Deniz Yıldırım

İstifa etmesin, görevden alınmasın

14 Kasım 2018 Çarşamba

Diyanet’in 9 Kasım’da ülke genelinde camilerde okuttuğu Cuma Hutbesi’nin konusu sağlıktı. Sağlığın ne kadar önemli bir nimet olduğu hatırlatıldı ve namazı izleyen saatte, 14.30’da Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Atatürk’e hakaretleriyle ve Kurtuluş Savaşı’na karşı emperyalizmin yanında saf tutan sözleriyle bilinen Kadir Mısıroğlu’na “insani bir hasta ziyareti” gerçekleştirdi. Yani hutbenin konusu sağlık; ardından hutbenin konusuyla bağlantılı görülüp ziyaret için seçilen hasta da Mısıroğlu. Kimse kendini aldatmasın. 10 Kasım öncesi Cuma Hutbesi’nde Atatürk’e yer verilmemesiyle Mısıroğlu’nun ziyaret edilmesi, birbirinin tamamlayıcısı tercihler.
Herkes tercihleriyle anılır, anlaşılır ve kıymet görür. Memleketimizde hastanelerde şifa arayan hasta çoktur; iş kazası geçirip hastanede yatan işçiler, çatışmada yaralanan gaziler, koca/sevgili şiddetinden zarar gören kadınlar, olmadık baskılara maruz bırakılan çocuklar nicedir. Yani Cuma Hutbesi’ni sağlık nimeti üstünden mesajla dolduruyorsanız, arkasından ziyaret edilebilecek kişi seçeneği de boldur.
Fakat Diyanet İşleri Başkanı için tercih bellidir. Nedeni ne İslamiyet ne de insaniyettir; nedeni ideolojisidir. Ve bu cesareti kendiliğinden gösterdiğini düşünmek saflıktır.
Diğer yandan Diyanet’in Cuma Hutbelerinden Atatürk’ü çıkarmasıyla Atatürk silinmiyor. Bu 10 Kasım’da yine gördük. Milyonlar Anıtkabir’e, Dolmabahçe’ye, Bandırma gemisine koştu. Siyasal İslam devletleştikçe, İslam dini Saray mensuplarının elinde bir ideolojiye dönüştürüldükçe Atatürk’ün kıymeti de daha iyi anlaşılıyor. Devletten, okullardan, hutbelerden dışlanan Atatürk, halkın farklı kesimlerince yeniden keşfediliyor. Bu açıdan sahte Atatürk güzellemelerini, sahte milliciliği, sahte emperyalizm karşıtlığını açığa çıkaran böyle girişimler hayırlıdır. Netleşme getirir; bilinçleri daha da berraklaştırır. Tam da bu nedenle Ali Erbaş istifa etmemeli, görevden de alınmamalı. Fikirleri fikirlerle çürütemeyenlerin, aklını ve ağzını hakaret dışında bir eleştiriyle dolduramayanların varlığı, bunun görünür hale gelmesi, destekleniyor görünmesi de iyidir. Netleşme güzeldir. Herkesi olduğu haliyle konuşuruz, sağlıklı olan budur.
Bir de bunu İslam için yaptıklarını düşündürerek, yükselen Atatürk sevgisiyle dindarlık arasına kalın setler çekmek istedikleri görülüyor. Orada durun. Konunun İslam ile de, inançlar ile de ilgisi yok.
Konu egemenlik, hürriyetçilik ve bağımsızlıktır. Her mesele, bu üç konuda alınan tutumla sınanıyor artık. Ziyaret edilenin safı, Cumhuriyete karşı saltanatçılık, milli bağımsızlığa karşı emperyalizmdir. Konuşmaları açıktır. Halk egemenliği karşısında Saray, milli bağımsızlık karşısında emperyalizm yandaşlığı yapmayı övüp bunu din sosuyla saklama telaşıdır mesele. Yani inançlarla ilgisi yoktur. Hürriyetçi ve bağımsızlıkçı ilahiyatçı, konuşmasın diye İstanbul dışına çıkışı mahkeme kararıyla yasaklanan İhsan Eliaçık’ı da sadece ilahiyatçı ya da dindar olduğu için ziyaret ederler miydi mesela? Yanıt bellidir: Hayır. Ziyaret edilenin dindarlığı değil, söyledikleridir seçme kriterleri.
Kurtuluş Savaşı için “Keşke Yunan galip gelseydi” yorumu yapan Mısıroğlu, Diyanet İşleri Başkanı’nın kendisini ziyareti için “tarihi bir hadise” demiş. Doğrudur; biz de meseleyi böyle görmekten yanayız. Hadiseler, geçmişin derslerini hatırlattığı oranda da tarihidir. Bir yanda Milli Mücadele’nin başında Amasya’da halka “Milletin şerefi, haysiyeti, hürriyeti, bağımsızlığı tehlikeye düşmüştür. Padişah olsun, halife olsun, isim ve unvanı ne olursa olsun, hiçbir şahıs ve makamın mevcudiyetinin hükmü kalmamıştır. Yegâne kurtuluş çaresi, halkın doğrudan doğruya hâkimiyeti eline alması ve iradesini kullanmasıdır” hutbesi okuyan, biriktirdiklerini Amasya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kuruluşu için bağışlayan Sultan Bayezid Camii Vaizi Abdurrahman Kamil Efendi ve onun gibi din âlimlerinin işgale karşı milleti birleştiren İslam anlayışı vardır. Diğer yandaysa iç cepheyi dağıtan, içeride birliği zedeleyen, emperyalizme ve baskıcı yönetimlere haklılık kazandırma telaşındaki siyasal İslam vardır. Tarih boyunca İslam, Saray’dan yönetenlerin elinde hep ikinci çizgiye çekilmek istenmiştir.
Bugün hutbelerde Atatürk’ün adını tek satır anmayanların; aksine, hakaretçilere ziyareti en büyük '67örev sayanların tarafını bu iki çizgi içinden siz seçebilirsiniz. “Dine karşı din” zıtlığı içinde kimin nerede durduğu bellidir. İstifa da etmesin, görevden de alınmasın. Netleşme iyidir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları