Zafer Arapkirli

Küstahlık ve kibir dorukta

25 Eylül 2018 Salı

BM Genel Kurulu’na girişinden kürsüye çıkışına, konuşmasına başlayış ve icra edişinden kürsüden ayrılışına kadar, adeta “Siz kimsiniz ya?..” tavrı içindeki bir Amerika Başkanı izledik.

Hani, benzetmek gibi olmasın, “Muhtarlara hitap eden bir Beştepe Başkanı” havası vardı Donald Trump’ta.

Kendini övdü. ABD’yi övdü ve bir kez daha meydan okudu.

“Küreselleşme diye bir şeyi tanımam” dedi.

“Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni tanımam” dedi.

“İran’a yaptırımlarımıza katılmayanları çizerim” dedi.

Rusya’nın adını bile anmadı.

Türkiye’nin T’sinden söz etmedi. Suriyeli sığınmacılar konusundaki fedakârlıklarını bir kalemde çizercesine “Ürdün ve bölgedeki bazı diğer ülkeler” diyerek cümle arasında ima yoluyla geçiştirdi.
İsrail’i bir kez daha “bağrına basarak” Ortadoğu ve dünyada bu konuda “Benim borum öter” demeye getirdi bir kez daha.

“Hak etmeyen hiç kimse, bundan böyle bizden yardım beklemesin” diyerek, “Ben-Biz ve Siz” gibi bir kamplaşmanın altını bir kez daha kalınca çizdi küstah ABD Başkanı.
Göreve geldiğinden bu yana, 2 yılda kendisinden önceki hiçbir ABD Başkanı’nın başaramadıklarını başardığını savunarak, Obama ve Bush dönemlerinin bile üzerini çiziverdi bir çırpıda.
Kibrin doruğuna çıktığı bölümde de “Bir şey benim hoşuma gitmiyorsa, kimsenin hoşuna gitmemeli” diyerek işin “suyunu” iyice çıkardı.

Hepsini bir araya topladığımızda, dünyanın bundan böyle giderek daha da endişelenmesini gerektirecek pek çok neden olduğunu hatırlattı bizlere. Sadece Rusya ve Çin başta olmak üzere büyük güçlerin değil, Avrupa Kıtası’nın ve Ortadoğu’da kendisine yüzde yüz sadık kalmayan hemen herkesin “adeta düşman” konumuna konulduğu bir “Yeni Amerikan Doktrini”ni acı bir manifesto gibi dünyanın suratına çarpıverdi.

Ülke bazında “Kendisini merkeze koyan ve kendinden başka hiçbir şeyi iplemeyen Tek Adam” manifestolarına alışkın bizlere pek bir aşina geldi.

Demokrasiyi dert edinen dünyanın geri kalan kısmına pek alışık olmadıkları bir meydan okumaydı bu.
Genel kurul salonundan çıkışta koridorda tesadüfen karşılaştıkları T.C. Cumhurbaşkanı ile ayaküstü “buz gibi bir merhaba” demeleri, kaderin garip bir cilvesiydi belki de.

“Ben sıramı savdım. Kürsü sana emanet” gibilerden bir bakışla merhabalaştıklarını sezdim, servis edilen ilk fotoğraflardan.

“Tanrı dünyayı ve Türkiye’yi korusun” diyorum.

Başka bir şey diyemiyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Mektep... 29 Aralık 2021
Yandaşlık zor zenaat 24 Aralık 2021

Günün Köşe Yazıları