Adım adım FETÖ işgali

Binbaşı Yüzbaşıoğlu’nun Kuleli Askeri Lisesi’ne girdikten sonra meslek yaşamının bazı kritik noktalarında yaşadıkları, FETÖ’nün TSK’ye sızma girişiminin bir kesiti.

Yayınlanma: 18.11.2018 - 23:37
Abone Ol google-news

GİRİŞ

Türkiye’nin geçmişinde darbe diye adlandırılacak gelişmeler belirli aralıklarla yaşanmış. 15 Temmuz 2016 darbe girişimini diğerlerinden ayıran özelliği ise kendisini dinci bir yapı olarak tanımlayan ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içine yuvalanmış bir grup tarafından gerçekleştirilmesidir. Bu özellik, yalnızca 15 Temmuz darbe girişimine özel.

Adı, darbe girişiminin ardından Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) olarak resmileşen bu yapı ile Cumhuriyet gazetesi uzun yıllar mücadele etti. Ağır bedeller ödedi, bazen yapayalnız kaldı ancak gerçek sonunda, tüm toplumun göreceği şekilde ortaya çıktı.

Cumhuriyet, Atatürk Devrimi’nin savunulması kapsamında bu tür dinci yapılara karşı her zaman habercilik görevini yerine getirdi, getirecek. FETÖ’nün uygulamalarını bedel ödeyerek deneyimlemiş olan bir subay, tanık olduklarını anlattı. Bu dizi ile TSK’ye yuvalanmış FETÖ’nün yöntemlerine ilişkin küçük de olsa bir pencere açmaya çalıştık. İyi okumalar...

Adım adım işgal

15 Temmuz darbe girişimine ilişkin çok şey yazıldı. Yazılacak daha çok şey olduğunu biliyoruz. Darbe girişiminin yaşandığı dönemde savunma muhabirliği yaparken tanıdığım emekli hava personel Binbaşı Gökhan Yüzbaşıoğlu’nun Kuleli Askeri Lisesi’ne girdikten sonra meslek yaşamının bazı kritik noktalarında yaşadıkları, FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK) hedef alan faaliyetlerinin de bir kesitini oluşturuyor. Yüzbaşıoğlu, soruların çalınmasıyla TSK’ye ilk toplu sızmaların gerçekleştiği, soruşturmaların yapıldığı ve darbe girişiminin belkemiği olduğu söylenen 94’lü devreden. Yüzbaşıoğlu’nun askerliğe başladığı yıl ile emekliye ayrılmak zorunda bırakıldığı dönemde (1986-2011) başına gelenler Fethullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ) ilişkin çarpıcı gerçekleri içeriyor.

Yüzbaşıoğlu, FETÖ ile ilk olarak Kuleli Askeri Lisesi’ne girer girmez karşılaşır. Yıl 1986. Yüzbaşıoğlu o dönemi şöyle anlatıyor:

FETÖ ile ilk karşılaşmam 1986’da sonbahar döneminde oldu. 1986 yılı soruşturmalarla geçti. Tabur komutanımız Yarbay İbrahim Evci, okul komutanımız Albay İbrahim Tülü idi.

Sen de soruşturuldun mu, soruşturmalar nasıl yapıldı?

Hayır, soruşturulmadım. Soruşturmalar şöyle olurdu: Tabur komutanımız veya görevli başka bir subay biz dersteyken sınıfa girer elindeki isimleri okurdu. İsmi okunan sınıftan çıkar, belirli bir yerde ifade verirdi. İsimler belli olduğu gibi, ayrıca şu şu şu dershanelere gitmiş olanlar gelsin şeklinde topluca da olabiliyordu.

Nasıl algılıyordun durumu?

Şöyle bir anım var; bir haftasonu eve geldim, babam ağabeyimle beraber, nasıl geçiyor okul diye sordu. Ben de “Valla İran’dan Fethullah diye biri bizim okula iltica etmiş, onu bulmaya çalışıyorlar” dedim. Babam da ağabeyimle de güldü. “O kelime iltica değil, irtica... Fethullah da öğrenci değil tarikat lideri” dediler. Araştırmanın içyüzünü böyle öğrendim.

Bu FETÖ ile ilgili gülünen tek anın galiba...

Evet, daha sonra çok acı bir şekilde gerçeği öğrendim. O dönemde bizim meşhur 94 devresinin tohumları atıldı. Öyle sanıyorum ki, 1986’dan itibaren alın teri ile sınava girip askeri okulları kazananların sayısı giderek azaldı. Biz 1986’da Kuleli Askeri Lisesi’ne 450 kişi girdik. Bu günden o güne baktığımda soruları alarak okula girenlerin sayısının yarıdan fazla olabileceğini ibretle görüyorum.

2009 dönüm noktası

Yüzbaşıoğlu’nun FETÖ ile tanışması ise Genelkurmay Personel Başkanlığı’nda 2003 yılında göreve getirilmesiyle başlar. Görev yaptığı yer General- Amiral Şubesi. Bu şubeye yapılan atamalar çok önemlidir. Çünkü general ve amirallerin özlük dosyaları tutuluyor. Ve atanacak personel inha (ismen) yöntemiyle seçiliyor. Şubede 2 kısım var. Birinci kısım general-amiral özlük işlerine bakarken, Yüzbaşıoğlu askeri ataşelik ve NATO görevlerine seçimlerin yapıldığı ikinci kısımda ve çok kritik bir görev yapmaktadır. Bu şubede FETÖ’nün adım adım işgalini bizzat gözlemledi ve yaşadı.

Yurtdışı görevlerin önemi nedir?

Yurtdışı sürekli görevler 2-3 yıl olduğu için seçilen personele maddi-manevi kazanç getirir. Bu görevlere seçilen personel akranları arasında temayüz etmiş olur, bu durum görevlendirmelerinde ve terfilerinde olumlu etki yapar, generallik/amirallik için artı puanı vardır. Manevi kazancın yanında maddi kazancı da vardır bu görevlerin. Personel 7 bin avro civarı aylık alır, bu aylık 3 yılda ciddi bir birikim sağlar, çocukları da yurtdışında okuma imkânı bulur. Çocuklar İngilizcenin yanında yerel dili de anadili gibi öğrenmiş olarak yurda döner.

Rutin işleyiş nasıldı, FETÖ’cü dönüşüm ne zaman başladı?

Yurtdışı sürekli görevlere personel seçimleri yönerge hükümlerine göre ve objektif kriterlere göre yapılırdı. Sonrasında yapılan personel seçimleri askeri hiyerarşi içerisinde ilgili komutanlara anlatılır, en son Genelkurmay Başkanı’nın onayı ile açıklanırdı. Ancak 2009’dan sonra bir şeyler değişti. Şube müdürlüğüne Mehmet Şükrü Eken albay atanınca bir ketumiyet geldi. Şube Müdürü kapısı hep kapalı olmaya başladı. Ben çalışma farklılığı olarak yorumladım önce. Albay diyorum ama artık değil, içimden başka şeyler de söylemek geçiyor aslında, darbe girişimine katıldığı için şu an hapiste.

PARTİGÖÇ İLK SIZMA GİRİŞİMİNDE ENGELLENDİ

Sizin şubeye ilk sızma Mehmet Partigöç’le olmuş sanırım...

Evet, Partigöç ile aynı zamanda 2003’te bu şubeye atandık. Benim anladığım, o günlerde FETÖ şubeye Mehmet Partigöç’ü ikinci kısım amiri olarak sokmuş. Akabinde planları onu birinci kısım amiri ve sonra da şube müdürü yapmakmış. Ancak bu plan bir şekilde bozuldu, hissedildi birileri tarafından gördüğüm kadarıyla. Sonra kısım amiri yapılmadı, teamüller bozuldu, kıtaya çıkarıldı. FETÖ bu sefer Ayhan Dağlı Binbaşıyı ikinci kısım amiri olarak sızdırdı.

O nerede şu anda?

Bildiğim kadarıyla Berlin Silahlı Kuvvetler Ataşeliği’nden dönmedi, firarda. 94’lü devremdir. Onun döneminde şube müdürleri FETÖ’cü olmadığı için çok şey yapamadı. Medyaya da yansıdı, “Hedefe ulaşıncaya kadar, son darbeyi vurana kadar atılacak her adım erkendir, her şeyi mahveder” yaklaşımları vardı FETÖ’nün. Ancak altyapıyı oluşturmuş benim anladığım kadarıyla...

Şubeyi ele geçirme süreci nasıl gelişti?

2003-2011 dönemini bölümlere ayırmak istiyorum. Sırf kısım amiri olarak FETÖ’cülerin bulunduğu dönem 2003-2008 dönemi. Hem kısım amiri, hem şube müdürü bazında FETÖ’cülerin General Amiral Şube’yi ele geçirdikleri dönem ise 2009-2011. 2011-2016 ise artık Genelkurmay Personel Daire Başkanlığı ile Personel başkanlıklarını ele geçirdikleri dönemdir.

‘Sen kimsin deyip yakama yapıştı’

Bu noktada ataşelerin belirlenmesine ilişkin bir ara bilgi aktaralım. FETÖ’nün dizayn ettiği şubenin yurtdışına gönderdiği çok sayıda askeri ataşelik görevlisi bir daha Türkiye’ye dönmedi. Başka bir kaynaktan edindiğimiz bir bilgiyi burada verelim. ABD’deki Türk askeri misyonundan ilk aşamada yalnızca 2 kişi Türkiye’ye döndü. Ülkeye hiç dönmeyen, halen ABD’de taksicilik ve benzincide pompacılık yapanlar 9 kişi var. 4 kişi ise Türkiye’ye geldikten sonra görevlerinden ihraç edildi.

FETÖ’nün kurumda bir birimi ele geçirme ve kendilerini engelleyen personelin tasfiye edilmesine yönelik gelişmeler 2009’da yoğunlaşır. General-Amiral Şube’de bu kendini hissettirir. Bu süreçte FETÖ mensubu olmayan Yüzbaşıoğlu’nun şubeden gönderilmesi gündeme gelir. Yerine yine Hava Kuvvetleri’nden o dönem kurmay yarbay olan Zafer Mercan getirilmek istenir. Mercan’ın bu göreve getirilmesini sağlayan o dönemki atama subayı Albay Kemal Mutlum’dur. Yüzbaşıoğlu’nun verdiği bilgiye göre Mercan şu an TSK’den ihraç edilmiş durumda, Mutlum darbeye teşebbüsten tutuklu. Ancak bu değişiklik, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un müdahalesiyle durdurulur. Yüzbaşıoğlu’nun bir yıl daha aynı görevde kalması durumu ortaya çıkar. Yüzbaşıoğlu’nun sorunları bu aşamadan sonra başlar. Yüzbaşıoğlu, FETÖ’nün sızma girişimini alenileştirdiği 2010’u şöyle anlattı: “Şube müdürü o dönemde Serdar Sevgili albay olmuştu. Hatırlarsınız, Malatya’da 2. Ordu Komutanı’nı derdest etmek isteyen ekibin içindeydi. Ben Hava Kuvvetleri’nin yurtdışı sürekli görevlere personel seçim çalışmalarımı tamamlamıştım, kısım amirimiz Eren Yücel Yarbay geldi, O da 1994 devresinden ve darbe girişiminden sonra ihraç edilmiş durumda. Napoli’deki kritik albay kadrosuna değerlendirme notuna göre sıralamanın hatırladığım kadarıyla 6. ya da 7. sırasındaki albayın teklif edileceğini söyledi. Doğal olarak bu duruma itiraz ettim. Ben değerlendirme notuna göre birinci sıradaki Celal Bek Yarbayı seçmiştim. Sicili, notları, safahatı böyle gerektiriyor. Göreve birinci sıradaki kişinin seçilmesi şaibeyi de ortadan kaldırıyor. Çünkü komutan sorar 1, 2, 3, 4, 5. dururken neden 6. sıradakini seçtin diye. Kimi gönderirsek gönderelim, ikinci kez NATO görevine gidiyor ki, görevde yükselme olarak önü iyice açılıyor. Daha sonra Şube müdürü Sevgili de bana aynı baskıyı sürdürdü. Aynı tartışma personel daire başkanı ve personel başkanına yapılan sunumda da sürdü. O dönem Personel Daire Başkanı Tümgeneral İlhan Talu, Sevgili Albay ve Eren Yarbayı haklı buldu. Personel Başkanı benim haklı olduğumu düşündüğünü söyledi. Tartışma yine FETÖ’nün hedef haline getirdiği Orgeneral Bilgin Balanlı’nın başkanı olduğu yurtdışı seçim değerlendirme kuruluna taşındı.”

İlhan Talu şimdi nerede?

O da 15 Temmuz darbe girişiminde tutuklanan personel başkanı.

Kurul nasıl karar verdi?

Kurul Başkanı Balanlı, tercihini değerlendirme notuna göre birinci sırada olandan yana kullandı. “Ben tanırım çok cevval bir subaydır” dedi Balanlı. Şube müdürü 6. sıradakini önerdi. Personel başkanının konuyu tartışmaya açıyoruz demesinden önce İlhan Talu devreye girdi. Birinci sıradaki Bek için “Komutanım görev albay istiyor, ama o Yarbay. Albay olamadığı için seçemiyoruz” dedi. Ağustosta albay olacağını bilmiyor mu, bal gibi biliyor. Hedefi için alenen yalan söylüyor. Yalana sessiz kalamadım. Tartışmanın bu noktasında elimi kaldırdım. “Birinci sıradaki Bek yarbayımın seçilmesine mani durumu yok komutanım. Evet, yarbay ama ağustosta albay oluyor” dedim. Balanlı, bana “Sen kimsin” diye sorunca, “General Amiral Şube’de proje subayıyım” cevabını verdim. Sonra, “Tek tek soracağım, tek tek teyit et” dedi. Sordu, “Bek yarbay bu göreve aday mıdır, değil midir?”. “Evet. Adaydır komutanım” dedim. Ve birinci sıradaki Bek göreve seçildi, ara verildi.

O an, senin FETÖ’nün hedefine girdiğin an olmalı...

Evet. Toplantıya ara verildiğinde şube müdürüm Serdar Sevgili yakama yapıştı, “sen kim oluyorsun” diye. Peki, bizi ayırmaya aramıza kim girdi?

Kim?

Metin İyidil. O da o dönem Tümgeneral Kara Kuvvetleri Personel Başkanı. O da şu anda darbe girişiminden yargılanıyor. Sırf görevimi yaptığım için, liyakati savunduğum için, yakama yapışma cesaretini gösterdikleri gün Mart 2010 seçimlerinin yapıldığı tarihtir. Artık bu gücü kendilerinde görüyorlardı. Benim için de sıkıntılar bu aşamadan sonra çığ gibi büyüdü.

YARIN: ‘Bizden kork muyor musun?’


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler