Barış Doster

ABD İran’da ne yapmak istiyor?

03 Kasım 2018 Cumartesi

ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının ikinci paketi, yarın devreye girecek. İlki 6 Ağustos 2018’de yürürlüğe giren yaptırımlarla ABD, İran ekonomisini zayıf düşürmeyi, bu yolla rejimi sarsmayı, hatta devirmeyi amaçlıyor. İkinci parti yaptırımların hedefi, küresel petrol rezervlerinin yaklaşık yüzde 10’una, doğalgaz rezervlerinin yüzde 20’sine sahip olan İran’ın enerji ihracatını sıfırlamak. Ancak ABD’nin eli de çok rahat değil. Ülkelerin ve ittifakların aldıkları tutumları sıralayalım…
ABD, 1979 İran İslam Devrimi’nden beri İran’la sorunlu. İran’a karşı Birleşmiş Milletler ve NATO’yu da devreye sokuyor. Müttefiklerini, İran’la ticaret yapmamaları yönünde uyarıyor.
Avrupa Birliği (AB), İran gibi büyük bir pazarı kaybetmek istemiyor. İran’ın enerji kaynaklarının büyüklüğünü biliyor. AB - İran ticaret hacmi 22 milyar Avro. Her ne kadar Alman ve Fransız şirketleri, ABD’nin yaptırım kararına uyup İran’dan çıkmaya başladılarsa da, Almanya’nın inisiyatifiyle, AB karşı hamle yaptı. İran’la yeni kurulacak finansal bir mekanizma üzerinden ticaret yapmayı sürdüreceğini (petrol ticareti dahil) açıkladı. Brüksel, Tahran’la imzalanan nükleer anlaşmaya bağlılığını yinelerken, ABD’yle İran konusunda tam uyum içinde olmadığını da gösterdi.
Rusya ve Çin, ABD’nin küresel ölçekte en büyük rakibi olmalarının yanında, ABD’ye karşı İran’ı destekliyorlar. İkisi de ABD yaptırımlarına karşı. İran’ı a) stratejik ve jeopolitik konumuyla, b) bölgesel aktör olduğundan, c) enerji zenginliğinden ötürü, d) Avrasya güçleriyle birlikte hareket ettiği için, e) ABD karşıtı tutumu nedeniyle, f) ekonomik açıdan büyük bir pazar olarak önemsiyorlar. Çin, İran’daki en büyük yabancı yatırımcı, 100’den fazla şirketiyle faaliyette. Petrol ve doğalgazda dışa bağımlı olan Çin, İran’ın enerji sektörünün gelişmesini önemsiyor. Doğu’nun yükselen bir diğer ülkesi, İran enerji kaynaklarının önemli bir müşterisi Hindistan da, yaptırımlara uymayacağını açıkladı. Avrasya’nın büyük güçlerinin İran’la ticareti sürdürmeleri, İran’ın ABD’ye karşı elini bir miktar rahatlattı. İran’ın ayrıca, nükleer bir güç olan, 2017’de Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılan, son dönemde ABD’yle gerilim yaşayan Pakistan’la da ilişkileri iyi. Pakistan, İran’dan sonra en kalabalık Şii nüfusu olan ülke. Hindistan’daki Müslümanların üçte biri de Şii. Bu durum İran dış politikasında önemli.
Türkiye, tükettiği petrolün yaklaşık yarısını İran’dan alıyor. Oran çok yüksek olduğu için, kısa sürede İran’ın yerine, bu çapta bir tedarikçi bulması güç. Türk ekonomisinin yarısı kadar, yani 400 milyar dolarlık bir ekonomik hacmi olan İran’la Türkiye arasındaki ticaret hacmi 12 milyar dolar. Hedef, 30 milyar dolar. İkili ticaret geçmişte daha yüksekti. Gerilemesinde Suriye’de yaşananların ve ABD yaptırımlarının payı oldu.

İran’ın artan nüfuzu ve ABD
ABD’nin 2003’te Irak’ı işgal etmesi, 2011’de Suriye’ye çullanması, İran’ın hem bu iki ülkede, hem Ortadoğu’da nüfuzunu daha da artırdı. Körfez’den Lübnan’a dek İran’ın “Direniş Ekseni”, rakiplerinin “Şii Kuşağı” dedikleri bir hat oluştu. İran, dış politikasında Fars milliyetçiliğini de, İslamcı diskuru da, Şiiliği de, İsrail ve Siyonizm karşıtlığını da, ABD düşmanlığını da, antiemperyalizmi de yerinde, zamanında, dozunda, muhatabına göre kullanıyor. Misal; Latin Amerika’da ABD’yle arası iyi olmayan ülkelerle ilişkilerinde, son derece antiemperyalist. Rusya’nın etkisinin güçlü olduğu Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerinde Şiiliği ve İslamcı söylemi öne çıkarmıyor. Rusya ve Çin’in hassasiyetlerini biliyor, ürkütmüyor.
ABD, İran’ı kuşatmak için, Körfez’deki rejimlerin lideri ve Arap âleminin önemli bir ülkesi olan Suudi Arabistan’ı öne sürüyor. İki ülke arasında tarihsel, siyasal, kültürel, toplumsal, mezhepsel, ekonomik, jeopolitik, stratejik, askeri rekabet var. Bu rekabet Suriye’de, Irak’ta, Lübnan’da, Katar’da, Yemen’de, Bahreyn’de görülüyor.
Ne var ki Suudi Arabistan, yanına Mısır ve İsrail’i alsa da, İran’la rekabet etmesi olanaksız. Suudi Arabistan’ın başı çekeceği, ABD kaynaklı Arap NATO’su, İslam NATO’su gibi projeler başarısızlığa mahkûm. İran’a yönelik yıllardır süren yaptırımların, ABD açısından umulan sonucu vermediği ortada.

Kıssadan hisse: İran’a yönelik ABD yaptırımları, yeni arayış ve ittifakları gündeme getirecek. Diplomaside kuraldır: İhtiyaçlar değişince, ittifaklar da değişir.Her ittifak karşısında yeni bir ittifak doğurur.

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları