Allah’ın izniyle...

05 Ekim 2018 Cuma

Bakalım ne demişlerdi...
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu: Allah’ın izniyle tüm zorlukların üstesinden birlikte geldik. Bundan sonra da kimseye eyvallah etmeyiz.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki: Allah’ın izniyle çok pratik çalışacak bir hükümet sistemi geliyor.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba: Allah’ın izniyle et ithal eden değil, ihraç eden ülke olacağız. İnanmak önemli.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci: Orta vadeli büyüme planlarımızı açıkladık, göreceksiniz 2018’de Allah’ın izniyle bu oranları yakalayacağız ve IMF büyüme rakamlarını bir kez daha revize etmek zorunda kalacak. Evet, bugün Allah’ın izniyle nur topu gibi yüzde 25’e dayanmış bir enflasyonumuz var. Allah’ın izniyle buğday ithal edeceğiz ve fiyatlar düşecek. Allah’ın izniyle Et ve Süt Kurumu da 300 TIR taze soğutulmuş kemiksiz sığır eti ithal edecek. Tüm bunlar için ihalelere çıkıldı bile. Üstelik Tarım ve Orman Bakanlığı ihale için sadece 1 gün süre verdi; üstelik canlı hayvanı bile denetleyememiş ve şarbonu da beraber ithal etmişken lop etin nasıl denetleneceği konusunda arkasında soru işaretleri bırakarak..
Kısacası bugün Allah’ın izniyle çökmüş bir tarım ve hayvancılık politikamız var. Etin, yumurtanın, sütün, domatesin, biberin ve aklınıza gelen her şeyin fiyatı arttı. Suyun bile. Evet bunda dolar kurunun artmasının, dolayısıyla enerji, yem, ulaştırma gibi girdi fiyatlarının artmasının payı var ama asıl geride yatan konu üç cümle ile: “yeterli üretim yok; verimli üretim az; çiftçi ekip biçmeye gönülsüz, tüccar fazlası ile açıkgöz.”
İthalat ise sadece kolaycılık, günü kurtarmak... Tarladan sofraya kadar olan zincirin her kademesi sorunlu. Önce bunu kabul etmesi gerek bu ülkenin yönetimine soyunanların.

Coğrafi işaretlerin önemi
Geçen hafta Tekirdağ’da Süleymanpaşa Belediyesi’nin düzenlediği bir panelde hayvansal üretimde coğrafi işaretlemenin önemi de konuşuldu. Bir coğrafi işaret alındığı zaman o ürünü üreten bütün üreticiler bundan yararlanır. Bulunduğu yöre veya bölgeyle özdeşleşmiş bir ürünü gösterir. Örneğin Malatya kayısısı, Ezine peyniri, antepfıstığı, Gemlik zeytini gibi.. Coğrafi işaret alındığında hem o ürün sahtelerinden korunur hem de tüketici ürünün nereden geldiğini bilinmiş olur. Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu coğrafi işaretlerin ülkelere sağlamış olduğu getiriler ve işin ekonomik yönü üzerinde önemli çalışmalar yapmış olan bir isim. “Coğrafi işaretleme sistemi ile önemli ölçüde istihdam da sağlanıyor. Kırsal nüfus bulunduğu yerde kalıyor” diyor. Örneğin Fransa Gıda Pazarı’nda yöresel ürünlerin 25 milyar Avro’luk bir payı varmış ve küresel ticaretin yoğun baskılarına karşın yöresel ürünlerin tüketimi de hızla gelişiyormuş. Üreticisine yaklaşık 2.5 kat daha fazla kazandıran coğrafi işaretli ürün pazarının AB büyüklüğü 55 milyar Avro civarındaymış. Tekelioğlu, Türkiye’nin yöresel ürün potansiyelinin çok fazla olduğunu ancak değerlendirilmediğini vurguluyor. Düşünsenize 2 bin 500 ürünün coğrafi işaret alma potansiyeli var ama ancak 204’ü tescil almış. Örneğin dünyanın en lezzetli etlerinden biri Trakya’nın kıvırcık koyun ırkı. Ama coğrafi işaret çalışmalarına 3 yıl önce başlayabilmiş. Üstelik sürekli melezleştirildiği için ırk da kaybolma tehlikesi ile karşı karşıya..
Şu anlattıklarım yapılması gerekenlerin sadece bir tanesi. Tarımda doğru Ar-Ge, doğru teşvik, verimi artırıcı yığınla önlem, üreticinin maliyetlerini aşağıya çekmesi için önemli adımlar. Ama bunun için önce sorunu doğru teşhis etmek gerek. İşi Allah’a bırakarak olmuyor. Gördük. Ama şunu da iyi biliyoruz artık: Türkiye gibi toplumlarda cehaleti yönetmek kolaydır. İçine “Allah’ın izniyle” lafını koy ya da herhangi bir dini öğe iliştir, sonra istediğini söyle, istediğini yap...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları