Et, şarbon, yaşam hakkı ve devrim

07 Ekim 2018 Pazar

Et ve Süt Kurumu, 300 TIR’lık kemiksiz sığır eti ithal edecekmiş. 7500 tona denk geliyormuş bu...
Şarbon vakalarının ardından bu haberi duyuran medya, “Hâlâ akıllanmadık!” diye başlık atıyor.
Bu konuda söyleyeceğim epey söz var. 8 Şubat’ta yazdığım bir yazıyla Brezilya’dan gelen NADA gemisinde-ki vahim durumu Türkiye’ye ilk ben duyurmuştum. (https://dagmedya. net/2018/02/08/olum-gemileri-zulal-kal-kandelen-yazdi)
O dönemde olayı medyada yaymaya çalışırken, ucu iktidara dokunan hiçbir şeyi yazmayan yandaş medyadan umu-dum yoktu. Ancak haberimi belgelerle kanıtlayınca yalanlamaya giriştiler.
Muhalif medya ise, ilk başta, seçim atmosferinde, “bununla mı uğraşacağız...” diyerek felaketi hafife alıyordu. Ama ardı ardına yayımladığım videolar sosyal medyada infial yaratınca onlar da uyan-maya başladı.
Ne zaman şarbon patladı, haberim yedi ay sonra medyanın gündemine oturdu. Acı olan şu ki çoğu kişiyi tepki vermeye iten neden, hayvanlara yapılan işkence değildi. Gemideki korkunç koşullar altında can veren hayvanların rendelenerek denize savrulması değildi insanları isyan ettiren... “Kendi dışkı ve idrarlarına bulanarak gelen hayvanları mı yiyeceğiz?!” diyerek öfkelendiler.
Hayvanların çektiği zulme karşı ses çıkaranlar, az da olsa vardı. NADA’daki hayvanları satın alan firmanın önünde hayvan özgürlüğü aktivistleri olarak eylem yaptık. Yoldan geçenler bizimle dalga geçiyor, ben basın açıklamasını okurken polisler gülüp eğleniyordu.
Gemi Mersin’e geldiğinde düzenlenen basın toplantısına ben Bağımsız Hayvan Hakları Topluluğu adına katıldım; Burak Özgüner, Hayvan Haklarını İzleme Komitesi’ni temsil etti. İkimiz de hayvanların yaşam hakkını savunduk.
Israrım üzerine suç duyurusunda bulunan Mersin Barosu Hayvan Hakları Komisyonu’ndaki avukatın basın toplan-tısına gelmesine Baro’dan izin çıkmadı. Mersin Veteriner Hekimleri Odası yetkililerini yazılı ve sözlü olarak basın toplantısına çağırdık, gelmediler. Ama şarbon ortaya çıkınca, Veteriner Hekimleri Odası, ilgili bakanlığın son altı aydır canlı hayvan ithalatındaki hayvan seçimlerinde veteriner görevlendirmediğini açıkladı.
Hayvan haklarını savunanlar Brezilya tarafında çok daha güçlüydü. Aktivistler, zorlu bir mücadele verip davalar açmış ve gemiye teknik ekip sokmayı başarmıştı.
Biz Türkiye’de bu konuda hukuki ve siyasi açıdan zayıf kalırken, onların arkasında devrimci avukatlar ve yılmayan siyasetçiler var. Mesela Sao Paulo KongreÜyesi Feliciano Filho, bu eyaletteki iki limandan canlı hayvan ticareti yapılmasını yasaklamak için 4 aydır uğraşıyor. Komisyondan geçen tasarının yasalaşması için yeterli çoğunluk var ama eyalet kongresinin başkanı besicileri desteklediğinden oylamayı gündeme almıyor. Filho ve arkadaşları da kongreyi kilitleyip çalıştırmama yöntemini uyguluyor.
Brezilya medyasına yansıyan bir habere göre Türkiye, bu ülke ile yaptığı canlı hayvan ithalatı anlaşmalarını iptal etmeye başlamış. Yıl sonuna kadar 700 bin hayvanı Türkiye’ye satmayı hedefleyen Brezilya, şu anda bunun yarısına ulaşamamış. Şimdi Brezilya, Çin’e yönelmeyi; Türkiye ise, kemiksiz et almayı deniyor...
Siz bu yazıyı okurken ben canlı hayvan ticaretinin içyüzünü anlatmak için Fransa’da bir toplantıda olacağım. Yapılması gerekenin, hayvanların gemilerde daha iyi koşullarda getirilmesi değil; 21. yüzyılın köle ticaretini yapan ölüm gemilerinin hepsinin durdurulması olduğunu anlatacağım. Bu ticareti sonlandıracak en vurucu darbenin vegan yaşamak olacağını söyleyeceğim.
Diyeceğim ki, siyaset ve ticaret el ele verip hukuku alt etse bile, siz önce kendi hayatınızda devrim yapabilirsiniz, hayvanların yaşam hakkını savunarak bu zulüm zincirinden kendinizi çekebilirsiniz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları