‘Açık ve Endişesiz...’

30 Temmuz 2014 Çarşamba

Kafalar karışık. At izi it izine karışmış. Böyle durumlarda “gelip şu karışıklığı bir düzelteyim” deme zamanını kollayan, gönlünde düğümü kılıçla çözme hevesinin ateşini hiç söndürmeyen fırsatçıya gün doğar. “Ben yaptım oldu, ben yaparım yine olur” diye yola çıkan, olağanüstü yetki peşindeki heveskârın da işi bu kez kolay değildir.

***

Karışıklık ve kötülük, Kurtuluş ve Kuruluştan sonra işe el atan birikim yani soygun peşindeki kompradorun, mütegallibenin politika ile kurduğu ortaklıktan başlar. Bu tabloyu Memleketimden İnsan Manzaraları’nda Nâzım Hikmet olağanüstü dizelerle resmeder. Bu ortaklık, geçen zaman içinde acemi kapitalizmin devlet tarafından desteklenmesinin nimetlerinden yararlanarak palazlandı, gelişti. Geliştikçe ince yöntemleri öğrendi; kendini özellikle hurafenin desteğiyle gizleme yöntemlerinde ustalaştı. Ama ne yaparsa yapsın ilkellik onun fıtratındadır.

***

Şimdiki karışıklık ilkelliğin zirveye çıktığını ve ama aynı zamanda iyice pervasızlaştığını gösteriyor. Devletin ve bu arada eğitim, adalet, Emniyet mekanizmalarının paylaşılması konusunda çıkan anlaşmazlık, paylaşmanın taraflarını çileden çıkarmışa benziyor. Birlikte yaptıkları hukuksuzlukların deşifre olmasının da bunda payı vardır. Ergenekon’da, Balyoz’da, Odatv davalarında çarşafa dolandıkları için saklamaya çabaladıkları sırlar ortaya çıkıyor. Uyguladıkları hukuk dışı yöntemler artık gizlenemez hale geldi. Şimdi iki taraf da ötekini hukuksuzlukların sorumlusu sayıyor; komediden ötede bir durumdur. İktidar tarafı hukuksuzluğun zirvesini zorlarken, ortaklıktan atılmış ama mevzilerini terk etmemekte direnen taraf “bensiz bir şey yapamazsın” iddiasını sürdürüyor.

***

Bu kargaşada güçsüz olan halk tarafıdır. Oylarını muhalefet partileri ile iktidar partisi arasında neredeyse eşit bir şekilde pay eden seçmen kendini çaresiz hissediyor. Aydınları, politikacıları, memleket meselelerinde belirleyici olmaları, halkın durumunun politik alana aktarıcıları olmaları beklenen kültür insanları ise çaresizden de öte kıstırılmış durumdadırlar. Bu günlerde artan kafa karışıklığı bu kesimdeki fireyi artırıyor. Ne yapacaklarını bilemiyorlar. Öğlen Berkin için edebiyat paralıyor, akşama muktedirle maça çıkıyorlar. Ve asıl önemlisi bu durum doğal geliyor onlara.

***

Bu karışıklık, tarihin hep gösterdiği, bundan sonra da göstereceği gibi durulacak, ortalık sakinleşecektir. Önemli olan bu ara devrenin nasıl ve ne yönde gelişeceğidir. Cemaat-Erdoğan çatışmasının bilinmeyenleri henüz çözülmedi. Gördüklerimiz, duyduklarımız devlette; eğitim, adalet ve Emniyet’te kavganın odak noktasının dershaneler ve yolsuzluklar konusu ile sınırlı olduğudur. Zaten de Erdoğan tarafının, kavganın kapsamını genişletmesi; birlikte yapılan, birlikte işlenmiş hukuksuzluklar alanına doğru ilerletmesi beklenemez. Başbakan Erdoğan’ın Hrant Dink cinayetini örgütlü suç saymayan anlayışı savunma pozisyonundan vazgeçmemesi de bunun önemli bir işareti sayılmalıdır. Doğaldır. Bu soruşturmalar karşılıklı ve şaşaalı gövde gösterileri faili meçhullere, derin devlet işlerine uzanmayacaktır. Çünkü derin devlet el değiştirebilir ama fıtratını değiştirdiği görülmemiştir.

***

Şimdi piyasada olan ve karışıklığın, ihtimallerden birisi olan devrimci bir yöne akmaması için ortalığa düşenler, spekülasyonlarla kimin nerede durduğu belli olmasın, kimin kimlerle savaştığı anlaşılmasın diye çabalıyorlar. Oysa onların gizlemeye, üstünü örtmeye, yolsuzluklar unutulsun, geçmişteki hukuksuzlukların izi sürülmesin derdiyle daha da anlaşılmaz hale getirmeye çabaladıkları karışıklık bu tablonun kendisidir.
Yoksa bizim kafamızda bir karışıklık yok.
Biz “açık ve endişesiz girmişiz safımıza”.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları