Tarihsel gerçekler ve uluslararası hukuk ışığında Ermeni soykırımı iddiası/ 6

Rus güçleri karşısında savunma gücü tehlikeye düşen Osmanlı ordusunun ardını emniyete almak amaçlandı.

Yayınlanma: 04.05.2010 - 14:03
Abone Ol google-news

Belgeler, Doğu Anadolu’da Osmanlı ulaşım ve lojistik ikmal hatlarının tamamen korumasız ve tehdit altında olduğunu ve Çarlık Rusyası tarafından desteklenen ve yönetilen Ermeni güçlerinin bu hatları her an kesme ve imha etme kapasitesinde olduğunu ortaya koyuyor. Bu nedenle, Osmanlı devleti açısından tehcire başvurmak zorunlu bir hale gelmiştir. Tehcir kararı askeri bir soruna bulunan askeri bir çözüm olmuştur.

Ortada, ne bir “katliam” ne de “Ermeni halkının varlığını tehlikeye atacak organize bir tedhiş hareketi” olmamasına rağmen, Ermeniler tutuklama olayını ustaca bir manevrayla uluslararası propaganda aracı haline getirmişler ve Ermeni toplumunun entelektüel-elit tabakasını oluşturan bu kişilerin Ermeni toplumunu zafiyete uğratmak amacıyla katledilmek için tutuklandıklarını iddia etmişlerdir. Başpiskopos Kevork, ABD Başkanı’na, “Türk fanatikliğinin şiddetine terk edilmiş olan Türkiye’deki Ermeni halkının korunması için” imdat telgrafları göndermiştir. Ermenilerin her yıl “soykırımın yıldönümü” diye andıkları 24 Nisan işte bu tutuklamalar nedeniyledir. (Sarınay, Yusuf, What Happened on April 24, 1915?, A Case Study on the Circular of 24 April 1915 and Arrest of the Armenian Committee Members in İstanbul, International Journal of Turkish Studies, Volume 14, Nos. 1-2, Fall 2008, s. 75-101.)

Enver Paşa’nın talebi

Ancak 24 Nisan tutuklamalarından beklenen sonuçların alındığı söylenemez. Van dışındaki diğer bölgelerde de isyan halinde olan Ermeniler yol kesmeye, Müslüman köyleri basarak halkı katletmeye devam ettiler. Türk ordusu savaş alanında olduğu için cephe gerisinde meydana gelen ve bir kısmı savaş gücünü olumsuz etkileyen olayları önlemek için yeterli kuvvet ayıramıyordu. Başkumandan Vekili Enver Paşa, bu duruma bir çare olmak üzere 2 Mayıs 1915 tarihinde Dahiliye Nazırı Talat Paşa’ya şu yazıyı gönderdi: “Van gölü etrafında ve Van valiliğince bilinen belirli yerlerdeki Ermeniler, isyanlarını sürdürmek için daima toplu ve hazır haldedirler. Toplu halde bulunan Ermenilerin buralardan çıkarılarak isyan yuvalarının dağıtılması düşüncesindeyim. III. Ordu Komutanlığı’nın verdiği bilgiye göre Ruslar 20 Nisan 1915 tarihinde kendi sınırları içindeki Müslümanları çıplak bir halde sınırlarımızdan içeriye sokmuşlardır. Hem buna karşılık olmak ve hem de yukarda bahsettiğim amacı sağlamak için ya bu Ermenileri aileleri ile birlikte Rus sınırı içine göndermek veyahut bu Ermenileri ve ailelerini Anadolu içinde çeşitli yerlere dağıtmak gereklidir. Bu iki şekilden uygun olanın seçilmesiyle tatbikini rica ederim. Bir mahzuru yoksa isyancıların ailelerini ve isyan bölgesi halkını sınırlarımız dışına göndermeyi ve onların yerine dışardan gelen Müslüman halkın yerleştirilmesini tercih ederim.” (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Dahiliye Şifre, nr. 52/282)

Dahiliye Nezareti’nin bu konudaki 13 Mayıs 1915 tarihli yazısı üzerine 27 Mayıs’ta toplanan Bakanlar Kurulu, Sevk ve İskân (Tehcir) Geçici Kanunu’nu çıkardı. Kanun, hükümet icraatına karşı gelen, ülke savunması açısından tehlike az eden, düşmana casusluk yapan ve ülke çıkarlarına ihanet edebilecek kişilerin, imparatorluğun belirli bölgelerinde ikamete tabi tutulmalarını öngörüyordu. (Tehcir kanununun orijinali için bkz. http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/arsiv/003_01.html)

Zorunlu bir önlem

Tehcirin esas nedeninin ilerleyen Rus ordusu karşısında savunma ve direnme gücü tehlikeye düşen Osmanlı ordusunun ardını emniyete almak için başvurulan zorunlu bir askeri önlem olduğu her ne kadar Türk tarihçilere ilaveten Profesör Bernard Lewis, Profesör Stanford Shaw ve Profesör Justin McCarthy gibi birçok ünlü Batılı tarihçi tarafından arşiv belgelerine dayanılarak ileri sürülüyorsa da, Batılı akademisyenler arasında genellikle benimsenen görüşün Ermeni tezleri doğrultusunda olduğu görülür. Söz konusu akademisyenler, 1915 Ermeni isyanının 1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’nin güvenliği açısından hiçbir zaman ciddi bir tehdit oluşturmadığını, bu nedenle Ermeni tehcirinin gereksiz olduğunu ısrarla belirtirler ve isyanın İttihat ve Terakki Hükümeti tarafından Ermenilere etnik temizlik ve soykırım yapmak için önceden tasarlanmış bir bahane olarak kullanıldığını vurgularlar.


Ermeni isyanı Osmanlı için tehdit

ABD’li asker kökenli tarihçi Edward J. Erickson’un, 1915 Ermeni isyanlarının Rus istilasına karşı savaşan Osmanlı ordusunun güvenliği açısından ağır ve acil bir tehdit oluşturup oluşturmadığı konusunu, Osmanlı ordusunun Doğu Anadolu’daki ulaşım hatları şebekesi ve lojistik ikmal düzen ve imkânları açısından değerlendiren “Ermeniler ve Osmanlı Askeri Politikası, 1915” başlıklı makalesi, Ermeni tezlerini savunanlar için ezber bozucu niteliktedir. (Erickson, Edward J., The Armenians and Ottoman Military Policy, 1915, War in History 2008, s. 141-167). Erickson’un makalesinin can alıcı noktaları aşağıda özetlenmiştir:

Rus ordusunun karşısında bulunan Osmanlı 3. Ordusu’nun 26 Eylül 1914’te mevcudu 168.608 askerdi. Motorlu vasıta olmadığından ordunun taşıma-ulaşım gücü 53.704 hayvandan oluşuyordu. 1914 sonunda Rus kuvvetlerine karşı yapılan Sarıkamış harekâtı ağır bir yenilgiyle sonuçlandı ve 3. Ordu ölü, yaralı ve esir olarak 57.000 zayiat verdi. Rus ordusunun 1915 Nisan’ında Van ve Malazgirt saldırılarından sonra tekrar mayısta saldırıya geçmesi 3. Ordu’yu etkisiz hale getirdi. Bu savaşlardaki kayıplar da Sarıkamış’la eşit düzeydeydi.

Lojistik destek tehlikede

Merkezi Erzurum’da bulunan 3. Ordu Menzil Müfettişliği, çarpışan orduya erzak, cephane ve diğer ikmal malzemelerini iletmekle görevliydi. Cephenin ön hatlarındaki Osmanlı birliklerinin en yakın tren istasyonuna mesafesi 800 kilometreydi. 3. Ordu Menzil Müfettişliği’nin sorumluluğu batıya ve güneye doğru 800 kilometre uzanan bir alandaki ulaşım ve iletişim hatları ile menzil nokta komutanlıkları, erzak ve cephane dağıtım merkezleri ve tesislerinden oluşan lojistik-ikmal şebekesini kapsıyordu. Motorlu vasıtası olmayan Müfettişlik, şoselerle çoğunluğu adi yollardan at arabaları ve kağnılarla nakliyat yaparak ordunun ihtiyaçlarının karşılanması için çaba gösteriyordu.

3. Ordu Menzil Müfettişliği’nin bu işleri yapması için emrinde 10 bin kişi vardı. Ulaşım ve iletişim sistemi ile Lojistik-ikmal şebekesini koruyacak ayrı bir muharip kuvvete sahip değildi. Müfettişliğe korunması amacıyla sadece 1232 tüfek ve 82 kasa cephane verilebilmişti. Suriye ve Filistin’de çarpışan ve Menzil Müfettişliği Şam’da bulunan 4. Osmanlı Ordusu’nun lojistik ikmal hatları da 3. Ordu Menzil Müfettişliği sorumluluk alanından geçiyordu. Bu nedenle 3. Ordu’nun geri bölgelerinde Ermeni isyanı nedeniyle karşılaşılan sorunlar, 4. Ordu’nun lojistik ve güvenliğini doğrudan etkiliyordu. Anılan sorunlar Mezopotamya’da konuşlanmış bulunan 6. Osmanlı Ordusu’nu da dolaylı olarak etkiliyordu. 1915’te her üç ordu da düşmanla temas halindeydi. 4. Ordu’nun 1915 yılı Şubatı sonunda İngilizlere karşı giriştiği Kanal harekâtı da Sarıkamış gibi yenilgiyle sonuçlanmıştı.


Ruslara Ermeni desteği

Ermeni isyanlarının başlamasıyla birlikte Rusya tarafından silahlandırılan ve yönlendirilen Doğu Anadolu Ermenileri, Daşnak ve Hınçak partileri liderliğinde, Rus ordusunun istila planlarının gerçekleşmesine yardımcı olacak biçimde, koruma altında olmayan söz konusu lojistik destek koridorlarını kapatmaya, telgraf hatlarını kesmeye, yol ve köprüleri sabote etmeye ve bu koridorlar üzerlerindeki köy ve kasabalara saldırıp katliamlarda bulunmaya başladılar. Nisan ortalarında Van’ı ele geçirmeleri, hemen arkasından 22 Nisan’da Sıvas’ta bir isyan başlatmaları bu amaca yönelikti. Osmanlı ordusunun Ermeni isyanına karşı önceden düzenlenmiş bir planı olmadığı için, geri bölgeleri koruma planı da yoktu. Bir stratejik ihtiyat gücü de oluşturulmamıştı. Bu nedenle Ermeni isyanı patlak verince 3. Ordu’nun şahdamarı olan geri bölgeler ve lojistik yollar korunamadı. 3. Ordu’nun, cephede düşmanla temas halindeki birliklerinden geri bölgeleri ve lojistik destek koridorlarını korumak için yeterli kuvvet ayırması mümkün değildi. Esasen, Osmanlı ordusunun Van isyanını bastıramaması da bu nedenden ileri geliyordu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler