Eğitim-2018: Curcuna

17 Eylül 2018 Pazartesi

İlk ve orta dereceli okullarda yeni ders yılı bugün başlıyor. Ekonomik koşulların çok ağırlaştığı bir ortamda milyonlar bir büyük uğraşa giriyor. Ancak girdikleri yapı hiç de düzgün işlemiyor; eğitimde tam anlamıyla bir kargaşa yaşanıyor.Örneğin öğrenci, gerekli sınavı kazanmış olmasına karşın istediği liseye yerleştirilmiyor. Bir genç için bundan daha büyük yıkım olabilir mi? Birkaç gün önce Milli Eğitim Bakanlığı, orta dereceli okullarda karma olmayan eğitimin önünü açan bir yönetmelik yayımlandı; ertesi gün, üstelik Cumhurbaşkanlığı sözcüsü bunu yalanladı; sonra da Bakanlığın, karma olmayan, tekli eğitim hedefini yalanlamak isterken doğruladığı açıklaması geldi.
Eğitim, sanayi devrimini gerçekleştirerek kapitalistleşemeyen bu ülkede, özellikle Cumhuriyetin ilk çeyrek yüzyılında, bireyin toplumsal yükselmesinin neredeyse tek yoluydu. A’dan Z’ye bilimsel bilginin yol göstericiliğinde kurumlaştırılan; ilkokuldan sonra, başta Köy Enstitüleri olmak üzere devletin parasız yatılı uygulamasıyla, çobanın çocuğu ile bakanın çocuğunu aynı toplumsal konuma taşıyan tek olanaktı eğitim. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonrasının yanlış eğitim politikalarının birikimli sonuçları, özellikle de AKP iktidarlarının ve onunla birlikte davranan dinsel tarikat, vakıf ve cemaatlerin oyun alanına dönüşmesi sonucu eğitim, yeni ders yılına, yine, çok ağır sorunlarla giriyor.

Arayış?
Başkanlık rejimine tam geçiş sürecinde atanan Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk, geçen hafta sonu katıldığı 2023’e Doğru Türk Eğitim Sistemi ‘Bulma Konferansı’nda şöyle diyor:
Tanzimat’tan beri kendi eğitim sistemimizi arıyoruz. Gelin hep beraber muhafaza ettiklerimizin zehrini akıtalım. Deli gömleklerimizden kurtulalım. Ezber ve taklidi bir kenara bırakıp tahkikata geçmeliyiz. Türkiye’nin eğitimde kıyameti koparması lazım” ( 9 Eylül, basın).
Önce, Bakan haksızlık ediyor. Bu ülke, 1930’lu yılların ikinci yarısında çok güçlü, taklit değil, tümüyle özgün bir çağdaş eğitim düzeni oluşturmayı başarmıştı. Tahkikata, ya da araştırmaya geçmeliyiz diyen Bakan, öncelikle o dönemi doğru değerlendirmeli ve eğer kendisine olanak sağlanırsa, ki bu hiç olası değil, o dönemin niteliklerini 2020’lerin bilimsel gelişmelerinin ışığında Türkiye’nin eğitimine taşımalıdır.
Sonra, AKP eğitim düzeni ezbere dayanır; çocuğun ve gencin yaratıcı yeteneklerini özgür düşünce ortamında geliştirmesini, nesnel olarak ve niteliği gereği benimseyemez. AKP ideolojisi özünde özgür düşünceyi dışlar. Aynı nedenle Bakan’ın istediği sivri akıllılar çıkmasının vazgeçilmez bir önkoşulu vardır: düşünce özgürlüğü. Bu ülkede yıllardır, Türkiye’nin de imzacısı olduğu uluslararası sözleşmelerde yer alan düşünce özgürlüğünden eser yoktur.
Ekimde yeni bir paradigma (değerler dizisi) hazırlayacaklarını açıklayan Bakan, aynı konuşmasında, teneffüs övgüsü yapıyor ki, bu yaklaşım, tıpkı karma eğitim gibi zorunlu eğitimin tartışılmasına kapı aralayabilir.
Anlaşılan eğitimde yaşanan curcuna daha da derinleşecek ve bu yakından izlenmeyi gerektiriyor!
Zorunlu bir açıklama: Cumhuriyet’teki yönetim değişikliği sürecinde ben de ‘orada ne işin var’ türünden iletiler alıyorum. Önceleri, arada bir yazdığım Cumhuriyet’te, İlhan Selçuk’un isteğiyle 1992’den bu yana düzenli yazıyorum. Yer aldığım tüm kurumlarda olduğu gibi Cumhuriyet’te de yönetimlerin iç işlerine hiç karışmadım. Virgülüne dokunulmayan yazılarımın karşılığında para da almıyorum. Sürekli savunduğum ve sizin de bildiğiniz değerlerin daha da güçlenmesi için Cumhuriyet’te yazmayı sürdüreceğim. Cumhuriyet yaşamalı!
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları