Krizin anatomisi ve şirketler...

12 Ekim 2018 Cuma

İçine derinlemesine gömüldüğümüz ekonomik krizi atlatabilecek miyiz? Zayiat ne kadar olacak? Nasıl bir bedel ödenecek? Kimler ödeyecek? Hepimizi yakından ilgilendiren şu temel sorulara yanıt bulabilmek kolay değil...
Tıpkı bir hastaya doğru teşhisi koyabilmek için çekilmesi gereken röntgenler, MR’lar gibi... Bu kez konu şirketler. Derin bir krizin tam göbeğinde olan Türkiye’deki şirketlerin anatomisini çıkaran ise OECD.Dün TÜSİAD Rekabet Forumu tarafından düzenlenen önemli bir toplantıya katıldım. OECD Kıdemli Analisti Dr. Rauf Gönenç, 2 yıllık bir çalışmanın ürünü olan raporun çıktılarını bizimle paylaştı. Rapor, Türkiye’deki şirketlerin röntgenini çekiyor. Bu yıl bir adım daha ileriye gidilmiş ve şirketlerin 4 grupta şekillendiği ortaya çıkmış.
Özetleyelim:
-Birinci grup: İnsan sermayesi zayıf, küçük, ağırlıklı olarak kayıt dışı çalışan şahıs şirketleri. En çok onlar istihdam sağlıyor. Şeffaf değiller, bu yüzden bankalar ile fazla işleri de yok, borçları da yok. Dolayısıyla bu ilk grup krizi mali kanaldan değil makro ekonomik kanaldan yaşayacak. Makro ekonomiden bire bir etkileniyorlar. Ancak ekonomik büyüme olduğunda yatırım yapıyorlar.
-İkinci grup: Yarı formel aile şirketleri. Hukuk ve mevzuata tam uymadıkları için sürekli devletten tolerans beklentisi içindeler. Vergi affı vs.. Ama bir yandan Demokles’in kılıcı altında yaşıyorlar. Şeffaflık eksikliğinden ötürü uluslararası sermaye piyasalarına erişimleri yok. Yerel bankalardan kredi alabiliyorlar ama bire bir müşteri ilişkileri sayesinde... Son 10 yılda bu şirketlerin borçlanmaları çok arttı. Anadolu Kaplanları, daha çok bu grubun içinde.
-Üçüncü Grup: Kurumsallaşmış büyük şirketler. Hukuka ve mevzuata uygun faaliyet gösteriyorlar. Vergi ve istihdam maliyetleri hayli yüksek. Bu yüzden emek yoğun alandan uzak duruyorlar. Teknolojiye yatırım yapıyorlar. Döviz cinsi borçlanıyorlar. Son dönemde çok fazla borçlandılar. Bu borçlanma yatırımlarını da frenledi. İçlerinde borsada işlem görenlerin verimlilikleri daha fazla.
-Dördüncü Grup: Nitelikli işgücü çalıştıran, küçük ve genç şirketler. Bunları Türkiye’nin geleceği için yaşamsal olarak da tanımlayabiliriz. 4 yıldan daha küçük şirketler. Ağırlıklı olarak teknoparklarda faaliyet gösteriyorlar. Hızlı büyüdüler ama onlar da aşırı borçlandılar. Mevcut hukuk sistemine uyuyorlar, dolayısıyla kamu toleransına ihtiyaçları yok. Ancak doğru yönlendirmeye ve modern ekonomiye ihtiyaçları var.
Bu çekilen röntgen şirketlerin krize hangi pozisyonda yakalandıklarını göstermesi açısından önemli. Türkiye’de kamunun dışında “iş ve aşı” bu şirketler sağlıyor. Dolayısıyla onların giderek derinleşen kriz karşısında neler yapabilecekleri de... Ve tabii hükümetin nasıl tavır alacağı da...
Şu anda tam bir köşeye sıkışmışlık hali var. Bundan sıyrılıp sıçrama yapılabilmesi için çok dikkatli adımlar atılması gerekiyor.
Bugünkü yapı içinde;
-Büyük şirket borçlu, yatırım yapamıyor
-Orta ölçekli aile şirketleri yarı formel durumlarından vazgeçemiyor
-Küçük şahıs şirketleri makroekonomiden bire bir etkileniyor
O zaman ne olacak? Gönenç’in sunumunun ardından düzenlenen panelde neler olabileceği de konuşuldu.
Gönenç diyor ki, eğer Türkiye hukuka dayalı bir ekonomik sistem içinde çalışsaydı ve mevzuata uyum için bastırsaydı, bugüne kadarki bu büyümeyi ve ek istihdam yaratmayı da gerçekleştirememiş olacaktı. Yani asgari ücret bile ödemeden, kayıtsız, gerektiğinde yabancı işçi çalıştırarak, vergi vs. ödemeden dönen bir ekonomi idi bugüne kadar yürütülen. Gönenç, kayıt dışılığın önüne geçmek için, olan mevzuatı uygulama için baskı kurulmasının da bu aşamada doğru olmadığını söylüyor. Her şeyin yapısal reformlar ile birlikte yaşama geçirilmesi gerekiyor. Belki de fason değil terzi işi,gruplara özgü çözümler.. Örneğin küçük sanayi sitelerinde akılı eğitim programları, verimi artıracak, formelleşmeyi artıracak önlemler... Ya da bölgesel asgari ücret benzeri bir yapı...
Bir de şu var: Kriz olumlu yıkım yarata-bilir mi, döküntüleri, çürük elmaları temizleme fırsatı olabilir mi? Ama bu olurken “bebeği kirli çamaşırlarla birlikte nehre atmadan”... İyiler nasıl ayıklanacak? Bunu yapacak olan bankacılık sistemi. Ama nasıl?..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları