Ayşegül Sönmez

Siyah Güzeldir

07 Temmuz 2018 Cumartesi

15. İstanbul Bienali’ne özel olarak üretilen en nadide işlerin başında Pera Müzesi’ndeki Fred Wilson’ın Siyah Güzeldir enstalasyonu geliyordu. Wilson o çocukluk şarkılarımıza dahi sızan Araplaştırdığımız Afrikalılardan bahsediyordu.

Yağmur yağar seller akarken camdan bakan Arap kızının aslında Afrika kökenli olduğunu, Osmanlı’dan bugüne onlara zenci demeyip -siyahiden de geçtik- Arap deyişimizin altındaki yüzleşememeyi deşifre ediyordu.

Osmanlı gravürleri ve bazı oryantalist tablolalardaki siyahi figürlerin, Araplaştırdıklarımızın yüzünü yuvarlak içine alarak görünür kılıyor diğerlerinin üstünü örtüyordu.

Ya da minyatür geleneğinde ürettirdiği resimlere 2017 sürüm yeni siyahi figürler armağan ediyordu.

Wilson’ın Siyahi olduğu için resim tarihinde ‘özne’ olamayan figürlere çektiği dikkat, bugünlerde bakmaya doyamadığımız Beyoncé ve Jay Z’nin Her Şey Aşktır şarkısına Louvre’de çektikleri klibi anımsatıyor.

Sadece Wilson’ın değil çağdaş sanat dünyasından Eleanor Antin, Kara Walker’in hatta William Kentridge’in, Batı tarihine ve onun görme/ gösterme biçimlerine meydan okudukları, ‘yazılmayan’a yaptıkları çeşitli vurguları ve türlü türlü hesaplaşmalarını da...

Bu hesaplaşmanın kültürün tam da kalbinde, bir başka süper güç olan müzik dünyasından gelmesi üzerine düşünelim.

Bu tanık olduğumuz, Batı tarih yazımına karşı, dışlanmışlar, köleleştirilip sessiz bırakılmışlar adına yapılan dev bir gövde gösterisi mi?

Büyük bir rövanş mı Güzel ve Sanatçı Siyahi’nin Beyaz Batılı’dan aldığı?

Beyoncé ve Jay Z’nin aşklarını tazelediklerini duyurdukları, Louvre Müzesi’nde Mona Lisa’nın önünde çektikleri klipte Beyoncé de Mona Lisa da bize bakıyor. Beyoncé, Mona Lisa’laşıyor. Bu bir öneri. Bu bir değiş tokuş. Klip boyunca sadece Mona Lisa değil Batı sanat tarihinin önemli beyaz duraklarını Milo Venüsü, Nike heykeli gibi izliyoruz.

Ya da Jacques–Louis David’in 1784 Horas Kardeşlerin Yemini tablosu gibi Batı tarih yazımına azami destek veren politik resimlerini de görüyoruz.

Öte yandan Marie Benoist’in 1800 tarihli Bir Zencinin Portresi’ni de...

Şu anda Louvre Müzesi’nde bu klipteki 17 sanat eserine özel bir tur satıldığını da ekleyerek devam edelim düşünmeye.

Geçtiğimiz Documenta’nın da sorunsallaştırdığı dışlanmış, sessiz bırakılmışa özneliğini, tarihini geri verme çabası yeni bir yeniden okumaya, doğmaya, Rönesans’a mı işaret ediyor?

Bu bir kültürel siyahi devrim, siyah bir Rönesans mı?

Popüler kültürün orta yerinde cereyan eden, Beyoncé ve Jay Z’den gelen bu büyük kolonyalist eleştiriyi, Rönesans gibi buralılar olarak geçmek zorunda geçemediğimiz için mustarip, yine Batılı kavramlarla açıklamayı bir kenara bırakmalı.

Bu kültür değiş tokuşu talebini, hesaplaşmasını, alışverişini başka terimlerle anmalıyız.

Bu en Batı’da gerçekleşen etkileyici rövanşın, hesaplaşmanın, yüzleşmenin buralara da birazcık olsun sirayet etmesini milliyetçiliğin bu kadar yükseldiği bir iklimde deli gibi dilemeliyiz.

Kesinlikle bu durumda herkesin hem aşkın hem de Louvre’un kazandığını da eklemeliyiz.

Bir sonraki adımda müzelerin popüler müzikle yaptığı bu avangard kılıklı sözleşmenin etkilerini, siyahi modernizmin ne kadar neo ve liberal olabileceğini tartışmaya açmalıyız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Siyah Güzeldir 7 Temmuz 2018

Günün Köşe Yazıları