Bir maviliği beklemek...

14 Ekim 2018 Pazar

Ömrümüzün yarısıdır beklemek. Kimi kez, beklemek ummaktır. En güzeli umudu beklemek. Kaç yaşında olursak olalım, yüreğimiz çarparak, kanımız hızlanarak, hayaller kurarak bekleriz.
Ve bazen bir kadındır umut, bazen bir erkek.
Tren istasyonları da yalnız bir yerden bir yere gitmeyi değil, umuda yolculuğun da beklendiği yerlerdir.
Bir zamanlar Haydarpaşa Garı, aziz dostum Memet Baydur’a 1987’de Kadın İstasyonu oyununu yazdıracak umutlara yolcu ederdi insanları. Artık atıl.
Ama Madrid’de Atocha, Paris’te Lyon garları hâlâ hayallere kalkacak trenlerin beklendiği umut durakları.
Haydarpaşa’yla birlikte hayallerimiz de mi kırıldı nedir, artık kâbustan başka rüya göremediğimiz cinnet ülkemiz Türkiye’de; sizi bu pazar bir anlığına tatsız gerçeklerden uzaklaştırmak, umudu beklemeye dair bir öykü anlatmak istedim ve Mösyö Durand’ı hatırladım.
Yirmi yıl önce karşılaştığımda, yetmiş iki yaşında hoş ve dinç bir adamdı, Mösyö Durand. Tam on yıldan beri, Lyon Garı’nın içindeki muhteşem gastronomi lokantası Mavi Tren’de âşık olduğu kadını bekliyordu.

***

Tren istasyonu deyip geçmeyin, Lyon Garı bir başkadır. Çağdaş teknoloji harikası hızlı TGV trenlerinin aerodinamik tasarlanmış sivri ve çelik burunlarını uzattıkları peronlardan başınızı kaldırıp bakacak olursanız, umudun güzergâhını yolculuğuna bile çıkmadan canlandırabilirsiniz kafanızda. İstasyonun duvarları, güneye kalkan trenlerin geçeceği birbirinden güzel diyar manzaralarıyla süslenmiştir.
Ama Lyon Garı’nın en hoş yeri, Mavi Tren lokantasıdır.
Açıldığı 1901 yılından beri dekorunu hiç değiştirmeyen ve tarihi bina olarak kayıtlara geçen lokanta, uçsuz bucaksız büyüklüktedir. ‘Altınlı Salon’, ‘Büyük Salon’, ‘Tunus Salonu’, ‘Cezayir Salonu’ diye ayrışan mekânlarda yüzlerce kişi, 20. yüzyılın başından kalma bir şatafatla yemek yer. Tüm duvarları fresklerle, büfeleri, masaları eşsiz antikalarla süslüdür ve zamanın en ünlü ressamlarının fırçasından çıkmış kırk beş tablo; Paris-Lyon- Akdeniz seferine çıkan trenlerin uğradığı kentleri konu almıştır.
Umuda yolculuk için, olağanüstü bir duraktır Mavi Tren.

***

Mösyö Durand, kuşkusuz bu yüzden aşka verdiği randevu yeri olarak Mavi Tren’i seçmişti. Otuz yıl aynı yastığa baş koyduğu kadını, on iki yıl önce yitirmişti. Ama ölenle ölünmezmiş. İki yıl tuttuğu yastan sonra, Mösyö Durand’ın yüreğine, evlenmeden önce tanıyıp çok sevdiği bir başka kadının ateşi düşmüştü. Bulup konuşmuştu kadınla. “Birlikte bitirelim” demişti. Kadın ne yanıt verdi, bilinmez. Ancak Mösyö Durand, onu ilk ve son kez gördüğüm 1998 yılında; on yıldır her cumartesi öğle yemeğini Mavi Tren lokantasında yiyor ve ilk aşkının, bir cumartesi günü çıkıp gelmesini bekliyordu.
Kadın, nerede ve ne kadar zamandır beklendiğini gayet iyi biliyordu. Lokantanın tüm emektar garsonlarının, şef garsonun, müdürün, Mösyö Durand’ın aşk randevusundan haberi vardı.
Her cumartesi günü ona aynı masayı ayırıyor, ne yiyip ne içeceğini de biliyorlar; sevip sayıyorlardı Mösyö Durand’ı.
Fazla kurcalamadan, gereksiz sorularla sıkmadan ağırlıyorlardı yaşlı adamı. Yanına rahatsız olacağı, gelip geçici istasyon yolcularını oturtmuyorlardı. Ama havadan sudan konuşarak, yalnız bırakmamaya da özen gösteriyorlardı.

***

Mösyö Durand, Mavi Tren’in demirbaşı ve beklediği aşk, lokantanın da bir tarihçesiydi. Müşteriden demirbaş, bekleyişten tarihçe olur mu? Meslek müzmin, mesele aşk ise, olur.
Acaba Mösyö Durand hâlâ yaşıyor mu?
Eğer yaşıyorsa 92 yaşında olmalı.
Acaba beklediği kadın bir cumartesi öğle vakti çıkageldi mi?
Araştırsam öğrenirim, ama bilmek istemiyorum...
Çünkü önemli olan beklemek, anlamlı olan beklenmek.
Mösyö Durand sonsuzluk yolculuğuna çıktıysa eğer, mavi bir trene binip gittiğine eminim.
Trenler bazen kavuşmak içindir, bazen de ayırmak.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kızgın Boğa 21 Nisan 2024
Kıyamete hazırlık 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları