Kanuna uygun - hukuka aykırı

23 Ekim 2018 Salı

Atatürk’ün esas mirası aydınlanmacı laik Türkiye Cumhuriyetidir. O aydınlanmacı, laik Cumhuriyetin ilke ve ölçütlerinin kökleştirilmesine katkıda bulunmaları için kurdurduğu Türk Dil ve Tarih Kurumu’na vasiyetinde İş Bankası’ndaki hisselerinin gelirini bırakmış idi.
Gariptir, esas mirası reddedenler, başka bıraktıklarıyla yakından ilgilendiler.
Nitekim, Türkiye’de laik Cumhuriyetin değerleriyle eşanlamlı olan “Kemalizm”in yerine ucu şeriat düzenine açık faşist “Kenanizm”i ikame etmek isteyen Kenan Evren, büyük mirası reddederken Cumhuriyetin ilke ve değerlerinin kökleşmesi için kurulmuş, özerk kuruluş olan Türk Dil ve Türk Tarih kurumlarına el atacaktı.
Atatürk’ün vasiyetinde öngördüğü biçimde özerk olan bu kuruluşları, Kenanizm ideolojisinin Türk-İslam sentezi ölçütlerine uygun hale getirmek için devlet vesayetine soktu.
Laik Cumhuriyet mirasını reddedenlerin iştahını hep kabartmış olan İş Bankası hisselerine şimdi de AKP- MHP göz koymuş ve Mustafa Kemal Atatürk’ün, temsilinin CHP’ye kalmasını vasiyet ettiği hisselerin Hazine’ye intikalini sağlayacak süreci başlatmışlardır.

***

Vasiyetin tümüyle çiğnenmesine yönelik bu toptancı hamle şaşırtıcı olmasa da girişimcilerini hiç tahmin etmedikleri alanlarda çok güç durumda bırakabilecek sonuçlara gebedir.
Aradan seksen yıl geçtikten sonra Cumhuriyetin kurucusunun son isteğinin çiğnenmesi ve vasiyetnamenin yırtılması, kapitalist düzenin temelini oluşturan, kutsal mülkiyet hakkı ve bunun devamı olan vasiyet kurumunu temelden yıkacak ve bu keyfi tasarruf ülkeye sıcak para girişini aksatacaktır.
Kapitalist düzenin esası olan “kutsal mülkiyeti”, bu düzenin egemen olduğu rejimlerin temel hukuk kurallarını hiçe sayarak çiğneyen davranış karşısında, uluslararası sermayenin duyarsız kalmasını ve Türkiye’ye sıcak para akışının sürmesini beklemek abestir.
Sermaye kendini güvencede hissetmek için belirli asgari bir hukuk düzeninin varlığını şart gördüğünden, faşist yönetimler bile, mülkiyet ve miras konularında dikkatli davranmak zorunluluğunu hissederler.
Bu durumda 21. yüzyılın seçimle gelen krallar rejimlerinde, çokça uygulanmış ve kimi zaman da sonuç vermiş olan her şeyi kılıfına uydurma yöntemine başvurulur.
Olayımızda da, TBMM’den AKP-MHP çoğunluğunun katılımıyla şekil şartlarına uyularak çıkarılacak bir yasayla Atatürk’ten kalan hisselerin temsilinin, CHP’den Hazine’ye geçmesi kanuna uydurulacaktır, ama aksaklık tam olarak giderilemeyecektir. Giderilemeyecektir, çünkü şekil şartına uydurularak yasallaştırılmış olan girişim artık şekli olarak kanuni olmakla birlikte, hukukun temel ilkelerine ve kurumlarına aykırı olacaktır.
Böylece Türk Dil ve Tarih Kurumu konusunda 12 Eylül dönemi Kenanizminin uygulamasıyla ortaya çıkmış olan garabete benzer bir durum oluşacak, tasarruf hem kanuni hem de hukuka aykırı olacaktır.

***

Kanunların şekil şartlarına uygun olmasının yanı sıra aynı zamanda hukuka uygun olmasının da, kaçınılmaz bir gereklilik olduğu demokrasilerde, yukarıdakine benzer bir durumla karşılaşılmaması için, anayasal denetim mekanizması geliştirilmiştir...
Ama anayasal denetimin fiilen işlemediği ülkemizde birçok alanda, yalnızca şekil şartları yerine getirilmiş kanunlarla, kanuna uygun ama hukuka aykırı çözümler üretilmektedir.
Kendi çelişkisini içinde taşıyan durumun anlaşılması güçtür. Yasa şekil şartı yerine getirildiğine göre “yasal”dır, ama hukukun temel ilkelerine aykırı olduğu için de hukuka aykırıdır.
Bir durum hem kanuna uygun hem de hukuka aykırı fiil olabilir mi?” sorusunun demokrasilerdeki karşılığı “hayır” olan yanıtı, eskilerin nevi şahsına münhasır dedikleri kendilerine özgü rejimlerde “evet”olabilmektedir.
Rahmetli Güngör Uras’ın dediği gibi, “Burası Türkiye abicim, burada olmaz olmaz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları