Hep aynı fantezi

29 Ekim 2018 Pazartesi

Türkiye’de siyasal İslamın temsilcisi AKP liderliği, Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında, hegemonyacı güç olma fantezisinin peşinde, biteviye kafasını realitenin duvarına çarpıyor. Mısır’da Müslüman Kardeşler hareketine, Suriye’de radikal cihatçılara yatırım yapmıştı. Şimdi Kaşıkçı cinayetinin ertesinde o fantezi yine canlandı. AKP liderliği, Suudi Veliahdı Muhammet bin Salman’ı tasfiye ederek kendine Sünni dünyasında yol açmayı hesaplıyor. Yine realitenin duvarına çarpacaklar.
Doğru, MbS, sözde reform projesi, Suudi hanedanının önemli isimlerine, krallığa ideolojik meşruiyet sunan Vahabi çevrelerin tepkisini çekiyordu. Şimdi de Kaşıkçı cinayetini yüzüne gözüne bulaştırdıktan sonra, kendini kurtarmak için General Ahmed al-Assiri’yi feda etmeye hazırlanıyor. Bu koşullarda, Le Figaro’nun aktardığı gibi, bir değişiklik olasılığı güçleniyor.
Ancak, MbS’in siyasi ve toplumsal olarak büyük güç biriktirdiği, Trump yönetimiyle, ABD askeri sınai kompleksiyle güçlü bağlar geliştirdiği görülüyor. MbS’nin reform projesi de uluslararası sermayeye, 100 milyar dolarlık silah harcamalarıyla ABD silah sanayiine yeni fırsatlar yaratıyor. Kaşıkçı’nın eski hamisi, Prens Türki el Faisal da (Suudi istihbaratının eski şefi, ABD’deki eski elçisi) “MbS hedef alındıkça Suudi toplumu özellikle gençler onun etrafında kenetlenecektir” diyor (Washington Post).
ABD’nin, bölgedeki Iran etkisini, Rusya ve Çin’i düşünerek, Suudi rejimini istikrarsızlığa itecek siyasi gelişmelere karşı olduğu da anlaşılıyor. Örneğin MbS’in arkadaşı, Trump’ın damadı, Kushner, CNN’de “Cinayetin arkasında MbS var diyorlar siz ne diyorsunuzsorusuna “birçok kaynaktan bilgi alıyoruz. Bilgiler tamamlanınca... neye inanmak istediğimize karar vereceğiz” dedi. ABD Hazine Bakanı Mnuchin, Kaşıkçı olayı patlak verince, “Çöldeki Davos” zirvesinden çekilmişti ama, Ortadoğu turunun programından Suudi rejimini çıkarmadı, MbS ile çekilmiş bir resmi “Çöldeki Davos” zirvesinde paylaşıldı. ABD Savunma Bakanı Mattis de cumartesi gün yaptığı açıklamada, “Suudi Arabistan İran’a karşı ABD destekli blokun temel taşıdır. Ancak Kaşıkçı krizi Riyad’la Batı arasındaki ilişkileri zedeledi” dedikten sonra açıklamasının geri kalanında İran tehlikesi üzerinde yoğunlaştı.
AKP liderliğiyse, eğer MbS’i devirebilirse, Suudi Arabistan’ın Sünnilerin lideri olma, İsrail’le gelişen ilişkileri doğrultusunda bölgesel dengeleri yeniden düzenleme projesinin (bir ABD projesinin) iflas edeceğine inanıyor. Böylece AKP Türkiyesi’nin bölgesel liderliğe yükselmesinin, dengeleri yeniden düzenlemesinin önündeki engeller –adeta bölgedeki ABD etkisi- kalkacak.
AKP’nin liderliğe yakın yazarlarına bakılırsa, olup biten her şey, Kaşıkçı cinayeti bile aslında AKP Türkiyesi’nin bölgesel liderliğe yükselmesini, Ortadoğu’da dengeleri yeniden düzenlemesini, Osmanlı coğrafyasını restore etmesini önlemek için. Geçen hafta ABD’de “patlamayan bombalar” bile bu resmin bir parçasıymış. İnsanın aklına, etrafında bir şeyler çürüyüp dağılırken, herkesin kuyruğundaki tek beyaz tüyün peşinde olduğuna inanan küçük kuş geliyor (Robert Frost: “Odun Yığını”).

Çürüme ve çözülme
Gerçekten de AKP Türkiyesi’nin ait olduğu, hatta onu da üretmiş olan düzen çürüyor ve çözülüyor. ABD’nin, Çin’in yükselmesine bağlı olarak Uzakdoğu’da, Orta Asya’da, siyasi ekonomik etkinliği zayıflıyor. Orta Asya’da “Yeni İpek Yolu” projesi, ABD’yi dışlayarak bölgeyi yeniden şekillendiriyor. Uzakdoğu’da Çin’in ekonomik ve askeri gücü giderek daha çok hissediliyor.
ABD’nin en önemli, müttefikleri Güney Kore, Singapur ve Japonya, Kuzey Kore ve Çin ile ilişkilerini kendi inisiyatifleriyle düzenlemeye başlıyorlar, ortak ticaret anlaşmaları üzerinde çalışıyor, savunma bakanlıkları arasındaki ilişkileri geliştiriyorlar. Güney Kore, Kuzey Kore’ye uygulanan yaptırımlara katılmıyor, ABD askeri varlığına yaptığı mali katkıyı artırmayı reddediyor. ABD’nin, Uzakdoğu ve Orta Asya’da etkisi zayıflarken, Ortadoğu’nun önemi, hem Rusya ve İran etkisinin geriletilmesi, hem de Çin’in nüfuz alanının Batı’ya doğru genişlemesinin durdurulması açısından artıyor. Bu bağlamda, İsrail’in yanı sıra, enerji kaynaklarını, Basra Körfezi, Süveyş kanalı gibi kritik geçiş noktalarını kontrol eden Suudi Arabistan (Körfez emirlikleri) ve Mısır en önemli direnç noktalarını oluşturuyor.
Bu direnç noktalarındaki yönetimlerin hepsiyle çok ciddi anlaşmazlıkları olan AKP Türkiyesi’nin, bölgede bir hegemonya kurma olanağı var mı? AKP Türkiyesi’nin ekonomik, mali, siyasi (ve liderliğinin realiteyi kavrama) sorunlarına, askeri - teknolojik zaaflarına, Arap dünyasındaki tarihsel hafızaya bakınca, olumlu bir cevap vermek olanaklı değil. Duvara doğru koşu devam ediyor!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları