. El Beyati’nin
yazdığı:
“Gülüm nasıl da yaşlandı Paris Oysa ben çocukluğumu yaşıyorum hâlâ Uğraşım gezginlik ve türküler yakmak Yeryüzünde tüm yalnızların akşamında.”
Hayat böyle işte...
Hayat bulutlarla, kuşlarla, ağaçlarla örülmeliydi...
Kumlarla, çakıllarla, istiridye kabuklarıyla...

***

Yıldızlar şarkı söylerken sevişiyorlardı dün gece...
Tayyar Eraslan yoğun bakımdaydı...
Evrensel gerçeği yakalayamayan bir toplum düşündüm, çocuklarını öldüren yaratıklar.
Tarihin çarpıcı güzelliklerini unutmuş bir toplum yaratmıştık hep birlikte.
Zindanlarda işkenceler!
Zulümler! Kıyımlar!
Diktacılık hevesleri ve özgürlükleri çiğnemek, düşünceye kelepçe vurmak...
Bu çağda bunlar geçicidir! İlerici ve devrimci insanın umudu, ilericilikten ve devrimcilikten kaynaklanır, oradan beslenir!
Hiç kimse, hiçbir halk, hiçbir ulus, hiçbir toplum, hiçbir ülke kendisini dünyadan soyutlayarak yaşama gücünde değildir.
Bu sömürü ve soygun düzeni, hukuksuzluk her ülkede bir gün gelir yerle bir olur!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları